26.03.2011

KEMAL Kılıçdaroğlu demiş ki:
“Her yerin bir kuralı var. Kadınlar başörtüsüyle Meclis Genel Kurulu’na giremez.
Sonra da önerisini dile getirmiş:
“Bir zamanlar MHP’li Nesrin Ünal vardı... Başını açar Genel Kurul’a girerdi. Genel Kurul dışında da başını örterdi. Onun gibi yapsınlar.
***
Hiç ama hiç yakıştıramadım Kemal Bey’e bu yaklaşımı.
Şu nedenle:
Her yerde başını örtebilen bir kadın milletvekiline, “Kusura bakma... Meclis Genel Kurulu’nda başını açmak zorundasın” demek, en başta o milletvekilinin kişiliğine ağır bir saldırıdır.
Rızası olmadığı halde, sırf “Devlet istedi” diye başını açan bir insanın kendisine saygısı kalır mı? Kendisine saygısı kalmayan bir insan, nasıl milletvekilliği yapacak?
Hem ne demek “kurallar var”?
Hangi kurallarmış onlar? Kemal Bey bunun cevabını versin.
Hadi diyelim ki böyle bir “kural” var...
Her yerde başını örtebilen bir kadının, Meclis Genel Kurulu’nda başını örtmesini engelleyen kural, saçma bir kural değil mi?
Bu “kural”, değişmez ya da değiştirilmesi teklif dahi edilmez bir kural mıdır?
***
Kemal Bey bir karar vermeli artık.
Özgürlükçü mü olacak? Yoksa parti tabanında bir biçimde oluşmuş olan türban alerjisine teslim mi olacak?
“Yarım yasakçılık” da, “yarım özgürlükçülük” de olmaz.
Kemal Bey ya çıkıp “Bizim için türban hâlâ öcüdür” demeli ya da “Biz türbandan korkmuyoruz” demeli.
Ben şahsen “Orada aç / Burada kapa” türü önerilerde bulunan bir Kemal Kılıçdaroğlu görmektense, “Orada da aç / Burada da aç” diyen bir Kemal Kılıçdaroğlu görmeyi tercih ederim.
Çünkü...
“Yarım özgürlükçü” olup idare-i maslahatçı önerilerde bulunmak yerine, “Tam baskıcı” olup yasaktan yana olmak daha mertçe bir tutumdur.
Ne diyor şair?
“Haksızlık et, haksız olduğun anlaşılsın.”

Yazının tamamı için tıklayınız.

Yorum:

Değişmeyen CHP, değişmeyen insanlar

CHP'li Gürsel Tekin açıklama yaptı. Bizim için başörtülü milletvekilinin hiçbir sakıncası yok, biz başörtülü milletvekili adayı göstermeyiz, gösteren gösterir, saygıyla karşılarız dedi. Biz DSP'nin Merve Kavakçı'ya yaptığını yapmayız, meclise girer ve milletvekilliğini yapar, saygı duyarız dedi.

Dedi demesine de aradan sadece bir gün geçti, dediklerim yanlış anlaşıldı dedi. Kılıçdaroğlu'da buna paralel açıklamasını yaptı.

Baskıcı olmak, insanları belli bir kalıba sokmak her zaman ters etki yapar. Çocuklarınıza deneyin. Onları belli bir kalıba sokmayı isteyin. Bakın, görün, nasıl da tam tersini yapıyorlar.

CHP hala insanları kalıba sokmaya çalışıyor. Meclise girerken başını açsınmış, çıkınca örtsünmüş. Bunu yaptıkça insanlar daha çok Ak Partiye oy verecek. Bunu anlamıyorlar. Önemli değil, anlamasınlar. Sonunda biz ne yanlış yaptık demezler, kendi baskıcı mantıklarının gericilik olduğunu anlamayıp halkı geri kafalılıkla suçlarlar.

İnsanlar sadece kendi düşündüklerinin doğru olduğuna inanırlar. İşte yanılma noktası budur. Diğer insanların inandıkları, düşüncelerine değer vermezler ve kendi istedikleri gibi düşünmesini, eğer düşünmeyeceklerse bile kendi istedikleri gibi davranmalarını isterler.

CHP'nin de diğerlerinin de düşüncesi budur. Bugün kendilerine Müslüman diyenler de diğer insanları kendi istedikleri gibi yaşatacaklarını düşünmektedirler. Diğer insanlar da bunu bildikleri için İslamiyet'ten öcü gibi korkmaktadırlar. Oysa İslamiyet içinde zorlama olmayan bir düzendir. Bu nedenle aslında insanlar bilinçaltında İslamiyet'i istemektedirler.

Adil Düzen  bir İslam düzenidir. Günümüz için oluşturulmuş bir İslam düzenidir. İçinde baskı ve zorlama yoktur. İnsanların başkasına zarar vermemek şartıyla istediği gibi yaşayacağı bir düzendir. Bugün için görünen başka bir çözüm yoktur.