‘Çöken dünya düzeni’ ve ‘Adil Dünya Düzeni’-8
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
-Bu yazı aynı zamanda 24.5.2022’de vefat eden Süleyman Karagülle’yi anma yazısıdır-
Bugünkü yazımıza Lokman Suresi 17. ayet meali ile başlayalım…
“Ey oğulcuk, salatı ikame et ve marufu emret ve münkeri nehyet ve sana isabet edene sabret. Kesinlikle bu, işlerde kesin kararlı olmaktandır.” (17)
“Büneyye / oğulcuk” demektir. BNV kökünden gelmiştir. İsm-i tasgirdir yani küçültme ismidir. Oğulun tasgiri ile “oğulcuk” anlamındadır. Münadadır yani nida edilendir.
“Ekim / ikame et, doğru uygula” demektir. “Ekame/yekumu / doğrulttu, doğru uyguladı, gerektiği gibi yaptı, yerleşik, süregelen ve etkili hale getirdi” anlamına gelir.
“El-Salât / namaz, toplantı” demektir. Birisi veya birilerinin yakınında bulunmak ve onunla veya onlarla bir amaç için etkileşimde bulunmak, onu/onları desteklemek manasındadır. Bu mastar manasından yapılan etkileşim manasında “salat” ıstılahi olarak “toplantı”, müminler için özel bir isim olarak “namaz” anlamında camid isimdir. “Ekimi’s-salate / salatı doğru uygula” demektir. “Toplantıyı gerektiği gibi yap, yerleşik, süregelen ve etkili hale getir” demektir. Bir amaç için bir araya gelenlerle beraber, namaz ritüelini de gerçekleştir ve orada alınması gereken kararları doğru şekillerde alın demektir.
Doğru uygulanmayan, gerektiği gibi yapılmayan salatın örneğini Kuran vermiştir.
“Beytin indinde onların salatı yalnızca ıslık çalmak ve alkışlamaktır.” (Enfal 35)
Günümüzde salon veya meydandakiler daha çok alkışlar, ıslıklar çalınır. Islıkların ve çığlıkların şiddeti daha da artar. Lider salon veya meydandakileri bir koro haline getirerek söylediklerini tekrarlatır veya söylediklerini alkışlarla onaylatır. Alkışlar ne kadar şiddetli ise bağırma çağırma ne kadar şiddetli ise o kadar değerlidir. Fikirler ve çözüm önerileri üzerinde durulmaz. Sadece sloganlar, alkışlar, ıslıklar, tezahüratlar ve vaatler vardır.
Hz. Lokman oğluna “salatı ikame et” diyerek “doğru uygula, gerektiği gibi yap” demektedir. İlmi metotlarla hakkı ortaya koymak, yanlış görülen hususlara gerekçesi ile itiraz etmek, başkanın hatalarını yüzüne söylemek gerçek salattır. Halife Hz. Ömer salatta mihirleri yüksek tutmaları nedeniyle kadınları uyarmak istediğinde bir kadın Hz. Ömer’e “Nisa Suresi 20’inci ayette kantarlarca mihirden söz ediyorken sen Allah’ın bize verdiği hakkı nasıl bizden esirgiyorsun?” demiştir. Bu itiraz karşısında Hz. Ömer anında geri adım atarak “Kadın isabet etti ve Ömer hata etti” demiştir. Bireysel olarak salatı ikame etmek salatlara katılmak, salatlarda kendine düşen görevleri yapmak, ilmi metotlarla doğruları ortaya koymak, yanlışlara delilleri ile itiraz etmek şeklindedir. Lider de kendi hatasını ona delilleri ile gösterene teşekkür eder, onu hatadan döndürdüğü için mutlu olur.
“U’mur / emret” demektir. Biz Türkçede emir denince yapılması zorunlu olan komut olarak anlıyoruz. Emir öyle değildir. Emir önceden belirlenmiş talimatları takip ederek amacına ulaşmak için programlı bir şekilde uygulanarak gerçekleştirilmesi gereken görev veya iştir.
“Ûmu bi’l-ma’rufi ve’nhe ani’l-münkeri / marufu emret ve mükeri nehyet” demektir. Biz nehiy denince de yapılması engellenen fiil olarak anlıyoruz. Nehiy de emir gibi önceden belirlenmiş talimatların programlı bir şekilde uygulanmasıyla bir fiilin gerçekleştirilmesini engellemektir. Nehiy bir fiili yapmayı zorla engellemek değildir. Zorlayıcı, baskıcı bir eylem değildir. Bir fiilin yapılmasını önlemek için belirli mekanizmaların kullanılmasıdır.
Maruf ve münker zıt kavramlardır. Ma’ruf fiiller her zaman yapılması istenen, münker fiiller ise hiçbir zaman yapılması istenmeyen fiillerdir. Haram ve helaller ise belli şartlara bağlı olarak yapılması serbest olan ve olmayan fiillerdir. Maruf ve münker yaratılış gereği bilinebilir. Birisinin bunu yapın, bunu yapmayın demesine gerek yoktur. Yaratılış gereği psikolojik olarak sağlıklı olan herkesin iyi olarak kabul ettiği fiiller maruf fiiller, kötü olarak kabul ettiği fiiller münker fiillerdir. Helal ve haram olan fiiller ise belli şartlar altında iyi, belli şartlar altında kötü olan fiillerdir. Kur’an’da maruf ve münkerin tanımı yapılmaz. Sadece emredilmesi ve nehy edilmesi istenir. Onların tanımı insanın genetiğine Allah tarafından konulmuştur. (Devamı var)