Terörün temelinde ekonomik gerekçeler bulunduğu, yoksulluğun, adaletsizliğin ortadan kaldırılması durumunda terörün de kendiliğinden biteceği şeklindeki tesbit meşhurdur. Bunun tartışmaya son derece açık bir "ezber tesbit" olduğu, Norveç'teki olaylar vesilesiyle bir kere daha anlaşılmış olmalı.
"İslam Dünyası" denen coğrafyada Afganistan gibi, Somali gibi pek çok ülke halkı yoksulluk sınırının altında yaşadığı halde buralarda eline silah alıp okuldaki arkadaşlarını/öğretmenlerini tarayan, yaşadığı şehre dehşet saçıp binaları havaya uçuran tiplere rastlanmıyor. Buralarda "kendi halkına/insanına" yönelik ve "içeriden kaynaklanan" terör olaylarına rastlamak neredeyse imkânsızdır.
Elbette buralarda da asayiş olayları yaşanır, bu çerçevede istenmeyen hadiseler vuku bulur. Ama bu, dilimize yerleşmiş bulunan "terör" kelimesinin ifade ettiği vehametin muhtevasına ve boyutlarına hiçbir zaman ulaşmaz...
Bu ülkelerde rastlanan ve dezenformasyon maksadıyla adına "terör" denen hadiselerin hemen tamamı ya dış kaynaklıdır veya dış işgale karşı yürütülen direniş hareketleridir. Gazze'ye bakın mesela. Son derece olumsuz şartlarda yaşayan, yeterince ilaç ve su dahi bulamayan bu insanların birbirlerine saldırdığını duydunuz mu hiç?.. (Hamas-Elfetih gerginliğinin çok farklı bir izahı olduğu için burada onu söz konusu etmiyorum.)
Bizim gibi "geri kaldığı kabul ettirilmiş" toplumlara "ileri toplumlar", "refah toplumları" olarak lanse edilen ve örnek gösterilen toplumlarda asayiş ya da terör olaylarının "kayda değer" oranda yaşanmadığı ezberinin, özellikle son çeyrek asırda "kayda değer" oranda yükseliş gösteren ırkçı akımların faaliyetleri sebebiyle kocaman bir fiyasko olduğu artık iyice anlaşılmış bulunuyor. Avrupa'da yükselen ırkçı akımların ne kadar yıkıcı olabildiği, bu son alay sebebiyle bir kere daha görüldü.
Problem bununla kalsa iyi. Küresel ekonominin üzerine oturduğu dengelerin çatırdamaya başlamasıyla birlikte, dünyanın kaynaklarını sömürerek semirmiş, başkalarının sefaleti üzerine kirli bir refah inşa etmiş bulunan mücrim Batı toplumları geleceklerinden endişeye düştüğünde siz asıl seyredin gümbürtüyü. Dünyanın hangi bölgesine hangi gerekçelerle saldırmaya başlayacaklar, tahmin etmek zor değil. Unutmayın, iki Dünya Savaşı hediye ettiler dünyaya onlar!..
Yeni nesiller de içinden geçmekte olduğumuz süreçte bunun örneklerini fiilen yaşayarak müşahede etme şansına sahip oldu. Dünyanın azmanlarının ağızlarından salyalar akıtarak yıllardır Afganistan'da eşinmesinin sebebi ne ola ki?! Yan Irak'ta olup bitenler!..
Geldiğimiz noktada müslümanlaar tarafından cevaplandırılması gereken belki en önemli soru şu:
Norveç'teki hadisenin failinin fundamentalist bir Hristiyan olduğunun anlaşılmasıyla rahat bir nefes mi almalıyız, yoksa böyle bir durum karşısında rahat bir nefes alma ihtiyacı hisseden ruh durumunu mu sorgulamalıyız öncelikle?
Yorum:
Batı Dünyasının Sahte Cenneti
Batı dünyasının ahlak ve özgürlük anlayışının doğurduğu kötü sonuçlar cinsellikle sınırlı kalmadı. Özellikle büyük şehirlerde patlak veren şiddet ve tecavüz vakaları, can, mal ve ırz güvenliğinin büyük ölçüde kaybolması çaresizce izlenen gelişmeler oldu.Sık Sık bireysel terör eylemlerine sahne olan okullardan, karanlık bastıktan sonra çıkıp dolaşamayacağınız sokaklara kadar bütün hayat alanları tehdit altında bulunmakta ve güvenlik duygusunu her geçen gün biraz daha yitiren, yalnızlaşan, içine kapanan modern insanın yarıaçık cezaevine dönüşmekte.
Medya İslam’ı ve Müslümanları terörle birlikte zikrederek zihin bulandırma çabalarına devam ededursun, Avrupa veya Amerika ‘nın büyük şehirlerinde belli bölgeler karışıklık ve cinayet olaylarıyla , gasp ve tecavüz vakalarıyla özdeşleşmekte ve şiddet Batılı insan için sıradanlaşmaktadır.
Hapishaneler , ne hazindir ki sokaklardaki dehşeti belli bir seviyede tutmanın belkide tek işe yarar yöntemi durumuna gelmiş durumdadır. İnsan hak ve özgürlüklerinin hamiliğini üstlenmiş görünen ,liberal ekonomi ile birlikte demokrasi ve insan haklarına dayalı bir rejim tarzını dünyaya empoze etmeye çalışan Batı dünyasının aslında nasıl bir global sömürü ve haksızlık düzenini işlettikleri bir yana , kendi halklarına dahi insanca yaşanabilir bir ortam sağlayabilmiş değildirler.
Batıda hayatı katlanılmaz hale getiren katiller, soyguncular, tecavüzcüler, gaspçılar, hırsızlar, kundakçılar, sadistler, silah tüccarları, uyuşturucu kaçakçıları …..hangi evrensel ilkeleri kendilerine esas almaktadırlar. İslamı terörle , şiddetle bir arada göstermeye çalışanlar önce kendi pisliklerini temizlesinler. Yoksa kendi yalancı cennetlerinde yanmaktan kurtulamayacaklar.