Arınç'ın seks ve alkol çıkışına dair
1224 Okunma, 0 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

25.01.2011

80'li, 90'lı yılların bazı radikal İslamcı gençleri, evlendiklerinde düğün davetiyelerinin en üstüne şu ibareyi yerleştirirlerdi özenle:

“Hayat iman ve cihattan ibarettir”.

Eğer o gençlerden bazıları, bugün çıkıp da “Hayat içki ve seksten ibaret değildir” deseler...
“Ne var bunda? Adamlar hayat algılarını dün de ifade ediyorlardı, bugün de ediyorlar” derdim.
Saygı duyardım yani.
Ama Bülent Arınç'a duymuyorum.
Neden mi? Anlatayım:
* * *
Hepimiz biliyoruz ki...
Bülent Arınç, eskiden de hayatın seks ve içkiden ibaret olmadığına inanıyordu.
Fakat bunu ifade etmekten imtina ediyordu. Bırakın ifade etmeyi, hayatı içki ve seksten ibaretmiş gibi algılayanların varlığına bile işaret etmiyordu.
Ya ne diyordu?
“Herkes istediği gibi yaşasın” diyordu.
“Kimse kimseye karışmamalı” diyordu.
“Tercihlere saygı duyulmalı” diyordu.
“Biz senin kıyafetine karışıyor muyuz, sen niye benim kıyafetime karışıyorsun” diyordu.
“Benim yaşam tarzıma saygı duymalısınız” diyordu.
Çünkü o günlerde meyve henüz olgunlaşmamıştı.
Çünkü “maslahat”, gözetilmeliydi.
* * *
“Maslahat” deyip geçmeyelim.
Şiilikte “takiye” varsa, Sünnilikte de “maslahat” vardır.
“Maslahat” şöyle bir şeydir:
“Şartlar el vermiyorsa gerçek düşünceni sakla”.
Ya da şöyle bir şey:
“Her şey her yerde her zaman söylenmez”.
Sünni siyasal düşünce, bu son derece pragmatik yaklaşımın zengin tarihsel tecrübesi ve geleneğine sahiptir.
“Maslahat gözetmek” adına susulur, “maslahat gözetmek” adına konuşulur, “maslahat gözetmek” adına saltanat rejimleri ile barış içinde yaşanır, “maslahat gözetmek” adına demokrat olunur, “maslahat gözetmek” adına mini eteğe ses çıkarılmaz falan...
Ama şartlar değiştiğinde...
İşin rengi de değişir.
Sözün kısası...
Bülent Arınç eskiden “maslahat gözetiyordu”, şimdi buna gerek duymuyor.

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

Maslahat gözetmek

Ahmet Hakan Şiilikteki takiyyenin karşılığı olarak Sünnilikte maslahat gözetmeyi göstermiş.

Usulcüler maslahatı dört büyük delil dışındaki diğer delillerden kabul ederler ve dört delille karşılığı bulunmayan fiillerin toplumun faydasına olarak hükme bağlanması olarak uygularlar. Ancak maslahatı üçe ayırırlar:

1.Maslahat-ı mutebere: Allah'ın kitabında diğer deliller içindeki maslahattır. Yani zaten Allah'ın emirleri maslahatı sağlar. Yani insanların faydasınadır.

2.Maslahat-ı mürsel: Allah'ın kitabında ve diğer delillerle karşılığı bulunmayan, nehy edilmeyen, toplumun faydasına uygulanan fiillerdir. Bize göre (Akevler) maslahat ayrı bir delil değildir. Maslahat Allah'ın emrettiği fiillerin uygulamasının toplumun faydasına olacak şekilde ve kolay uygulanacak şekilde yapılmasıdır.

3.Maslahat-ı mülga: Allah'ın haram ettiklerini helal eden, Allah'ın helal ettiklerini haram eden, Allah'ın emrettiğinin tersine olan, toplumun faydasına olduğu iddia edilen fiillerdir.

Yani eğer siz maslahat gözetmek adına Allah'ın helallerini haram ediyor, haramlarını helal ediyorsanız maslahat-ı mülga yapıyorsunuz demektir.

Bugün batının ekseriyet demokrasisi ile yapılan bütün kanunlar maslahat ilkesine dayanır. Ancak bu maslahatın maslahat-ı mülga mı yoksa mürsel mi olduğuna bakılmaz. Çünkü Allah'ın helal ve haram ettikleri ile ilgilenilmez.

İnsan aklı sürekli hata yapar. Kuran bunu ifade etmek için Bakara 216'da şöyle demektedir:

عَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

Sizin için hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmayabilirsiniz ve sizin için şer olduğu halde bir şeyden hoşlanabilirsiniz. Allah bilir ve siz bilmezsiniz.

Batının garabet aklı kendi aklının her zaman doğruyu bulacağını zannederek maslahat mantığı ile topluluğu dejenere etmiştir. Yani bol bol maslahat-ı mülga yapmıştır. Aynı garabete bizim toplumumuzda katılmış ve toplumun faydasına zannederek Allah'ın helal ettiklerini zararlı düşünerek yasaklamış, haram ettiklerini de faydalı görerek teşvik etmiştir. Allah'ın emirlerini tersine uygulamalar yapmış ve bunun da faydalı olduğu konusunda iddia etmiştir.

Peki insan bu ayette de belirtildiği gibi niçin kötü şeyleri iyi zannetmekte, iyi şeyleri de kötü zannetmektedir. Çünkü ilimde rasih olanlar dışında insan bütünü düşünmez. Hep parçayı düşünür. Yani hep olaylara fert bazında bakar. Bütün bazında değerlendirmez. Oysa Allah'ın emrettiği fiillerin sonucu parçayı düzeltirken bütünü düzeltir.

Maslahat-ı mülganın çok tipik örnekleri vardır. Katolikler aileyi korumak için boşanmayı yasaklamışlar ve faydalı sandıkları bu uygulama evlenme sayısını azaltmış ve aile müessesesi yıkılır hale gelmiştir.

Ekonominin faydasına diye faiz kanunlaştırılmış ve faiz yüzünden ekonomiler felce uğramaya başlamıştır

 Adam öldürmek caniliktir diye idam cezasını kaldırmışlar, katiller hapislerde otel gibi yatıp kalkmışlar, hapisten aflarla çıkınca da tekrar adam öldürmüşlerdir.

İnsanlar zarar görmesin diye silah taşıma yasaklanmış, sonucunda mafya ortaya çıkmış, sıradan insanlar silah taşımadıkları için mafya tarafından korkutulmuş ve asayiş bozulmuştur.

Hırsızın elinin kesilmesi ilkellik olarak düşünülmüş ve hırsızlığın sayısı artmış, hırsızlar hapisten çıkınca mesleklerine gönül rahatlığı ile devam etmişlerdir.

Kadını korumak için resmi çok eşlilik yasaklanmış, bunun sonucunda kadınlar evlenememeye başlamış, evlenme yaşları önce yirmilere, sonra otuzlara çıkmış, yavaş yavaş kırklara ulaşmaya başlamıştır. Boşanmış veya eşi ölmüş kadınların evlenmesi neredeyse imkansız hale gelmiştir. Kadınlar artık evlenemediği için erkeklerle evlilik dışı birlikte yaşamaya başlamışlar, toplumda bu normal hale gelmiştir. Evlenme gibi sorumluluk alma erkeklere zor geldiği için işlerine gelmiştir ve kısa süreli birlikteliklere devam etmişler. Erkekler evlenmedikçe kadınlar daha çok bekar kalmışlardır. Bütün bunların sonucunda kadınlar ya çocuk doğurmadan ölmekte ya da az doğum yapmaktadırlar. Bu da neslin çökmesini hazırlamıştır. Yani kadınları korumak için oluşturulan çok eşliliğin yasaklanması ile erkekler yine çoklu ilişkilerine hem de hiç bir sosyal ve maddi yükümlülük altına girmeden devam etmişlerdir, bu durum ise sadece ve sadece kadınların zararına olmuştur. Eğer kadının maddi gücü ya da mesleği yoksa kocasının diğer ilişkilerine ses çıkaramamıştır ya da sineye çekmiştir. Çünkü boşanırsa zaten artık evlenemeyecektir ve geçimini kim sağlayacaktır. Maddi durumu iyi olan ya da mesleği olanlar ise boşanmışlardır. Etrafınıza bakınca görürsünüz meslek sahibi boşanmış kadınların ne kadar çok olduğunu. Oysa çok eşliliğin norm olduğu bir toplulukta boşanmış ya da dul kadınlar hemen evlenirler. Bu nedenle erkeklerin kadınlarını kaybetme korkusu vardır. Gizli ilişkilere cesaret edemezler. Ancak feminist mantıktaki bazı başörtülü yazarlar bu bozuk kanundan hoşlanmışlar, hayatı kendilerine örnek olması gereken peygamberlerinin aile hayatı onlara tiksindirici gelmeye başlamış ve bunu televizyonlarda ve gazetelerdeki köşelerinde yazmaya başlamışlardır. Toplumdaki ahlaki dejenerasyonun tek sebebi olan zorunlu resmi tek eşliliğin serbest resmi çok eşliliğe dönüşmesi bu ahlaki dejenerasyonun tek tedavisidir. Mümin olan bir kimse peygamberinin hayatını örnek alır ve uygulanması için çalışır, müfsidlerin savunduğu garabet kanunları savunmaz.

Kendini çok akıllı ve iyiyi bildiği sanan insan kumar zararlı demiş ama devlet eliyle kumarın faydalı olacağını düşünmüştür. Kumarın ne kadar kötü olduğunu söyleyen insanlar her sene en azından bir kere Milli Piyango bileti almakta hiç bir beis görmemektedir. Bu da insan aklının iyiyi bulmada ne kadar saçmalayabileceğinin diğer bir göstergesidir.

İnsan aklını kutsallaştıran batının küçük aklının meydana getirdiği maslahat-ı mülgalardan uzak durmak, çözümleri Allah'ın kitabında aramak ve Allah'ın kitabını anlamak için diğer delillerden faydalanmak. Bunları yapanlar müminlerdir. Hayat çok kısadır. Asıl hayat ahirettir. Mümin bunu bilir ve sadece Allah'ın emrettiklerinin iyi olduğunu bilir. Bunun dışındakilerin iyi olamayacağının farkındadır. Hayatı dünyadan ibaret sananlar ise kendi rahatları ve küçük mutlulukları için maslahat-ı mülgaları ortaya sürerler, yayarlar, moda haline getirirler ve insanların akıllarına tıpkı bir salgın gibi yerleştirirler. Bunu yaparken bütün araçları kullanırlar. İnsanların ekserisi de bunları iyi zanneder. İleriye dönük düşünmezler, kendi inançlarına ve kitaplarına ters de olsa bu fikirleri savunur hale gelirler. Ne diyor En'am 116'da:

وَإِنْ تُطِعْ أَكْثَرَ مَنْ فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ

Yeryüzünde bulunanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar. Onlar yalnızca zanna uyarlar ve onlar yalnızca kafadan atarlar.

Bu nedenle modaya değil, insanların çoğunluğuna değil Allah'ın kitabına uymak hidayettir. Yoktur bundan başka yol. Bu yol dışında varacağın yer açık ve nettir: DALALET.

 

 

Lütfi Hocaoğlu






Sayı: 86 | Tarih: 30.01.2011
Ahmet Hakan
Arınç'ın seks ve alkol çıkışına dair
1224 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Mısır’da İslamcıları dışlamanın imkanı yok
1121 Okunma
Tayibet Erzen
Ebubekir Sifil
Müslümanlık ve İlerleme
1084 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Cami Minberinden M. Kemal Paşa'ya Dua
1059 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Muktedir olamamak
1042 Okunma
9 Yorum
Süleyman Karagülle
Zülfü Livaneli
18 yılın ardından sevgili Uğur’a mektup
940 Okunma
Ali Bülent Dilek


© 2024 - Akevler