Küçüklüğümden beri insana olan merakım beni yaşadığım yıllar boyunca psikolojiye yöneltti. Çok küçük yaşlarda ilk olarak tanımaya çalıştığım annem ve babamı gözlemlemeye başladım. Bütün davranışlarını parça parça ayırır ve her paçanın yani her ayırdığım davranışın altında yatan sebepleri anlamaya çalışırdım. Bu nedenle sürekli olarak beynimin sorgulama mekanizması çalışırdı. Bu nedir, neden böyledir, başlangıçta neydi, sonra ne oldu, bunu yaptıran arka planda başka bir olay mı var gibi sorularla annem ve babamdan başladım sonralarında yakın çevrem, derken konu komşu hatta artık yoldan geçen hiç tanımadığım insanlarla devam ettim bu soruları sormaya.
O zamanlar bu soruları sıklıkla kendi kendime sormak yorucu olsa da bugünlerde bakıyorum da alıştıktan sonra insana her şey kolaylaşıyor. Küçüklüğümde bu durum benim için bir hastalıktı ve çevremdekiler neyim olduğunu anlayamıyorlardı. Ben kendimin hasta olduğunu düşünüp psikolojik rahatsızlıklar yaşamaya başlamıştım. Bugünlerde ise bakıyorum da aslında sorgulamak ve davranışlardan tutun da olaylara kadar sebep-sonuç ilişkilerini kurmak hastalıklı olmak değil, bilakis bunları yapmamak hastalıklı olmaktır.
En küçük yaşam birimi olan aileden bile ele alacak olursak ve bu aile içerisinde de hiyerarşi şeklinde bir yönetim olduğunu düşünürsek –ki toplumlarda ailelerde genelde böyledir- , büyükler küçüklerin soru sormasını, sorgulamasını hatta sorguladıktan sonra verdiği tepkileri, düşünmesini, öğrenmesini istemez. Genelde büyükler isterler ki biz bildiklerimizi yapalım ve yaptıklarımızı da küçüklerimize aynı şekilde yaptıralım. Biz nasıl inanıyorsak onlar da öyle inansınlar, biz nasıl karar alıyorsak onlar da öyle karar alsınlar, biz neyi tercih ediyorsak onlar da onu tercih etsinler isterler. Küçükler soru sordukları zaman kızarlar ve soru yerine konu her neyse direk onun kabul edilmesini beklerler. Sorgulayan küçükler bu durumda dış ile iç arasında çatışma yaşamaya başlar ya da sorgulamaktan vazgeçip sorgusuz sualsiz büyüklere itaat eder. Kaçmayıp savaşan küçükler çok şeyler öğrenirler ve yetişirler kendilerine ve topluma faydalı olmanın yollarını elbet bir gün bulurlar. Ancak büyüklere teslim olup sorgusuz sualsiz itaat eden küçükler ise öğrenemezler, kör gibi yaşamaya devam ederler. Onlara git şu uçurumdan atla derseniz gider atlarlar ve ya ölür ya da yaralanırlar.
İşte en küçük topluluk olan ailede başlar her şey. Bugün kızdığımız her şey dün kurduğumuz ailede yanlış yaptıklarımızdan kaynaklanmaktadır. Nedense en kolayımıza gelen kızmaktır her şeye kızarız, hiçbir şeyi beğenmeyiz, düşünmek ve akıl etmek ise en zorlandığımız kısımdır. Bugün Dünya savaş içinde olabilir ama bu savaşta kazanmak için önce kendi içimizdeki savaşları halletmemiz gerekir. Tembelliği bırakıp harekete geçmemiz gerekir. Bütün bildiklerimizi kıskaca alıp, bildiklerimizi durdurup yeni gelen bilgileri ya da olayları direk kestirip atmadan araştırmak, düşünmek, sorgulamak çabalamak için harekete geçmek gerekir.
Mürüvvet Ece Ferah