Ekonomik kriz beklentisi
1177 Okunma, 2 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Mahir KAYNAK

Karşı tarafın rolü

17 Temmuz 2011 Pazar

 

Bir siyasi hareket yalnız onu destekleyenlerin çabalarıyla büyümez. Ona karşı olanlar bazen, hatta çoğunlukla, hareketi yönetenlerden daha fazla katkıda bulunurlar. Kürt sorununun gelişmesini kısaca özetleyelim.

- Kürt sorununu Kürtler oluşturmadı.

- Kürt sorununu tekel sermaye MİT’i kullandı. Devlete çıkarttırdı.

 

Hareket başlangıçta ırkçı değil ve sınıfsal bir hareketti. Militanları köy bastılar ve feodal yapıya karşı savaştılar. Ancak bu davranış kabul edilemezdi ve devlet halkını korumak için harekete geçti. Ancak büyük bir hata yaptı ve koruculuk sistemini kurdu. Bu yolla aşiretler silahlandı ve devletten yardım aldılar. Ayrıca korucu başları, yani aşiret reisleri hem maddi çıkar sağlıyor hem de bölgedeki iktisadi ve siyasi hareketi kontrol ediyordu. O zaman şu soruyu sordum: “Siz korucu başı olsanız PKK’nın tasfiyesine razı olur musunuz? Sağladığınız imkanlardan vazgeçer misiniz?”

- Başlangıçta halka hareketle başladı. Köy koruculuğu kuruldu. Aşiret reisleri güçlendirildi. Kürtçülük böylece oluştu.

- Sermeye böyle planlamıştı, devlete böyle yaptırdı.

 

Sağlanan imkan sadece maddi menfaat değildi. Rakibini öldüren ona PKK’lı yaftası yapıştırıyordu. Bu nedenle PKK barışa yaklaşınca ya da ateşkes ilan edince, bugünkü gibi, herkesi acılarla kıvrandıran bir eylem yapılıyor ve barış çabaları engelleniyordu. Bunlardan biri Bingöl’de 33 erimizin şehit edilmesiydi ve örgüt bunun kendileri tarafından yapılmadığını, sorumlu olanın Öcalan’ın hasmı Şemdin Sakık olduğunu ve ona devletin kullandığı söylenen Yeşil’in katıldığını örgütün reisi söyledi.

Karşı taraf sadece eylemlerde değil düşünce alanında da aktifti. Kürt kelimesinin söylenmesi bile bölücülük sayılıyor ve olayın tartışılmasına izin verilmiyordu.

- Onlar birbirini devlet adına öldürüyordu. Devlet öldürüyor onlara atıyordu.

- Her il ve illerin içinde her bucak bağımsızdır, merkez iç işlerine karışmamalı, gruplar arasında farklı muamele yapmamalıdır.

 

Bir iç sorun olarak başlayan olay uluslararası bir nitelik kazandı. Ortadoğu yeniden şekilleniyor ve bunda Türkiye’nin rolü belirleyici oluyordu. Avrupa’da çalışma izni almak için Kürt olduğunu ve devletin kötü eylemlerine maruz kaldığını söylemek yetiyordu. Yani para kazanmak isteyen için devlet karşıtı Kürtçü olmak hem gerekiyor hem de yetiyordu. Böylece Avrupa’da Kürt organizasyonları kuruldu ve onların kullanması imkanı doğdu.

- Avrupa Kürtleri kabul etti. İşbediç Türkiye’ye karşı organize oldular.

- Tekel sermaye böylece hem Avrupa’nın hem de Türkiye’nin başına dert açıyordu. Avrupa yöneticileri de salak.

 

Bu sırada ülke içinde bir bölünme korkusu yayılıyordu. Kuzey Irak Saddam’ın kontrolündeyken Güneydoğu’da bir devlet kurmak imkansız iken bu endişe yayıldı ve kamuoyu ülkenin bütünlüğünü korumak için şartlandı. Bu amaçla bölgede yapılan güvenlik operasyonları halkın devletten kopuşunu hızlandırdı. Bunda Avrupa’nın yönlendirdiği insanların, çoğu bilinçsiz olarak, aşırı bir milliyetçi tavır sergilemesinin rolü büyüktür.

- Saddam zamanında Kürt devleti söz konusu olmazken Türkiye’yi önlemek için doğuya baskı yaptı halk PKK yanına geçti.

- Sermaye Kürt devleti sorununu ortaya koyuyor, sonra devletlere zulüm yaptırıyor. Müdahale bahanesiyle Irak’ı işgal ediyor. Avrupa ve Rusya’nın birliğini önlüyor.

 

ABD Güneydoğu’nun Kuzey Irak’a katılması ve kurulacak Kürt devletinin, Saddam kanalıyla, Avrupa’nın kontrolüne girmesine seyirci kalmadı. Hayal gördüğümü söyleyeceğinizi bilerek şu kanaatimi tekrarlayacağım. ABD’nin Irak’a müdahalesinin sebebi bu projeyi engellemekti. Ona göre Kürtler Türkiye ile bütünleşmeli ve Türkiye onun müttefiki olmalıydı. Bu projeyi Rusya da destekledi ve böylece Avrupa kendi enerji kaynaklarını kontrol edebilen bir güç haline gelemedi. Enerji açısından Rusya ve Ortadoğu’daki egemenliği nedeniyle ABD’ye bağımlı hale geldi.

- ABD Kürt devletinin kurulmasını istemiyordu.

- Buna iştirak etmiyoruz. Tekel sermaye orta doğu devletlerini parçalayıp devletçikler haline getirecekti. Bunları silahsızlandıracaktı. İsrail’i ise atomla donatıp İsrail imparatorluğunu kuracaktı. Başaramadı.

 

Geçmişte birbiriyle silahlı mücadele eden Kürt grupları BDP çatısı altında toplanmış görünüyor. Bu geçici bir birlikteliktir ve bunun devamını sağlayacak eylemlerden kaçınılmalıdır. Yapılacak şey teröre karşı etkili bir mücadele yürütmek ve bölge halkının devletle bütünleşmesini sağlamaktır. Yani sertlik ve şefkati bir araya getirmeyi becerebilmektir.

- Kürtler BDP birleşemezler. PKK’ya sert, Kürtlere saygılı olunmalıdır.

- İller bağımsız hale getirilip her il bir Kürt grubuna verilmelidir. Gruplar arasında muhaceret kolaylaştırılmalıdır. Devlet arazi ve yapıları satın almalı göç devlete satmalıdır. Ayrıca iller de bağımsız bucaklara bölünmeli aşiretler kendilerine özgü vatanlara kavuşmalıdırlar. Bağımsız olmalıdırlar.

 

 

Mahir KAYNAK

Ekonomik kriz beklentisi

23 Temmuz 2011 Cumartesi

 

Son günlerde dünyada yeni bir ekonomik kriz olup olmayacağı ve bunun ülkemize etkileri tartışılıyor. Yetkililerden bazıları harcamaların kısılmasını önerirken diğerleri bunun talebi kısacağını ve ekonomide daralmaya sebep olacağını söylüyor. En çok konuşulan konulardan biri de tasarrufların azalma eğilimde olduğu ve halkın tasarruflarını artırmasının gerekli olduğudur.

- Ekonomik kriz var tasarruf edin diyorlar. Bu krizi artırın diyorlar.

- Kriz, üretilen malların satılamaması, dolayısıyla yeni malların üretilememesi ve böylece satamayan insanlar ve aç kalan halk kriz budur. Kaynağı faizli sistemdir.

 

Önce tasarrufun halkın eğiliminin bir sonucu olduğu iddiasının doğru olmadığını ve izlenen ekonomik politikanın tasarruf oranını belirlediğini söyleyerek başlayayım. Geçenlerde bir yazımda sıcak paranın tüketim yerine yatırımlara yönlendirilmesinin mümkün olduğunu ve bu yapılmadığı için tasarrufların azaldığı yazmıştım. Şimdi bir örnekle sözlerime açıklık getireyim.

- İzlenen politika tasarruf meylini değiştirir.

 

Bir bankanın dışarıdan bin dolar borç aldığını farz edelim. Bu parayı tüketim kredilerinde kullanırsa talep bin dolar artar. Bunun üretimi artırması satın alınan mallardaki iç üretimin oranına bağlıdır. Eğer bir malın içinde iç üretim oranı yüzde elli ise bunun yarısı üretime diğer yarısı ithalata gider ve cari açık artar.

- Bin lira dış borç tüketime verilirse tasarruf meyli azalır. Yatırıma verilirse tasarruf meyli artmış olur.

- Mahir bey burada da hata yapıyor. Dış borç, işsize iş buluyorsa zararsızdır. İşsize iş bulmuyor da emeği yatırıma kaydırıyorsa iç üretimin yerini ithalat alır ve zararlıdır.

 

Ben şunu önermiştim. Banka aldığı borcu yatırım kredilerinde kullansın ve bunu faizinin bir bölümünü devlet karşılasın. Bin dolar yatırıma gider ve bu yatırımın iç piyasadan karşılanan kısmı üretim ve gelir artışına neden olur, yaratılan kapasite geleceğin üretim artışının sebebidir.

- Dış borç yatırıma kaydırılmalıdır.

- Dış borç işçilerin verimini artırmak, işsizlere iş bulmak amacıyla harcanırsa yararlı olur. 50de durum böyledir. Bugün ise dış borç sadece zarardır.

 

Bunun en önemli sonucu yatırımın miktarı kadar tasarrufun gerçekleşmesidir. Yatırım için kredi alan müteşebbis borçlarını ödemek için tasarruf yapar. Borcun yeni kredilerle karşılanması sürecin sonucunu etkilemez ancak erteler. Bu arada hem yatırım sürecinde hem daha sonra oluşan gelirle talep artar ama bu artış gerçekleşen gelirden sağlandığı için halk geleceğin gelirini de tüketmemiş olur.

- Yatırım miktarı kadar tasarruf gerçekleşmelidir.

- Tasarruf yatırım eşitliği tarih olmuştur. Keynes’in dediği gibi halkın tasarruf meyli tüketimi oluşturur. Tüketim kadar emek tüketime harcanır. Artık emek ise yatırıma harcanmalıdır. Artık emekten fazlasını yatırıma harcarsanız ülkeyi borçlandırırsınız. Ülkeniz makineleşmemişse bunun yararı vardır. Makineleşmişse bunun hiçbir yararı yoktur. Sadece gereksiz yapılar yapar halkı dış borçta ezersiniz

 

Bugün krediyle araba ya da ev alan bir kimse artık tasarruf yapamaz ve gelirinin bir bölümünü borçların ödenmesine ayırır. Krediyle almasaydı önce biriktirecek ve muhtemelen bankada tutacaktı. Bu birikim, bankalar yatırıma kredi verdiği için, bunun finansmanında kullanılacaktı. Eğer bu arada talepte bir daralma gözlenirse devlet Merkez Bankası’ndan borç alarak piyasaya para sürebilirdi.

- Ev alan tasarruf yapamaz. Bankada mevduat düşer. Ekonomide daralma olur.

- Bugün emekçinin bankada parası yoktur. Zenginlerin mevduatı olsa da ticari hesapları vardır. Bugün bu başka şekilde dengelenir.

 

Merkez Bankası’nın özerk olması yanlıştır. Devletin ekonomi politikasının en önemli ayağı olan para politikası başka bir gücün kontrolüne bırakılmaktadır. Eğer söylediğim model uygulansaydı bugün ekonomik açıdan savunma mevzilerine çekilir ve olayı kolay atlatırdık. Şimdi bankaların sağlamlığına güveniyor ve kriz olursa bunu kolay atlatacağımızı söylüyoruz. Ancak bankalar sadece kendi yapılarıyla sağlam olmaz. Müşterilerine açtığı kredi geri dönmezse dağılır.

- Merkez bankası bağımsız olmaz.

- Merkez bankası bağımsız olmalıdır ki tekel sermaye onu kullanabilsin ve istediği zaman Türkiye’yi yıkabilsin. Mahir beyden devlet neye yararlanmıyor diyordum. Bu bilgi varken ve bunu açıkça söylerken devlet nasıl yararlansın. O zaman Erbakan gibi 11 ay sonra gider.

 

Dünyada bir kriz olursa ihracatımızın yarısını yaptığımız AB ülkelerine ihracatımızın azalması kaçınılmazdır. Bu üretimi etkiler ve halkın gelirleri azalır. Büyük ölçüde borçlu olan halkın ödemeleri azalır ve bankalar sıkıntıya girer.

- Krizlere bankalar dayanamaz.

- Türkiye krizlere kayıt dışı ekonomi sayesinde dayanıyor.

 

Kötümser bir senaryo yazmak için bunları söylemiyorum. Bu gibi durumlarda elimizde iki araç vardır. Birincisi uygulanacak para politikaları, diğeri dış politikadır. Dış politikanın ne ilgisi var denilebilir. Ancak dünya ekonomisini yönlendiren güçlerin en önemli aracı bu ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılardır.

- Para politikası ve dış politika krizlere dayanabilir.

- Krizlere yalnız para politikası ile dayanılabilir. İçeride faizsiz emeğe kredi ilkesi ve dışarıya da kredileşme sistemi Yani her ülke ile kendi parası ile alışveriş yapma üçüncü devleti araya sokmama.

 

Sonuç olarak hiçbir şey tek başına ele alınamaz. Özellikle dış politika ile ekonomi, eğer dışa açık bir ekonominiz varsa, iç içedir.

- Tek başına para politikası çözmez.

- Para politikası ve dış ticaret ve borçlanma ilişkisi.

 

Yorum: Merkez Bankası

 

İnsanın kanı paradır. Kalbi de bankalardır. Yirminci yüzyıla gelinceye kadar devletin bağımsızlığını simgeleyen altın veya gümüş paranın olması idi. Eğer bir bey para üretip halkına kabul ettirebiliyorsa kendi ülkesinde kendi parası geçerli ise o devlet bağımsızdır. O zaman bu iş çok zordu. Ama parası olan için kolaydı. Hazineye altını koyar ondan sonra gümüşü koyar. Gümüş parayı keser. Altınla dengede tutardı.

Yirminci yüzyılda insanlığın en büyük keşfi yapıldı: Karşılıksız para. Herhangi güç karşılıksız bastığı kağıt parayı piyasada kabul ettiriyorsa o devlettir. Sovyetler dağılmıştı. Biz Kırgızistan’a gittik. Akayev’e para çıkarmaları gerektiğini önerdik. Sovyetlerde ilk defa Kırgızistan para çıkardı. Bir günde Kırgız Som’u Kırgız halkı tarafından benimsendi. Demek Kırgızistan bir devletti. İşte bu parayı çıkaran Merkez bankasıdır.

Merkez bankası için para denizdeki sudur. Kabı daldırdığın zaman dolar ve elde edersin. Ne var ki onu kaplara doldurup evlere dağıtmak kolay bir iş değildir. Merkez bankası bu işi yapar. Nasıl bir arabayı sürerken gaza basarsınız hızlanır. Gazdan ayağı çekersiniz yavaşlar, bazen de fren yapmanız gerekirse hükümette de devleti yönetirken merkez bankasına ayağını basar işsizlere iş verir. Bazen fazla gelir enflasyon olur o zaman da frene basar parayı çeker.

Merkez bankaları bunu bugün paraları basıp zenginlere vermektedir. Onlardan faiz almakta. Zenginler bu faizi ödeyebilmesi için merkez bankası daha fazla para çıkarmaktadır. Merkez bankası bunu bankalar aracılığı ile yapmaktadır. Gayesi zenginleri daha çok zengin etmek ve sermaye hakimiyetini sürdürmektir. Sermayeye satılmış merkez bankaları tekel sermayenin sömürü araçlarından başka bir şey değildir.

Merkez bankası ne yapmalıdır.

a) Çalışana diyecek ki git istediğin işyerinde çalış ondan belge al gel akşamüstü paranı ben ödeyeyim. İşveren borçlanacak vatandaş çalışacak. Para ne karşılığı çıktı. Emek karşılığı. İşveren diyecek ki hammaddeyi satın al parasını ben ödeyeyim. Hammadde karşılığı para çıkmamıştır. Çünkü aldığı yere daha önce kredi olarak verilmişti. Borç işverenden işverene geçmiştir. İşveren diyor ki sen üretmeye devam et. Satıncaya kadar ben senden kredini kapatmayı istemeyeceğim. Bu enflasyon yapmaz. Çünkü ülkede artan mal kadar. Piyasada para da artar. Fiyatlar hep sabit kalır. Taşınmazların hisse senetleri çıkarılır ve satılmaya başlanır. Böylece o da enflasyon yapmaz. Piyasada mal yerine hisse senetleri dolaşmaya başlar. Hisse senetleri ucuzlarsa halk onları alır pahalanır. İnşaat yapılır. Pahalanırsa halk üretim yapar senetlerin fiyatları düşer. Böylece yatırım dengesi de kurulmuş olur. Halk kurar. Demek ki merkez bankası faizsiz kredi politikası ile hem işsizliği hem de yatırım dengesini çözmüş bulunmaktadır.

b) Yeryüzü tek pazar haline gelmiştir. İhracat ve ithalat olmadan artık yaşanmaz. İhracat ve ithalat dengede olmalıdır. Bunun için de merkez bankaları arasında anlaşma yapılır. Biz İranlılara TL borç veririz. Onlar da bize Riyalı borç verir. Türkiye’nin bütün bankalarında riyal bulunur. İran’ın bütün bankalarında TL bulunur. Bankalar kurları stoklara göre hesaplarlar. Halkın rağbetine göre İran’da TL’nin Türkiye’de Riyalın kurları hesaplanır. Bunun anlamı İran’a ne kadar ihracat yaparsak onlardan da o kadar ithalat yaparız. Böyle dış ticaret açığı da kapanmış olur. Merkez bankasının döviz politikası ile bu kapanmış olur.

c) Türkiye’nin bir sorunu da köylerin boşalmasıdır. Köylerin desteklenmesi için ön ödenekli sipariş sistemi getirilmelidir.

d) Başka bir sorun da bütçe açığıdır. Devlet kardan değil üretimden vergi alacaktır. Tam istihdamı sağlayınca hasıla da tam olacağından hazine açık vermeyecektir. Devlet gelir gider sağlamalıdır. Yani harcamaya gelir. Gelire göre harcama. Ayağını yorganına göre uzatma.

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
26.07.2011
07:02

YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI !!!

***

AKP'nin (RTE) yeni anayasa stratejisi hazır...

AKP kurmayları, "yeni anayasa önerisinin özeti" niteliğindeki metinle, 1 Ekim'de TBMM açılana kadar uzlaşı zemini oluşturmaya çalışacak ŞOK! 1 AYDA İNGİLİZCE KONUŞUN. NASIL MI? TIKLAYIN! Yazı Boyutu: 12 14 16 AKP yönetimi, yeni anayasa için 2007 yılındakinden farklı yöntem izleyecek. Muhalefetin kapısı, tamamlanmış anayasayla değil, çerçeve metinle çalınacak. Böylece AKP kurmayları, "yeni anayasa önerisinin özeti" niteliğindeki metinle, 1 Ekim'de TBMM açılana kadar uzlaşı zemini oluşturmaya çalışacak. AKP, 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından da yeni anayasa için ön hazırlık yapmıştı. Anayasa uzmanı Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki akademik heyet, anayasa önerisi hazırlamıştı. Daha sonra bu anayasa taslağı, AKP'li kurmaylar tarafından revizyona tabi tutulmuş ve son şeklini almıştı.

MADDE MADDE UZLAŞI ARANACAK

O dönemde AKP Genel Başkanvekili sıfatını tayışan Dengir Mir Mehmet Fırat tarafından izlenen bu yöntem, bu kez tekrarlanmayacak. AKP, bu kez muhalefetin kapısını, tüm ayrıntılarına kadar tamamlanmış anayasa ile çalmayacak. AKP yönetimi, ilk etapta yeni anayasada olmasını istedikleri unsurları ana hatlarıyla belirleyen bir metin hazırlayacak. 3-4 sayfa olması beklenen metinle, muhalefetten randevu istenecek. AK Parti'nin hukukçu kurmaylarının hazırlayacağı metne, Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik son şeklini verecek.

UZLAŞI ZEMİNİ TIKANMASIN

AKP bu yöntemi, bazı maddeler üzerindeki görüş farklılığın daha yolun başında müzakereleri tıkamasını önlemek için benimsedi. AKP kurmayları, "yeni anayasa önerisinin özeti" niteliğindeki metinle, 1 Ekim'de TBMM açılana kadar uzlaşı zemini oluşturmaya çalışacak. AKP, mutfaktaki ön hazırlık sürecini hukukçu kurmaylarıyla yürütecek.

2007'de olduğu gibi Prof. Dr. Ergun Özbudun'dan akademik destek alınacak.

RAFTAKİ ANAYASA İNDİRİLECEK

2007 sonunda açıklanan ve muhalefetten eleştiri alan anayasa metni, 14 Mart 2008'de AK Parti'ye kapatma davası açılması üzerine rafa kaldırılmıştı. AKP'nin hukukçu kurmayları, TBMM'de oluşturulacak uzlaşı komisyonuna raftan indireceği bu anayasa metni ile katılacak. AK Parti'de ön hazırlık heyetinde Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay ve Bekir Bozdağ'ın yanı sıra Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Burhan Kuzu, Ahmet İyimaya, Haluk İpek, Hüseyin Çelik, Ömer Çelik, Grup Başkanvekilleri Ayşenur Bahçekapılı, Ahmet Aydın'ın yer alacağı kaydediliyor.

UZLAŞMA İÇİN EKİM ÖNCESİ ALTYAPI OLUŞTURULACAK

AKP kurmayları, Eylül'de TBMM'de Grubu bulunan partileri, ziyaret ederek, Parlamento açılına kadar ön hazırlıklarını yapmaları konusunda ricacı olacak. 1 Ekim'de TBMM açılınca TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in çağrısıyla TBMM'de her Grubun 2 üye vereceği Uzlaşma Komisyonu'nda madde madde yeni anayasanın görüşülmesi planlanıyor. Yeni anayasanın felsefesini ve ana hatlarını anlatan özet metinle muhalefete, AKP'den 1 bakan, 1 genel başkan yardımcısı ve bir Grup Başkanvekilinden oluşacak 3 kişilik komisyon gidecek. Okan Haksever / Dünya Bülteni

Reşat Nuri Erol
26.07.2011
17:20

YENİ ANAYASA PLATFORMU

***

Değerli Basın Mensubu, Yeni Anayasa Platformu (YAP) olarak, Türkiye’nin ilk sivil anayasasının halkın katılımıyla ve halkın görüşleri esas alınarak yapabilmesi için çıktığımız yolda il ve ilçe toplantılarının yanısıra şimdide köylerde anayasa toplantıları düzenlemeye başladık. Köy anayasa toplantılarımızın ilkini Balıkesir Gömeç Hacıhüseyinler Köyü'nde, 23 Temmuz 2011'de saat 20:00'da gerçekleştirdik. YAP adına toplantıya İnsan Hakları Uzmanı Ruken Tekeş Çalıkuşu, Yazar Enver Sezgin, Av. Veysel Uçum katıldılar. Toplantının açılış konuşmasını Gömeç eski Belediye Başkanı Orhan Babayiğit yaptı. Toplam nüfusu 1057, seçmen sayısı 852 olan köyde toplantıya 100 kişi katıldı. Toplantıda bir katılımcı tarafından sarf edilen “Biz karışık bir milletiz. Birine iyi bakar diğerine bakmazsan olmaz. Kaos doğar. Devletin değil halkın anayasası olsun. Bizi artık kimse kandıramaz. Artık internet var, bir düğmeye basarak neler neler öğrenmekteyiz'' cümleleri ve ''Tepeden bakan bir anayasa istemiyoruz''cümlesi dikkat çekti. Köyün temel sorunu Orman Yasası’nın eşitsiz uygulanması ve genel olarak devletin bürokratik yapısının yarattığı sorunlar olarak öne çıktı. Toplantıda ilk söz alanlar, kadastronun tarlalarını orman alanı olarak tespit etmesindeki çelişkileri ve keyfiliği vurguladılar. Etrafı tarla olarak tespit edilen ortadaki bir tarlanın orman alanı olarak belirlendiğini ve hazinenin tapuları yargı yolu ile iptal ettirdiğini, yargısal süreç tükendiğinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracaklarını söylediler. Bir başka katılımcı, “Biz karışık bir milletiz. Birine iyi bakar diğerine bakmazsan olmaz. Kaos doğar. Devletin değil halkın anayasası olsun. Bizi artık kimse kandıramaz. Artık internet var, bir düğmeye basarak Amerika’yı takip ediyorum' dedi. Bir başkası ''Tepeden bakan bir anayasa istemiyoruz''. dedi. İkinci köy anayasa toplantımızı Balıkesir Adatepebaşı Köyü'nde 24 Temmuz 2011 tarihinde saat 21:00'da gerçekleştirdik. YAP adına toplantıya Prof. Dr. Yücel Sayman, İnsan Hakları Uzmanı Ruken Tekeş Çalıkuşu, Yazar Enver Sezgin, Av. Veysel Uçum katıldılar. Toplantının açılış konuşmasını Yeşiller Hareketi'nden Mahmut Boynudelik yaptı. 250 haneli olan bu köyde toplantı cami hoparlöründen anons edildi. Toplantıya gidip gelenlerle beraber yaklaşık 50-60 kişi katıldı. Burada da öne çıkan Orman sorunuydu. Bir vatandaşımız, ‘Bizi ormana küstürdüler, şimdi devlet burada ormanı nasıl koruyacak? Biz ormanı korumak için hayatımızı riske attık.’ dedi. Bir başka vatandaşımız, Osmanlı Tapusu olduğu halde dört mahkemeyi kaybettiğini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurduğunu, bundan utandığını ancak başka çaresinin kalmadığını anlattı. Terör sorunu öne çıktı. Bu köyde korku tanımayan Yörüklerin yaşadığını, çocuklarının seyyar komando olarak askerlik yaptıklarını ve dolayısıyla öfkeli olduklarını anlattılar. Sonuçta hiç kimsenin ölmeyeceği bir anayasal sistem konusunda mutabık kaldılar. Yeni toplantılarımızda sizi de aramızda görebilmeyi dileriz. Saygılarımızla,

YAP Koordinasyon Kurulu

Daha fazla bilgi için: YAP Sekreterya 0 212 297 27 48-49 yenianayasaplatformu@gmail.com www.yenianayasaplatformu.org





Sayı: 110 | Tarih: 24.07.2011
Ahmet Hakan
Bari “milli ibadet” deseydi
Putçuluk
2143 Okunma
12 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Silvan’dan sonra: Ne yapmalı?
Koruyamadığın yer senin değildir!
1219 Okunma
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
Ekonomik kriz beklentisi
Merkez Bankası
1177 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Gerçek Büyükler Övgü İstemez
Övülen Övüldüğünü Bilmez
1157 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Taha Kıvanç
Norveçli Haçlı'nın Manifestosu'nu sizler için inc
Savaş kızışırken barış için çalışmalı
1088 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ahmet Taşgetiren
Ölülerin başlarına basarak...
İlk taşı günahsız olanınız atsın
1064 Okunma
Zübeyir Erol
Ebubekir Sifil
Refah Toplumları ve Terör
Batı Dünyasının Sahte Cenneti
1012 Okunma
Zafer Kafkas