Gazze, anayasa, ekonomi ve dünyanın çöküşü-11
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
“Gazze soykırımı” hiç hız kesmeden devam ediyorken iç gündem de dış gündem de bir yazar olarak yeterince ilgi alanıma girmiyor, giremiyor ama günlük gündem okumalarımı yaptıktan sonra yine de yazı ana başlığındaki gündemler başta olmak üzere her gün yazı-yorum!
“Bosna ve Kosova soykırımları” yıllarında da hem yazıyor hem de Türkiye’yi dolaşarak bu soykırımların sebep ve sonuçlarını bir ‘Kosovalı’ (Kosova’da doğdum) ve bir ‘Bosna/Sancaklı’ (Annem Bosna/Sancaklı) olarak çok yönlü anlatmaya çalışıyordum…
“Bosna ve Kosova soykırımları” başlayıp devam ettiği dönemde o kadar çok etkilenmiştim ki (çünkü birinci derece akrabalarım halen de bu ülkelerde yaşıyor ve günümüzde bile otuz yıl önceki soykırımın sosyoekonomik etkileri hala devam ediyor); o merhalede çok önemli bir karar verdim ve hayatımın akışını nerdeyse tamamen değiştirdim…
“Gazze soykırımı” başladığı ilk günden beri de benzer bir şekilde çok etkilendim, halen de her gün biraz daha artacak şekilde etkilenmeye devam ediyorum ve bu etkiyle neredeyse her gün en azından bir taraftan ya bir köşe yazısı yazıyor ve ulaşabildiğim insanlara anlatabileceklerimi anlatıyor, diğer taraftan asıl yapılması gerekenleri hep yapmaya çabalıyor hem de bulabildiğim çalışma arkadaşları ile bunları kurumsallaştırmaya çalışıyorum…
“Gazze soykırımı” vesilesiyle Siyonizmin sadece İsrail’de değil hem ülkemizde, Arap dünyasında, İslâm âleminde, hem de doğusu-batısıyla bütün dünyada ne kadar etkin olduğu anlaşıldı ki; kanaatimce sadece ben değil herkes, istisnasız bütün ülke yönetimlerinin adeta Siyonizm esareti altında olduğunu “Gazze soykırımı” vesilesiyle anlayıp idrak etmiş olduk…
“Gazze soykırımı” vesilesiyle sadece “Gazze’nin hür” anladık, “insanlığın esir” olduğunu anladık mı bilemem ama en azından kendim için diyebilirim ki; ben çok şey anlamaya başladım ve aynen “Bosna ve Kosova soykırımları” döneminde olduğu gibi etkilendim…
“Bosna ve Kosova soykırımları” dönemlerinde bazı şeyleri apaçık anlayıp anlattığım gibi “Gazze soykırımı” vesilesiyle de Arap ülkeleri ve İslâm âlemindeki ülkelerin acziyeti ile esaretini anlamış oldum ki; bu ülkelerin pek çoğunda tanıdıklarım olduğu için var olan durumdan etkilenmem bir de bu açıdan önem arz ettiği gibi beni daha çok etkilemekte…
“Gazze soykırımının” çok yönlü etkİlerİ devam edİyor
Bilmediğimiz, bilemediğimiz ve/ya gaflet içinde olduğumuz pek çok şeyi otuz yıl yani “Bosna ve Kosova soykırımları” dönemlerinden sonra, 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren başlayıp halen devam eden “Gazze soykırımı” vesilesiyle anlayıp idrak etmeye başladık…
Mesela, neleri anlayıp idrak etmeye başladık?
- Gazze ve Filistin’e komşu olan ülkelerin esaretini anladık…
- Bölge ülkelerinin çok yönlü esaretlerini de apaçık gördük…
- Arap ülkelerinin yönetimlerinin ele geçirildiğini kavradık…
- İİT vs. kuruluşlara rağmen İslam âlemi de esaret altında…
- BM gibi sözde bütün insani kurum ve kuruluşlar da esir…
“Dünyanın çöküşü” ana yazı başlığımızda da var zaten; sadece ülkemiz ve ülkelerde değil, bir bütün olarak bütün dünyada -hayatımızın dört ana alanındaki- “ilim/eğitim, din/ahlâk, iktisat/ekonomi, idare/siyaset” kurumlarının tamamı çökmüş durumda…
SONUÇ olarak ülkemizde, bütün ülkelerde, dünyanın tamamında “SOSYAL TUFAN” seviyesinde sorunlar var; bu sorunların tamamı çare ve çözüm bekliyor…
İslâm ülkeleri İslam birliğinin yeniden var olmasını bekliyor ki; bu konuda hem “İslam birliği” haftalık seminerlerimiz hem de “İslam Birliği Vakfı” kurma çalışmalarımız birkaç haftadan beri devam ediyor, elhamdülillah…
Hem ülkemiz Türkiye hem de bütün dünya ülkeleri, bünyelerinde var olan “zalim düzeni” sona erdirecek “Adil Düzen” ile “Adil Ekonomik Düzen” ve bütün dünya ülkeleri de “Adil Dünya Düzeni” ile “İnsanlık Anayasası” çözümlerimizi bekliyor…
(Devamı var…)