Ruşen Çakır - rcakir@gazetevatan.com
27.08.2011
Birilerinin değersizleştirmek için ellerinden geleni yapmalarına aldırış etmeyin BDP’nin iki sosyalist milletvekili, Ertuğrul Kürkçü ve Sırrı Süreyya Önder’in “Acil ve onurlu bir barış sorumluluğumuzdur” mesajını temel alan ortak açıklamaları son derece isabetli ve değerliydi.
Bu açıklamanın en hayati ve çarpıcı bölümünün şu olduğu kanısındayım: “Kürtlere ölüm yağdıran sınır içi-sınır ötesi harekatın nasıl karşısındaysak, ‘Kürt halkının özgürlüğü’ için savaştığını söyleyen TAK’ın sivilleri hedef alma anlayışını da aynen öyle dışımızda addediyoruz. Bu zihniyeti, Kürtlerin bir asırdır süregiden soylu özgürlük mücadelesinin tercümanı saymamız için hiçbir siyasi, ahlaki ve vicdani gerekçemiz olamaz.”
Bilmeyenlere hatırlatalım: TAK, sadece büyük şehirler ve turistik bölgelerde “kör terör” eylemleri düzenleyen “Kürdistan Özgürlük Şahinleri”nin kısa adı. TAK’ı PKK’nın taşeronu olarak gören çok ama ben TAK’ın, bizzat PKK üst yönetimi tarafından “kirli işler”i yapması için kurdurulduğuna inanıyorum.
TAK geçenlerde yaptığı bir açıklamayla, güvenlik güçlerinin yürüttüğü operasyonlara karşılık olarak yeniden büyük şehirler ve turistik bölgelerde eylemlere girişeceği uyarısında bulundu. TAK’ın bu tehdidini, muhtemel bir kara harekâtını engellemek için yaptığı düşünülebilir. Zaten geçmişten bugüne dek, Öcalan’dan Bayık, Kalkan ve Karayılan’a kadar tüm PKK yöneticilerinin en büyük şantajı “ülkeyi iç savaşa sürüklemek” olmuştur. Böylesi bir çatışmanın kıvılcımının da esas olarak büyük şehirlerdeki kör terör eylemleriyle çakılacağı da aşikârdır. Diğer bir deyişle TAK, PKK için bir tür sigorta işlevi görmektedir.
Dolaysıyla Kürkçü ve Önder’in sözlerini (ve cesaretlerini) küçümseyenler, ya yaklaşan felaketin ne olduğunun farkında değiller ya da amaçları “bağcı” (bu olayda “solcu”) dövmek olduğu için görmezden geliyorlar.
Akil insan ihtiyacı
İkinci olarak bugün gazetemizde haberini okuduğunuz, İshak Alaton, Prof. Halet Çambel, Rakel Dink, Prof. Şerif Mardin, Orhan Pamuk, Prof. Turgut Tarhanlı, Prof. Nermin Abadan Unat imzalı bayram mesajına değinmek istiyorum. Bu isimler hakkında uzun uzun konuşmanın anlamı yok; onlar Türkiye için ayrı ayrı çok büyük anlam ifade eden birer akil insan. Bu nedenle onların “El kırmak çözmez; el uzatmak, el sıkışmak çözer” sözlerini kendimize ilke edinmemiz ve yukarıda sözünü ettiğim, “yaklaşan felaket”e, yani Türkiye’nin topyekûn bir savaşa sürüklenmesi tehlikesine karşı elimizden geleni yapmamız gerekiyor.
Devamı için TIKLAYINIZ.
Yorum:
Körler ve Sağırlar Platformu
Sayın Çakır’dan tebrik mesajları yağmaya başladı, yine. Takdir noktasında BDP kanadına olan yakınlığı gözden kaçmayan yazarımız bu kez de barış sorumluluğunu üzerine alan cesur! Milletvekillerine yer ayırmış yazısında. Gözümüz yok, istediğinin yakasına kırmızı kurdele takabilir köşesinden. İlginç olanı bunu ne sebeple yaptığıdır.
Ülkedeki kargaşadan sorumlu olan, en azından körükleyen taraf olan BDP’nin milletvekilleri durup dururken niye barış çağrısı yapsın, hem de en onurlusundan? Çünkü TSK Kandil’i bombalamaya başlayınca savaşın ucu onlara da dokunmaya başladı. Bunca şehit haberlerinin ardından tek bir çağrıda bulunmayan, köşelerinden seyirci kalanlar, teröristler bombalanırken birden insan oluveriyor, sivil halktan, barıştan ve daha anlamını bile bilmedikleri birçok kavramdan bahsetmeye başlıyorlar. Bu saçmalığa sözüm ona aydınlar! da katılıyor. Körler ve sağırlar birbirini ağırlamaya başlıyor.
Sınır ötesi harekâta karşı olanlar TAK’a da karşı olduklarını iddia ediyorlar. Sadece TAK’a! Yani TSK’ya yapılan saldırıların arkasındalar. Ne zaman ki zavallı halk zarar görmeye başlasın, onlar da birden onurlu davranma gereği duyuyor ve bol keseden barışı harcıyorlar. Kandil bombalanmakta geç kalındı, şimdiye kadar çoktan yerle bir edilmeliydi. Oraya ayağıyla gidip, iradesiyle ateş açan hiçbir canlının kan hesabı yapılamaz. Sınır ötesi deyimiyle Kandil’e sahip çıkanlar, bundan sonra alınacak canlardan sorumlu olacaklarını bilmelidirler. Ama onların böyle bir bilgiye ihtiyacı yok, ne de olsa dertleri barış değil, Kürt halkı değil, Türkiye değil. Onlar kendi kotalarının derdine düşmüş zavallılardan başka bir şey değiller.
Akil insan ihtiyacı, memleketin kanayan yarasıdır. Kim bu insanlar? Neredeler? Ben göremiyorum. Adının önüne her ‘Aydın’ı koyana akil diyeceksek, hepimize geçmiş olsun çünkü memlekette aydından bol bir şey yok, bunca karanlığa rağmen.
Akil insanın kim olduğunu Kur’an söylüyor, gelin O’na kulak verelim.
Her söze kulak verip, en iyisine kendiliğinden uyan kimseler, onlar Allah’ın yol gösterdikleridir ve onlar akıl sahibidirler. (Zümer-18)
Türkiye’nin kadrolu yazara, kadrolu gazeteciye, kadrolu aydına ihtiyacı yok.
Türkiye’nin herkesi dinleyecek, herkese eşit mesafede duracak, en iyiyi tavsiye edecek, en iyiyi savunacak ve en iyinin gelmesi için çalışacak akıl sahiplerine ihtiyacı var.
Türkiye’nin Adil Düzen’e ihtiyacı var.