Reform, yeni reformlar, yeni uygarlık ve … - 15
“Reform, yeni reformlar ve yeni uygarlık” ile ilgili uyarılarımıza devam ediyoruz…
“Kur’an ana rehberİmİzdİr” diyorduk, daha önceki yazımızda ve en sonunda da dedik ki; “Rehberimiz Kur’an ve Araf Suresi üzerinde durmaya devam edeceğiz…”
Araf Suresi’nin 7 ve 52’inci ayetlerinde İLİM ile ilgili hatırlatmalarımızı yaptık…
Neden?
Nedeni şu. İnsanlık özellikle son beş bin yılda, her milenyumun yani bin yılın başında gelen ulu’l-azm yani azimet sahibi uygarlık/medeniyet kurucu bir peygamber sayesinde, o çağın sorunlarını çözmüştür. Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Son Peygamber Hz. Muhammed isimli o peygamberlerin sırasıyla sadece ismen hatırlayalım ve onların vârislerinin de ÂLİMLER yani İLİM sahiplerinin olduğunu bu vesileyle tekrar tekrar vurgulayalım. Hayatımızın dinî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî dört alanındaki sorunları ilim sahibi âlimler çözeceklerdir. Yani ilim her şeyin başı, Kur’an ana rehberimiz ve Kur’an’ı da ancak mevcut müspet ilimler sayesinde anlayabilir ve çağımızın sorunlarını çözen reformları yapım üçüncü binyıl uygarlığını kurabiliriz.
Bizim yarım yüzyıllık KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın hikmeti de işte budur.
Bu çalışmalarımıza istinaden oluşturduğumuz “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni, Adil Düzen İnsanlık Anayasası” ve diğerlerinin sebebi de budur.
Ülkemiz için “Adil Düzen” ve hem ülkemiz hem de bütün insanlık için “Adil Dünya Düzeni, Adil Düzen İnsanlık Anayasası” demişken; ilgili uyarılarımızla devam edelim...
Ne ülkemiz ne de insanlık henüz “Adil Düzen” uygulamalarını getirememiştir.
İnsanlık hâlâ ana merkezi AB ve ABD olan kapitalizmin ve ana uygulama merkezi Çin olan sosyalizmin sömürü düzeni içinde ıstırap çekmekte, büyük sorunlar yaşamaktadır ki; hayatın dört ana alanındaki bu sorunlar “sosyal tufan” seviyesine ulaşmıştır...
Ülkemiz ve insanlık için tek çare ve çözüm kalmıştır. Bu yazı dizimizin ana konusu olan “reformlar, yeni reformlar, yeni uygarlık ve diğer yapılması gerekenler” sayesinde, yeni milenyum yani “üçüncü binyıl uygarlığı” ile ilk oluşumlar, içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk yarısında olmasa bile, ikinci yarısında ülkemizde ve yeryüzünde uygulanacaktır.
Evet, “Adil Düzen” uygulanmaya başlanacak ve zamanla yaygınlaşacaktır.
Bu vesileyle Adil Düzen uygulamasını ana ilkelerini bir kere daha hatırlayalım…
-Herkes kendi içtihadına göre yaşayacak ve sözleşmeler yapıp birleşecek...
-Topluluklar kendi içtihatları ile yerinden yönetim ile yönetilecekler...
-Yöneticiler şimdiki gibi “hâkim” değil “hâdim” olacaklar...
-Adalet alanında reformlar yapılacak, mahkemeler tarafların seçtiği hakemlerle onların seçtiği başhakemden oluşacak ve yargı kararlarına bütün barışçılar uyacaklar...
-Tarafların seçtiği iki hakem ile hakemlerin seçtiği başhakemin verdiği kararlara razı olmayanlara karşı insanlık baskı cephesini uygulayacaklar...
Bu konular başta olmak üzere, bu konularla doğrudan ve/ya dolaylı olarak irtibatlı olan bütün konularla ilgili bilgiler yarım yüzyıllık “Kur’an ve İlİm” çalışmalarımızdadır…
Meselenin çok ama çok önemli bir boyutu üzerinde durarak devam edelim…
İnsanlar içtihada dayanarak mutlaka yapılması gereken bir işi yapmayıp sürüncemede bırakmaktan sorumlu ama hata yapmaktan sorumlu değildirler. İçtihadın ana prensibi budur. Karşına çıkan sorunlar hakkında içtihadını yapacak ve içine doğduğu gibi amel edeceksin. Ama bu içtihat için şu şartlar vardır: 1) Peşin hükümlü olmayacaksın. Verdiğin karara delil arayacak ve delile göre karar vereceksin. 2) Elindeki bütün delilleri değerlendireceksin. Bilgi vermek isteyenlerden bilgileri alacak, bileni biliyorsan ona soracaksın. 3) Vakit kaybetmeden kararını verecek, bir hükme varacak ve onu uygulayacaksın. 4) Eğer verdiğin karardan tatmin olmadınsa, ikinci uygulama için yeniden içtihat yapacaksın. Şayet delillerden tatmin olmuşsan, yeni deliller ortaya çıkıncaya kadar yeniden içtihada gerek yoktur.
Ne kadar önemli konular değil mi; bunlar üzerinde durmaya devam edeceğiz...