Reşat Nuri Erol
21.07.2011
13:30
| Lütfi Kardeş;
Aşağıdaki bu önerilere ne dersin?..
*
MEB için öneriler
Düşünüyorum da, mesela beden eğitimi diye bir ders mi olur.. Bırakın çocuklar istedikleri yerde istedikleri alanda spor yapsınlar.. Antrenörler pedagojik formasyona sahip olsunlar, tamam, teorik bilgi de verilsin, sağlık, tarih, teknik, o da tamam. Ama 19 Mayıs için gösteriye çıkacak çocuklara kültürfizik eğitimi ile sınırlı bir spor dersi için bu kadar insan kaynağı, fiziki mekan ve donanım israf.. Bu para spor kulüplerine verin ve onları denetleyin. Bizim çocuklarımız da haftada bir gün adamakıllı spor yapsınlar. İsteyen futbol oynasın, isteyen basketbol, isteyen atletizm yapsın. Aldıkları notları da karnelerine işleyin.. Kim ne kadar öğrenci yetiştiriyorsa o kadar kaynak aktarın onlara..
Belediyeler, vakıflar, dernekler, sendikalar, spor kulüpleri bu işe bir el atsınlar, okulların spor salonları da bu kuruluşlara devredilsin..
Din dersi de öyle.. Bu işi cemaatlere bırakın, siz denetleyin.. Vakıflar, mabedler bu ihtiyacı karşılasınlar. Müfredatı birlikte belirlersiniz..
Herkes dinini ve ana dilini de mesela, 20 kişilik bir sınıf oluşturuyorsa, okul binasında, değilse vakıf, dernek, sendika, belediye ve dil okullarının oluşturacakları sınıflarda isteyen Kürtçe’nin istediği lehçesini, Gürcüce, Boşnakça, Arnavutça, Süryanice, Keldanice, Aramice, Asurice, Ermenice, Rumca, Boşnakça, Arapça, İbranice hangi dili istiyorsa onu öğrensin ve devlet öğrenci başına bu kuruluşlara bir para ödesin. Müfredatı belirlesin ve notlarını karnelerine işlesin.. Bu proje ile Lüksemburg’da aslen Konyalı, orada yaşayan bir bankacı arkadaşın kızı lisede iken 7 dil öğrenmişti..
İsteyen elçilik ve konsolosluklarda açılan kurslara gider, büyük şehirlerde.. Ve kesinlikle öğrenim süresi içinde, mesela İSMEK gibi sertifika programlarına katılan kişilerin, mesela ebru, fotografçılık, tiyatro gibi kurs sertifikaları da diplomalarında yer alabilmeli.
Ben 7 senelik İmam-Hatip okulunu 9 senede bitirdim, 2 sene de Arap filolojisinde Arapça, Farsça ve Urduca okudum, İmam Hatibe başlamadan Kur’an-ı Kerim okumasını da biliyordum, buna rağmen ne Osmanlıcam doğru düzgün ne Arapçam.. 7 yaşındaki torunum Dubai’de yaşayor, Arapça, İngilizce Türkçe konuşuyor ya hu! “Ey Türk gençliği”nin Arapça’sını ezberletmekle olmuyor bu iş. “Ya eyyüheşşebabittürki” diyip kalıyorsunuz..
Dubai’deki akıl hastanesindeki 9 yaşındaki zeka özürlü çocuklar da Arapça konuşuyor..
Hiç olmazsa din ve etnik köken itibarı ile seçmeli dil derslerini okul dışına çıkartalım.. Devlet düzenleyici ve denetleyici olsun. İsteyen Zazaca, isteyen Gurmanço, isteyen Soranice öğrensin..
Kitap ve kültür piyasasını canlandırmak için de bir önerim var.. Talim terbiyenin belirleyeceği kitapları ders dışında okumak isteyen öğrenciler, okudukları kitabı özetleyen ve tanımlayan ev ödevleri yapsınlar, sınıf öğretmeni buna not versin.. Ayda bir kitap için, aldığı nota orantılı olarak devlet kitap parasını geri ödesin. 10 liralık bir kitabı okuyup özetleyen öğrenci 6 almışsa 6 lira alsın. 4’den aşağı almışsa, yeni bir kitap almadan önce o kitabla ilgili notunu yükseltsin.
Aynı şey, sinemaya, tiyatroya giden, fuara giden, müzeye giden öğrenci için de geçerli.. Bilet ya da fişini ödevine ekleyip sınıf öğretmenine verecek..
Arkası arkasına 3 etkinlikten iyi alan bir öğrenci, ayrıca bir yıllık dergi aboneliği kazansın mesela..
Buna benzer bir uygulama bazı Avrupa ülkelerinde deneniyor. Belediyeler, vakıflar, firmalar da bu kampanyaya destek veriyor..
Resim-müzik gibi sanat dersi bu sisteme entegre edilebilir.. İsteyen fotoğrafçılık, isteyen sinema ya da tiyatro dersi alsın..
Sayın bakan arzu ederse projeye ilişkin daha ayrıntılı bilgi verebilirim..
Bana kalırsa başbakanın açıkladığı şu e-kitap konusu da son derece hayati. Ancak bu konu sadece donanım sorunu değil, veri madenciliği gerekiyor.. Bunun için akademik envanter, beyin envanteri, işletim sistemi, sanal referans kütüphaneleri konusu var.. Tabii eğer bu konu ile ilgili karar vericiler için de arzu ederlerse düşüncelerimi aktarabilirim.. Bilgilerin spetial bir veri tabanı üzerinden zaman, mekan, tema birey koordinatlarında taranabilmesi, bilgilerin coğrafya ile ilişkilendirilebilmesi, asimetrik sorgulama yapılabilmesi, geriye dönük sorgulama yapılabilmesi gerek.
Bu konuda okulların altyapılarını korumaları için modeller geliştirilip, bu alanda yerli üretim için zaman tanınması belki Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve TOBB ile işbirliği yapılarak, bu konuda teknoloji ve proje desteği sağlanmalı ve bu dev yatırımın yerli yazılım ve üretimi için teşvik ve muafiyet sistemi geliştirilmelidir.. Eğer iyi bir model üretebilirsek bu sistem bölgeye de ihraç edilebilir.
Yeni bakan Ömer Dinçer’e yeni görevinde başarılar diliyorum. Bakanın şahsı ile ilgili beklentilerimin yüksek olduğunu belirtmeliyim, normal bir başarı başarı sayılmayacaktır. Selâm ve dua ile..
*
20.07.2011
Abdurrahman DİLİPAK
***
Yine MEB
Dün kaldığımız yerden devam edeyim.
Şu üniversiteye hazırlık kursları kalkmalı artık..
Ne gerek var bu kurslara. Çünki öğrenciler okulda yeteri kadar hazırlanamıyor. Niçin? Çünki bir sınıfta 40 kişi var, zeka seviyeleri farklı ve öğretmen hepsi ile baş edemiyor.
Bu Üni.’ye hazırlama kursları okul olsun o zaman, öğrenci sayısı normale iner. Kursların fiziki mekanı var, donanımı var, insan kaynakları da var. O parayı verecek öğrenci de var, o zaman niye bunlar okul olmuyor? Hem okula git, hem kursa, bu kadar para, zaman. Çocuklar aynı şeyleri okumaktan bıkıyor. Kitap allerjisi oluşuyor gençlerde..
Üni.’ye hazırlanma için interaktif eğitim programları oluşturulabilir. Açık lise değil IP lise, ister realtime izlesin, ister download etsin ve aynı zamanda anlamadığı yeri VOIP’den sorsun. Arkadaşları ile özelleştirilmiş bir MSN platformu üzerinden haberleşebilsin.
Her okula sanal kütüphane kurmak çok zor değil. Her yerden, her zaman erişim imkanı olmalı..
Dahası ilköğretimden başlayarak, hayat boyu, mesleki, kültürel, sanatsal, her türlü teorik eğitim internet üzerinden verilebilir. Anlaşmalı, akredite uygulama merkezleri de kurulabilir.. Yüzlerce dal, sinema, fotoğraf, 40 dil ve lehçe ya da 100 dil.. İlk yardım, gitar, tiyatro, kanun, had, ebru, Osmanlıca.. Örgün eğitime bu sanal eğitim entegre edilebilir. Sınavla sertifika verilebilir ve bunlar eğitim gördüğü dönem içinde seviyesine göre karnelerine işlenebilir. Hepsi de öğrencinin toplam kredisini etkiler.. İsteyen Kur’an-ı Kerim okur, isteyen İncil, isteyen Tevrat..
Hatta tüm dünyadan öğrenci kaydı alınabilir. Bugün bir Türk öğrenci British Council üzerinden mesela Cambridge Üni.’ye kaydolup oradan tek ders temelinde, lise seviyesinde ya da bağımsız sertifika için kayıt olabiliyor, ders alabiliyor, realtime izleyebilir. Buradaki BC’de sınava girip kağıdınız İngiltere’de okunup sertifikanız size aynı yolla gönderilebiliyor.. Bu sertifikalar Türkiye’de de geçerli. Peki biz niye aynı şeyi yapmıyoruz. Biz daha İSMEK’i örgün eğitime entegre edemedik.. Japonya’da Hat, Ebru, Minyatür eğitimi. Sınavlar anlaşmalı eğitim kurumları ve kültür sanat merkezleri ve eğitim ataşelikleri üzerinden de yapılabilir.. Kayıt parası, sınav harcı, eğitim danışmanlık ücreti derken sistem kendini oto finansman yoluyla sürdürür hale gelir..
Bizde de lise yıllarında gece ya da yaz aylarında bu sertifika programlarına katılanlar, akademik branşlarını seçerken kendilerine şans getirir.. Tercih sebebi olur..
Ana dil yanında her türlü teorik eğitim için IP Okul destek görevi verebilir.. Dün yazmıştık, gençlerin okudukları kitapların parasını devletin karşılamasını. E-Kitapta kitap maliyetleri beşte birden daha az. Hatta bütün zaman için değil, dar bir zaman aralığı için kiralarsanız bu maliyet onda bire kadar düşer.. Burada isteyen yemek tarifi öğrensin, ister bahçe kültürü, isteyen ikebana dersi alsın.. Her meslek için sağlık, pratik mevzuat, meslek etiği, çevre, kalite ve verimlilik dersi de alabilir..
Açık lise var da niye IP Lise yok. Neden bazı okullarda dersler realtime, internet üzerinden yayınlanarak IPTV üzerinden eğitim desteği sağlanmıyor.. Özel kurumların sanat ve diğer eğitim programları da MEB’in oluşturacağı veri madeni databasesine entegre edilebilir.
Belki bakanlık bu anlamda elektronik eğitim için bir şûra da düzenleyebilir. Ya da bu konuda kapsamlı bir stratejik plana ihtiyaç var. Yani konu sadece e-kitapla başlayıp bitmiyor..
YÖK’ün de bu sürece katılması gerek. Bütün doktora çalışmaları E-BOOK olarak yayınlanabilir. Bunun için de bir beyin envanteri ve akademik envanter çalışması yapıp bu verileri özel, kamu, yerel yönetim ve uluslararası markete açacak bir ajans kurulabilir.. Belki TÜBİTAK ve TUBA’nın asıl yapması gereken bu.
Bu konuda bir master plan gerekiyor.. Mesela, Bizans üzerine İngiltere’de sertifikasyon programından ön lisans, lisans, yüksek lisans ya da doktora seviyesinde 43 yıl eğitim almak mümkün.
Bu kadar Vakıf Üni. var, Açık Üniversiteden daha ileri bir Üni. sistemi olan IP Üni. konusunda neden Vakıf Üni.’lerin bir girişimi yok. Bu Üni.’lerin derslerini internetten yayınlamasından ibaret değil bu konu.. IP Üni., Ekonomi hocasını Japonya’dan, Tıb hocasını İngiltere’den, Siyaset hocasını ABD’den klasik sistem bir üniversitenin derslerini internet üzerinden aktarabilmeli, bazı dersleri de bağımsız bir şekilde bu isimlere ABD’den bağlanarak alabilmeli ve yine destek dersleri de stüdyoda download sistemi yanında live desteği ile sürdürebilmeli..
Bu konuda yeni ve kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç var. Bu sertifikasyon programı hayata geçirilecek olursa, Üni. giriş sınavı filan da artık anlamsız hale gelir. Madem herkes Üni.’li olacak, çalışırken eğitim için de bu şekilde ömür boyu sürecek yeni bir eğitim altyapısı oluşturulmuş olur. Selâm ve dua ile.
21.7.2011
Abdurrahman DİLİPAK
|