Çözüm önerisi
1086 Okunma, 0 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Mahir KAYNAK

Ne olacak?

26 Haziran 2011 Pazar

 

 

Dünkü yazımda gelişmelerin bir projenin ürünü olması ihtimalinden söz etmiştim. Genel bir değerlendirme yaptığımızda şunların gerçekleştiğini görüyoruz. Bağımsız altı, CHP’li iki MHP’li bir kişi seçildiği halde, benzer iddialarla yargılandıkları için Meclis’e giremiyorlar. Muhalif üç partiden kişilerin benzer bir sonuçla karşılaşması büyük bir tesadüf. Bunun planın bir parçası olduğunu söylersem komplo teorisi yapmakla suçlanacağını biliyorum ve bir tesadüf olduğunu söylüyorum. Sorunlarımızı her eğilimdeki kişiler için farklı biçimde çözmek mümkün olmadığı için çıkarılacak kanun hepsine birden uygulanacaktır. İtiraz eden olursa kendi adamını da harcamış olacağı için çözümü desteklemeseler bile sessiz kalmaları beklenir. Böylece ortak bir çözümün alt yapısı hazırlanmış oldu.

Bunları süreci bulandırmak için söylemiyorum. Ancak böyle bir ortam yaratılmadan çözüm aransaydı CHP ve MHP şiddetle karşı çıkar, biri Cumhuriyet’in temel ilkelerinin göz ardı edildiğini söyler diğeri en büyük kozu olan bölücülük suçlamasını tekrarlardı. Tek hedefleri iktidarı yıpratmak olan ve her şeyi bu amaçla kullanan muhalefetler ancak bu yolla sağduyuya davet edilebilirdi.

- Muhalifler aynı baskıya alındılar, çözüm imkanı doğdu.

- Sermaye’nin planı Türkiye’yi iki partiye indirgemek. MHP’yi eritmek, bağımsızları CHP’ye katıp kendi dengesini kurmak.

 

Gelişmelerin sadece iktidara yarayacağını ve muhalefetin bazı şeyleri yapmaya mecbur kalacağını düşünmek yanlış olur. Şu anda ülkemizde başka bir hukuki sorun yaşanıyor, çok sayıda asker yargılanıyor ve bu konu tartışılıyor. Bütün sorunları birlikte çözmenin yolu genel bir af çıkarmak ve bütün tarafların bundan faydalanmasını sağlamaktır. Yargı sürecinin sonunu beklemenin ve mahkemelerin vereceği kararlarla çözüme ulaşmanın zorluğunu herkes anlamış görünüyor. Yani terazinin iki kefesine benzer ağırlıklar konmuş ve bunlardan birini kurtarıp diğerini kaderini kabule zorlamak hem adaletsiz olur hem de gerçekleşmesi zordur. Ayrıca bölgemizin bir çatışma alanı haline gelmesi ve Türkiye’nin bunun dışında kalmasının zor olacağı bir dönemde askerleri olumsuz bir duygu içinde bırakmak yanlış olur.

- Çözüm genel aftır.

- 2003 yılında bu öneride bulunduk. Mahir bey bile yeni duydu. Tayyip işitecek mi?

 

Ulaşılacak sonuç ülkemiz için en doğru çözüm olacaktır. Ancak bunun bir uzlaşma ile gerçekleşmesi en doğru yoldu ama muhalefetin hedefi ülkenin sorunlarını akılcı bir biçimde çözmek değil sadece iktidarı yıpratmak olunca sorunları onların iradesi dışında çözmek zorunda kalınıyor.

- Muhalefetin hedefi çözüm değildir.

- İktidar da çözüm aramıyor.

 

Türkiye bölgesel bir güç olacaktır. Bunu sadece kendi irademizle yaptığımızı ve herkesin bizi engellemeye çalışmasına rağmen başarılı olamadığını söylemek yanlıştır ve sadece propaganda amacı taşır.

- Türkiye bölgesel güç olacaktır. Tarihî gelişme sonucudur.

- Türkiye uygarlık merkezi olacaktır. Adil Düzen için ilahî takdirdir.

 

Dünyada kurulmakta olan yeni düzen ve denge büyük güçlerden bazılarını bunu desteklemeye mecbur bırakıyor. Yani bizi sevdikleri için değil kendi çıkarları için güçlenmemizi istiyorlar. Ancak dünyada tek bir güç olmadığı ve bazılarının da bu projeye karşı olması nedeniyle sorunlar yaşayacağız. Şartlar lehimize görünmektedir ama seçim sürecinde geleceğimizin hiçbir biçimde tartışma konusu olmaması, karşı tarafı yıpratmak ve halkın güncel sorunlarına hayali çözümler üretmekle yetinilmesi tesadüflerin lehimize olmasına dua etmekten başka çare bırakmıyor.

- Hazırlık yok.

- Var. Akevler Adil Düzen çalışmalarına devam ediyor.

 

 

 

Mahir KAYNAK

Çözüm önerisi

2 Temmuz 2011 Cumartesi

 

 

Olayları sadece analiz etmek ve eleştirmek kolaydır. Mesela muhalefet iktidarın hiç iyi bir şey yapmadığını söylüyor ama bir alternatif ileri sürmüyor.

- Alternatif yok.

- Allah’ın öğretisi dışında alternatif yoktur.

 

İktidarın en başarılı alan olduğu ekonomide eskiden beri bazı endişelerim var ve bu gidişi engelleyecek politikalar üretileceğini düşünüyorum. Bu dönem büyümede dünya rekoru kırdık ama çok fazla sevindiğimi söyleyemem.

- Büyümede rekor sevindirici değildir.

- Bir ülkenin dolar bazında fiyatları artarsa büyümüş görünür.

 

Geçmişte de bir çok kez tekrarladım. Ekonomiyi sadece rakamlara indirgemek ve kaliteyi ihmal edip kantite ile yetinmek ciddi sorunlara yol açabilir. Türkiye büyürken buna dış ticaret açığı eşlik ediyor. Şimdi sıcak para girişini sınırlandırmak için tedbirler alınmaya çalışılıyor. Oysa başından beri sıcak para yatırıma dönüştürülebilir ve bugünkü durumun tersi sağlanabilirdi. Ekonomideki büyümenin iki göstergesi vardır. Birisi talebin artması diğeri bunu karşılayacak kadar mal ve hizmet üretilmesi. Bizdeki talep artışı önce gelirlerin artması sonra bunun  talebe dönüşmesi şeklinde olmadı. Bankalar dışarıdan sağladıkları fonları tüketici kredisine dönüştürdüler ve talepte hızlı bir artış yaşandı. Bir çok malları, en azından ara malları, ülkede üretmediğimiz için ithalatta ciddi bir artış oldu ve bunu finanse etmek için dış borç bulundu. Hatta şöyle söyleyebiliriz. Önce ithalat yapılıp sonra bunun finansmanı sağlanmaz, önce para girer sonra bunun yarattığı satın alma gücünü karşılamak için  ithalat yapılır.

- Dış borçla millî gelirin artışı çıkar değildir.

- Ekonomi dış ticaret, bütçe, tarım ürünleri ve istihdam sorunlarını çözmek demektir. Dış borç, enflasyon, köylerin boşalması ve işsizlik varsa ekonomi kötü durumdadır demektir.

 

Başından beri sıcak para karşılığında tüketici kredilerini artırmak yerine bu fonları yatırıma tahsis etseydik durum bugünkünden çok farklı olurdu. Dışarıdan gelen sıcak para nerede kullanılacağını belirlemez. Siz buna karşılık tüketici kredilerini artırırsanız tüketim artar bu fonları yatırıma yöneltirseniz hem üretim artar hem de bunun yaratacağı gelir talebi oluşturur. Talep artışı yeterli olmazsa bunu sağlamaktan daha kolay bir şey yoktur.

- Dışarıdan gelen para tüketime giderse sadece dış borçları artırır.

- Dış borç kredileşme ilkesi içinde faizsiz ve altın üzerinden olmalıdır. Bunun dışında dış borç yatırıma yöneltilse bile ülkeyi çökertir.

 

Eğer bankalar tüketici kredileri yerine yatırımı finanse etselerdi ve Merkez Bankası bu kredilere karşılık reeskont kredisi verseydi ve faizinin bir bölümünü devlet üstlenseydi sıcak para yatırımı finanse etmiş olurdu. Ayrıca bankalar Merkez bankasına borçlarını öderken dışarıdan sağladığı dövizi kullanacağı için Merkez Bankası’nın döviz ihalelerine gerek kalmazdı.

- Dövizi devlet kullanacaktı. Merkez Bankası yatırım kredilerini vermeliydi.

- Devletin dövize ihtiyacı yok. Makine parkı için borç alınabilir. 50’de buna ihtiyacımız vardı. Bugün yok.

 

Bir ev almak istediğinizde onun dış görünüşüne, mimarisine bakarsınız ama eğer temeller çürükse küçük bir sarsıntıda bütün güzellik yok olur. Ekonomimizin bu durumda olduğunu söylemiyorum ama bir strateji değişikliğine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Yabancı sermayenin  mülk alımlarına hiçbir kısıtlamaya gerek yoktur. İsteyen istediğini alsın.

- Yabancı sermayenin mülk alımları ile kısıtlanması yanlıştır.

- Yabancı sermaye sadece üretim araçlarının alınması için yararlı olur. Bir de ihracat hammaddesi için gerekebilir.

 

Ülkemizi güvenli görüp faiz almak için gelen paraları biz yönlendirmeliyiz. En doğru yol bankalara sınırlama koymak yerine onları ileri teknoloji yatırımlarını finanse etmeye teşvik etmektir. Bunu yaparken projeler arasında seçme yapmak hem yanlıştır hem de suiistimal dedikodularına sebep olur. Seçimi bankalara bırakmak ama hangi cins yatırım mallarının  alımında reeskont yapılacağını ve faiz desteği sağlanacağını ilan etmek gerekir. Avrupa’da yaşanan dış borç krizine düşmemeliyiz.

- Ekonomiye müdahale etmemeliyiz. Reeskont ve faizle dengelemeliyiz.

- Sektöre göre farklı reeskont ve farklı faiz dış sermayeyi yararlı tarafa yönlendirebilir. Ne var ki Türkiye’ye gelen Sermaye kazanç için değil Türkiye’yi yıkmak için geliyor. Mülk edinme hikayesi onun dayatmasıdır.

 

 

Yorum

 

Dış borçlar

 

Borçlanma insanın temel dayanağıdır. Borçlu ve alacaklı olmadan hayat mümkün değildir. Ne var ki her sosyal olayın yararlı olabilmesi için onun akışını sınırlayan kurallar içinde olmalıdır. Borçlanmanın yararlı olması için bazı kurallara riayet edilmesi gerekir:

1- Borçlanma mala mal şeklinde olur. Bu sene bizde mahsul çok olur, Iraklılara buğday veririz gelecek sene de onlarda çok olur onlar bize buğday verirler. Bu çok yararlıdır.

2- Biz Iraklılara elmayı veresiye veririz. Karşılığını onlardan hurma isteriz. Burada fiyat sorundur. Borç veren malları pahalı verir sonra ucuz alır. Fıkıhçılar böyle bir alışverişi meşru görmezler.

3- Biz elmayı Iraklılara satarız. Onlardan gümüş veya altını alırız. Sonra onlardan hurmayı gümüş ve altınla satın alırız. Burada altın borç vermek senetten başka bir şey değildir.

4- Devlet halka altın kredi verir. Halk onunla Türkiye’den elma alır. Türk devleti de halka altın kredi verir. Irak’tan hurma alırlar. Böylece halk krediyi devletten almış olur.

Devletler altın yerine altın senedini kredi olarak verir. Böylece ekonomi sıkıntısız çalışır. Devletler birbirlerine kredileşme şeklinde krediler verir sonra itfa ederler.

Bir devletin yabancı parayı borçlanması borçlanan devlet için yıkımdır. Diyelim ki biz İran’a TL borç verdik. Sonra kendisinden TL isteyeceğiz. İran bu TL’yi ancak bizden mal almak için kullanabilir. Onun başka hiç bir işine yaramaz. Biz de mallarımızı iki misli fiyatla satarız. Bu kendiliğinden böyle olur. Çünkü talep artar. Talep artınca fiyatlar yükselir. Türkiye’den onlara ucuz mal geleceği için yerli üretim çöker. Demek ki borç faizsiz olsa da borç veren ülkeyi zengin eder, borç alanı çökertir. Unutmayalım ki borç veren renkli bir kağıttan başka bir şey vermemiştir.

Zarar bu kadarla kalmaz. Ödeme günü gelince kendisinde Türk Lirası olmadığı için Türk lirasını ancak Türkiye’ye yapacağı ihracatla karşılayabilir. Bu da Türkiye’de gereksiz malların girmesine sebep olur ve fiyatlar düşer. Böylece İran bir defa daha zarar etmiş olur. Eğer bu faizle yapılıyorsa vahamet doruğa çıkar. Demek ki borç hiçbir zaman alacaklının parası ile verilmemelidir.

1- Borç kredileşme ilkesi içinde olmalıdır. Faizli olmamalıdır.

2- Borç altın cinsinden hesaplanmalı, ödeme ise borçlunun parası ile olmalıdır.

3- Borç satın alan ile satan arasında değil devletler arası olmalıdır. Kredileri devlet kendi halkına açmalıdır.

4- Kurallar kasa mevcutları ile serbest arz ve talep kanunlarına göre tespit edilmelidir.

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 107 | Tarih: 3.07.2011
Zülfü Livaneli
umutla umutsuzluk arasında
deve'nin boynu
1166 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Muhatabına Mahsustur
Turkish Olimpiyatları
1137 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Eyvah Vah Vah Efsus ki Efsus...
Efvacen
1120 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Çözüm önerisi
Dış borçlar
1086 Okunma
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Başbakan kaygısız ise ben niye kaygılı olayım
Uzaktan kumandalı CHP
1042 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ahmet Taşgetiren
Kara sevdayı yüklenerek...
Yangına Körükle Gitmek
1041 Okunma
Zübeyir Erol
Ruhat Mengi
Sefiller!
Bekledikleriniz Ütopyaymış
1005 Okunma
Vahap Alma
Ruşen Çakır
Beş vakte kadar...
Kahrolası Kardeşlik
967 Okunma
Tayibet Erzen