24 AĞUSTOS 2011
PROF. Osman Özsoy'un "Burası câmi mi, ortopedi servisi mi?" başlıklı yazısını (haber7.com) okudum... Bendeniz sona erdi sanıyordum, meğerse camilere kiliselerde olduğu gibi sıra/sandalye koyma fitnesi, dışarıdan tabure getirtme suretinde devam ediyormuş.
Bu işin kendi kendine olmadığını kesin şekilde bilmemiz gerekir.
Dinimizi değiştirmek, dinde yenilik yapmak, İslam'ı AB ve Feminizm standartlarına ayarlamak isteyen birtakım gizli, derin ve sinsi güçler mi yaptırıyor bu camilere sandalye doldurma işini?
Eskiden camilerde bugünkü gibi sandalyede namaz kılma yoktu. Sağlığı, secde etmesine mâni birkaç kişi oturarak kılardı. Sonra ne olduysa oldu, camilere sandalye, tabure, sıra doldurma modası, adeti ve furyası çıkartıldı.
Diyanet'in muhterem fetva heyeti buna karşı çıkmasaydı belki de bugün camilerin arka mekanı kiliseler gibi sıralarla, sandalye ve taburelerle dolmuş olacaktı.
Biliyorsunuz memleketimizde, "İslam'ın tek hak, makbul, geçerli" din olduğu kesin inancını yıkmaya yönelik açık veya gizli sinsi bir faaliyet ve propaganda vardır. Bir ara "Allah katında din İslam'dır" mealindeki ayetin Cuma hutbelerinde okunmaması için dışarıdan baskı yapılmıştı.
İslam'ın Allah katında tek hak ve makbul din olduğu kesin Kur'an ayetleriyle sâbittir.
Sünnet de böyle söylüyor.
Bu konuda icmâ-i ümmet vardır.
İslam'ın Allah katında tek hak, makbul, geçerli din olduğu inancını reddeden, "başka hak ibrahimî dinler de vardır, onların (İslam'ı, Kur'anı, Resulullahı inkar, red ve tekzib eden) mensupları da ehl-i necat ve ehl-i Cennet'tir" bâtıl inancına sahip kimseler Ehl-i Sünnet akaidine göre dinden çıkarlar.
Benim kuvvetli zannım, camilere sandalye, tabure ve sıra konulmasını isteyenler bu taifedir.
Prof. Osman Özsoy'un makalesinde, Bartın'da teravih namazına giden kadınların ellerinde tabureler bulunduğu yazılı. Demek ki, Fetva Kurulunun kararından sonra, camiler sandalye ile doldurulamayınca, taburelerinizi alın da öyle gelin telkini yapılıyor.
Secde etmeye gücü yettiği halde secde etmeden namaz kılanın namazı sahih olmaz. Fıkhımız böyle diyor.
Bütün Ehl-i Sünnet hocalardan, imamlardan, müftülerden çok rica ediyorum:
Camilerdeki sandalye, tabure ve sıralar çıkartılmalıdır.
Camilerimiz kilise değildir.
Secde edemeyenler yerde oturarak, ayaklarını uzatarak namaz kılabilir.
Camilerin sandalye ile doldurulmasında bir bit yeniği vardır.
Bu işte Diyalogçuların olduğu kadar Fazlurrahmancıların (Tarihsellik, Tâtiliye mezhebi) parmağı olduğunu sanıyorum.
Bütün Ehl-i Sünnet hocaları ve Müslümanları bu çirkin bid'ati kötülemelidir.
"Camilere bol miktarda sandalye konulsa ne olacak..." demeyelim. Bu bid'ati yaygın hale getirebilirlerse ardından başka bid'atler sökün edecektir.
Camilere dışarıdan tabure ithaline de izin verilmemelidir.
Böyle bir bid'at kökleşirse kaldırılması çok zor olur.
Diyalogçuların, Feministlerin, Fazlurrahmancıların, Reformcuların, dinde değişim ve yenilik isteyenlerin Diyanet'i ele geçirmek için sinsice ve yoğun şekilde çalıştıklarına, kadrolaştıklarına dair haberler alıyorum.
Siyonistler, Haçlılar, Avrupa Birliği, Feministler; Şeriatlı Ehl-i Sünnet İslamlığını kovmak, onun yerine (ABD'nin, AB'nin, Siyonizmin, Haçlıların, sekülaristlerin işine gelecek) ılımlı, light, fıkıhsız, cihadsız, sulandırılmış, ilahî hak din olmaktan çıkartılıp beşerî bir hümanizma ve ideoloji haline dönüştürülmüş) yeni bir din, bir İslam Protestanlığı türetmek ve üretmek istiyor.
Dinimizi koruyalım.
Dinimize bid'at sokulmasına izin vermeyelim.
Uyanık olalım.
(Diyanet'in "Din İşleri Yüksek kurulu" camilere sandalye konulması aleyhinde fetva vermiştir. Lütfen bunun metnini internetten çıkartıp okuyalım. Din İşleri Yüksek Kurulu'nu bu kararından dolayı tebrik ediyor, selam ve hürmetlerimi sunuyor ve ellerinden öpüyorum. Derin ve sinsi bid'at ve reform güçleri bu yüzden kurula diş bilemektedir.)
Yazının devamı için tıklayınız.
Yorum:
Kurunun Yanında Yaşta Yandı
Kadın ve erkekler camilere yürüyerek gidip, orada tabureye oturup, ibadetlerini yapıyorlarsa ne diyelim. Camiye yürüyerek giden insanlar elbette ki taburesiz kılabilirler. O kimseler rahatlıklarını düşünmektedirler. Bu olay gerçekten yaygınlaşırsa çok kötü bir durumdur. Eğer o kimseler yürüyebiliyorlarsa elbette ki ayakta ibadetlerini de yapabilirler.
Aslında burada bir başka bakış açısı daha vardır. Bu olay sadece ramazan ayında olan bir olaydır. Çünkü ramazan ayından başka aylarda camiye giden kadınların çok az olduğunu biliyoruz. Üstelik farz olmayan teravih namazı çok uzun olduğundan insanların çoğu da tabureyle namaz kılmaktadır. Uzun olan bu namazı rahatlıkla kılmak istemelerinden kaynaklanmaktadır. Eh ne diyelim. Burada gerçekten tabureye ihtiyacı olan insanlar da arada kaynamaktadırlar.
Yazarımız yürüyebilen ancak bazı ortopedik özürleri nedeniyle rükû ve secdede zorlananların camide cemaatle kılmalarını mı men etmek istiyor ya da bunun için bir ortopedi uzmanından rapor mu getirmelerini istiyor. Bu raporla gelen mi camiye tabureyle girebilecek?