Ruşen Çakır - rcakir@gazetevatan.com
29.01.2011
Mısır’da Hüsnü Mübarek rejiminin sallanması dünyanın dört bir tarafındaki özgürlük ve demokrasi savunucularını memnun ederken birçok devleti de son derece rahatsız ediyor. Rahatsızlar, çünkü Mısır’da yaşanacak herhangi bir köklü değişimin gerek Ortadoğu’da, gerek Arap dünyasında, gerekse İslam dünyasında çok esaslı altüst oluşları tetikleyeceğinin kesin olduğunu ve bundan birinci derecede zarar görebileceklerini biliyorlar. Rahatsızlar çünkü Mısır’daki sokak gösterilerinin nasıl bir seyir izleyeceğini, Mübarek devrilirse yerine nasıl bir rejimin inşa edileceğini kestiremiyorlar. Rahatsızlar çünkü Mısır’da rejimin devrilmesinin bölgede ve İslam dünyasında en az İran Devrimi kadar güçlü etkileri olacağını ve küresel anlamda yeni bir siyasal İslamcı dalganın kabarmasına vesile olacağını biliyorlar.
Mısır’ın özellikleri
Hiç de haksız sayılmazlar, zira bölgede iyi kötü bir devlet geleneğine sahip ender ülkelerden olan Mısır, Arap dünyasının “merkezi” olmasının dışında, dünya çapında siyasal İslamcılığın doğduğu ya da en azından örgütlü bir şekilde boy verdiği ilk ülke olma özelliğine sahip. Mısır’da ortaya çıkan Müslüman Kardeşler uzun bir süredir, tıpkı birçok diğer Arap ülkesinde olduğu gibi Mısır’da da en güçlü ve örgütlü siyasal hareket olarak dikkatleri çekiyor.
Bu iki özelliği nedeniyle Mısır’daki halk hareketi şu iki soruyu gündeme getiriyor: 1) Mısır’ın etkisiyle diğer Arap ülkelerinde de halk sokaklara dökülüp otoriter ve totaliter rejimleri devirir mi? 2) Mübarek’in iktidarını kaybetmesi durumunda, Müslüman Kardeşler başta olmak üzere İslamcılar yeni yönetimde yer alır mı? Aslında olası bir rejim değişikliğinden sonra İslamcıları dışlamak pek mümkün olmadığı için esas soru “İslamcılar tek başına iktidara gelir mi, gelemezlerse kimlerle nasıl bir koalisyon yaparlar?” olmalıdır. Diğer bir deyişle, Mübarek’in devrilmesi durumunda İslamcıların devre dışı kalacağı yeni bir rejim formülü söz konusu olamaz, olsa bile ömrü uzun olamaz.
Sadece İslamcılar yok
Bununla birlikte Mısır’da İslami hareketin gücünü çok da abartmamak gerekiyor. Her şeyden önce bu hareketin tekparça olmadığını, içinde bir dizi farklılık ve çekişme barındırdığını bilmek şart. Örneğin Mısır, en acımasız radikal İslamcı grupların doğuşuna tanık olmuştur olmasına ama ana eğilimin “ılımlılık” olduğunu söyleyebiliriz. Son olarak Kıptilere yönelik terör eylemlerine karşı dindar Müslümanların çoğunun net bir duruş sergilemiş olduklarını gördük.
Devamı için TIKLAYINIZ.
Yorum:
SİL BAŞTAN
Uzun bir süredir iç kargaşayla boğuşan Mısır nihayet devrimi görecek ve domino taşı misali diğer Arap ülkeleri de nasibini alacak, diye bir beklenti var. Bu kimin veya kimlerin işine gelecek? Bu bir tezgah mıdır, önceden hazırlanmış bir senaryonun doğru zamanda patlak vermesi istenen krizi midir? Yoksa sırf Türkiye’yi yalnız ve güçsüz bırakmak için başlatılmış bir savaş mıdır? Hepsi birden olsa ne olur?
Dünyada dengeler bozuldu bir kere. Artık bir süper güç yok, yeni süper güç olmak için yarışan ve bu uğurda her yolu mübah sayan adaylar var. Bir de bu adayların hiç hesaba katmadığı adaycıklar var. Pasta büyük, doyum sonsuz olunca işler iyice karışıyor ve bir sonraki hamleyi kestirmek güçleşiyor. Bölgenin adeta kamberi olan Türkiye’de ise seçim hazırlıkları var. Dünyadaki yönetim sistemlerinin fiyaskolarından ders almış olmasını umduğumuz ülkemizin, dünyanın iktidar savaşında salt edilgen olmayıp kendi öz siyasetini, öz değerlerinin ışığında oluşturarak arz etmesi ve yeni döneme bunun rehberliğinde başlaması en büyük temennimiz olmalı.