Gazze; ‘savaş mı, hicret mi’ veya ‘Gazze ve hicret’-6
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
“Kabe’ye bitişik AVM’lerde, 7 yıldızlı otellerde, Cola da var “Helal Şarap” da var “Helal Şampanya” da! Bize de fıtratı bozuk, geni ile oynanmış hayvanlar ya da tarım ürünlerinden elde edilen gıdaları yedirmiyorlar mı? Yakında böcek de yedirecekler. (Nahl 116)’da ne deniliyordu: “Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak «Bu helâldir, şu da haramdır» demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler”.
Bugün geldiğimiz noktada, sanki başörtüsü “iffet ve haya”nın önüne geçti. Ya da bizim için Ayasofya, Şiiler için Kerbela adeta Kâbe ve Ravza-i Mutahhara’nın, Mescid-i Aksa’nın önüne geçti. Bugün birçok Müslüman Filistin davası, Gazze ve Mescid-i Aksa’yı birbirine karıştırıyor… Önce şunu belirtelim, Filistin davasının bugün ana ağırlık merkezi FKÖ’dür ve bugün bu örgüt, bizim tek parti CHP’sinden farksızdır. Onların içinde Dahlan gibi Filistinliler de var, Yahudi ve Hristiyan Araplar da var. Solcu-sosyalistler de, Laikçiler de, hatta LGBT’liler de var. Bizi garantörü yapmak istedikleri başkenti bugünkü Kudüs şehrinin doğusunda bir yer olan Filistin devleti böyle bir devlet ve bugün bunlar, Türkiye’den İsrail’e yapılan ticarette Truva atı olarak kilit bir rol oynuyorlar. Gazze’ye karşı İsrail'le iş birliği yapıyorlar ve tabii Gazze’ye (Hamas ve İzzeddin Kassam’a) yardım etmiyorlar. Suudi Arabistan’da da, rejimin beslediği sarıklı sakallı, cübbeli, hafız Siyonistlerle işbirliği içinde hocalar var.
Şerif Hüseyin İngilizlerle birlikte hareket ediyordu, bugünkü Suud yönetimi ABD ile birlikte hareket ediyor. Ayrıca Dahlan/Kushner planı içinde Suudiler, BAE, Bahreyn, Ürdün ve Mısır birlikte hareket ediyor. Yeni yeni öğreniyoruz ki, Katar da bunlarla birlikte hareket ediyormuş. Yine öğreniyoruz ki, Suudi aşiretlerinden bazıları beni Kurayza, Beni Kaynuka gibi, ilk dönem Yahudilerle aynı soydan geliyorlarmış ve bunların bir kısmı irtidat etmişler. O kabilelerden olmasalar da o topraklarda Casinolar açanlar, Cadılar bayramı yapanlar onların zihniyet ikizleridirler. Yani Mekke ve Medine de özgür değil. Şerif Hüseyin döneminde de böyleydi, bugün de böyle, Kudüs ile birlikte Mekke ve Medine’nin de işgalden kurtulması gerek. Ama bunun için önce aklımızın. İşgalden kurtulması gerek ve tabii kalbimizin de. Dinimizi Allah’a has kılmamız gerek önce.
Bugün sadece kafamız ve kalbimiz değil midemiz de işgal altında, damarlarımız da işgal altında. Havamız, suyumuz, toprağımız işgal altında.
Birileri hala sınırlarımızda birilerinin tankları, topları, tüfekleri ile gelmesini bekliyorlar. Ellerinde bayrakları ile askerlerinin gelmesini bekliyorlar. Uçaklarının tepemizden bomba yağdırmasını bekliyorlar. “3. Dünya savaşı ne zaman” diye soruyorlar, bitmek üzere olan bir savaşın içinde olduğumuzu bilmiyorlar. Bu savaşa karşı kahraman ordumuz, İHA’larımız, SİHA’larımızla direneceğimizi düşünüyorlar.
Şu ifritten sualin cevabını bulmadan bu işin derin gerçeğine vakıf olamayız. Polonya Başbakanı Donald Tusk diyor ki: “500 milyon Avrupalı, nasıl olur da 300 milyon Amerikalıdan, 140 milyon Rus’a karşı kendilerini korumasını ister?” Ve ardından, daha da çarpıcı bir gerçeğe dikkat çeker: “Size asıl hayret edilmesi gerekeni söyleyeyim: Bir milyar Müslüman, yeryüzünün geri kalanından, yalnızca 7 milyon Yahudi’ye karşı kendilerini savunmasını bekliyor.” Ya işte böyle! “Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez”. Bu işin sırrına vakıf olmak isteyenler, ötekilere, uzaklarına bakmalarına gerek yok, önce yakın çevresine baksınlar. Bizde de en az Suudi sapkınlar kadar sapkın var. Siyasette, bürokraside, Cemaat’da Media’da, akademi’de, İş dünyası’nda, STK’da her yerde var. Eğer siz burnunuzun dibindekileri göremiyorsanız, uzaktakileri hiç göremezsiniz. “The Cemaat”ı bile görebildi mi gözleriniz, son güne varana kadar!”
Dahası da var ama bu kadarı da yeter!
‘Gazze ve hicret’ ile devam edeceğiz…