Her gün pek çok mesaj ve yazı alıyorum....
Bunlardan çok önemli gördüklerimi sizlerle paylaşıyorum...
Bugün Lami Mesut Özkan’dan 6 bölümlük çok uzun bir yazı geldi...
Dikkatimi 5’inci bölüm daha çok çekti; ilgilenenlerin dikkatlerine sunuyorum...
Selam ve dua ile...
REŞAD
5) FETULLAH GÜLEN CEMAATİ ve NECMETTİN ERBAKANın MİLLİ GÖRÜŞ HAREKETİ
Emniyette cemaatleşme var diye yıllardır CHPli seçmenle polisin arasına mesafe koymaya çalışan anti-İslamist zihniyet, belki de cemaatleşmeyi olduğundan büyük gösterip TC Devletini güçsüz göstermeye çalışıyor. Hatta belki dış güçler PKKyı silah bırakmaya cemaatleri yetkiliymiş gibi kılarak TC Devletini yine güçsüz gibi göstermeye çalışıyor olabilir. Bunlar doğru değildir. Hiçbir cemaat, hiçbir parti, hiçbir örgüt, hiçbir hareket TC Devletinden güçlü olamaz. Şanlı Ordusu, Emniyet Güçleri, MİT ve diğer istihbarat kuruluşları ile TC Devleti çok güçlüdür.
Sn Fetullah Gülen ile PKK yakınlaşmasının bir buçuk ay önce başladığı medyada seslendirilmektedir. Bu tam da benim bir buçuk ay önce yaptığım cemaatle ilgili bir tespit ile eş zamanlıdır. 23 Ekim 2010 tarihinde sınırlı sayıda kişiye gönderdiğim tespitimi şimdi yeniden paylaşıyorum ve o yazımdan bir alıntıya yer veriyorum:
“1) ABD Washington’dan, FÜZE KALKANı zorlaması yaparken aynı günlerde Pensilvanya’dan Sn Fetullah Gülen’in Mayıs ayında (yani muhtemel seçim tarihinden önce) TC’ne döneceği haberleri gelmiştir...
2) İki haber de, İran’a kalkan oluşturma eylemi ile ilişkilimidir? Sn Numan Kurtulmuşun istifasından sonra Sn Erbakan’ın geri geleceği ihtimaline karşı ki Saadet Partisinin başına yukarıdaki (madde 1 deki) açıklamalardan sonra gelmiştir… TC’inde Erbakan’ın İslami kesimin siyasi liderliğine yeniden geçmesini önlemek için Sn Fetullah Gülenin geri gelmesine motivasyon yaratılmış olabilir mi?
3) Sn Gülen gerçekten başarılı bir sivil toplum hareketi olmakla beraber (inançlar arası saygı, sosyal yardımlaşma ve uluslararası eğitim açısından), ondan destek bulmak isteyen siyasiler Sn Güleni Sn Erbakan’a karşı KALKAN olarak görmek istiyor olabilirler mi? Sn Güleni bir SİYASET KALKANı olarak düşünüyor olabilirler mi?
4) Dış güçlerce, Erbakan Milli Görüşün efsanevi lideri olarak, İran’la savaşa ve her türlü İsrail oyununa karşı bir engel olarak görülüyor olabilir mi?
Tarafsız bir yorumcu olarak bu dört maddeyi sizlerle ülke meselelerine birlikte kafa yormak (bağımsız think-tank) amacıyla paylaşıyorum. AMACIM hiç bir siyasi partiye veya cemaate arka çıkmak veya karşı çıkma amaçlı değildir...”
Yukarıdaki tespitime güncel gelişmeler ışığında şimdi bir ekleme yapmak istiyorum. Son günlerde Profesör Necmettin Erbakan’ın TVlerde hem izleyenleri hem program sunucularını kendine kitleyen performansı göz önüne alınırsa, gelecek seçimlerde iktidara üçüncü kez ulaşma potansiyeli gözler önündedir. Son iki haftada medyada Milli Görüş konusunda ders verir şekildeki açıklamaları çok etkileyicidir. Star TVde Arena ve NTVde Yazı İşleri programı sunucularının ekrana defalarca yansıyan, performanstan etkilenmiş oldukları belli olan, beden dilleri (oturuş şekilleri, el ve yüz jestleri, göz bebeği hareketleri) bu gerçeğe işaret etmektedir.
Erbakan hoca hem yaşı hem birikimi gereği yavaş yavaş Ruhani Lider olarak ta öne çıkmaktadır. Bu durumda ondan çekinen dış güçlerin bu zemini kaydırmak için PKKyı Gülen Cemaati aracılığıyla silah bıraktırarak TC ile uzlaşmaya yöneltmesi, cemaatin prestijini kamuoyunda yüceltmek amacıyla olabilir.
Yurtta ve Dünyada barış hepimizin ülküsü ve özlemidir, kim tarafından ve nasıl sağlanırsa sağlansın, önemli olan barışın teminidir. Hepimizin arka çıkması lazımdır. Ancak, dış güçlerce seçim sonuçlarını etkilemek için manipüle edilen bir barış havasının tuzağına düşülmemelidir. Seçimlerden sonra da kalıcı olması sağlanmalı, yani yalancı barış olmaması için tedbirler alınmalıdır. Belki de Kıbrıs Barış Harekâtının mimarlarından olan Profesör Erbakan’ın başarıyla sonuçlanacak ikinci bir barış hareketinin önüne geçilmek istenmektedir!!!????
Terör ve savaşlarla güçsüz düşürülen bölge halkları gücü maneviyata dört elle sarılmakta bulduğundan, kendine uzanan şefkat elini sıkmış ve bu nedenle çeşitli sosyal cemaat hareketleri bölgede faydalı diyaloglar kurmuş durumdadır. Elbette bu bölgeye barış ve bereket getirdiği sürece duyarlılıkla karşılanmalıdır. Ancak dış düşmanın tuzağına da düşmemeye dikkat edilmelidir. Bölge şimdiden kestireceğimiz hassas dengelere ve daha da kaotik neticelere sürüklenmek isteniyor olabilir. Yaklaşık yüz yıl önce, Birinci Dünya Savaşı sırasında Arapların Lavrans’ı (Lawrence of Arabia) da dış güçlerce bölgede etkin kılınmıştı… Dış güçler bazı cemaatleri etkin kılarak, etniksel farklılıkları battaniye gibi örten yeni mezhepler yaratabilir. Bölgeyi kendi çıkarına göre dönüştürmek isteyip, gelecekte bölgede mezhepsel (hatta dinsel) ikilikler, üçlükler çıkarabilir.
Yıllar önce Hindistan’da, Hintli Budistler (Hindular) ile Hintli Müslümanlar arasında süregelen çatışmaları önlemek (yani güya uzlaşma sağlama) amacıyla ılımlı Hindu ve Müslümanlar üçüncü bir platformda uzlaştırılmış ve kendilerine Sih denen bir cemaat kurulmuştur. Bu Sih Cemaati sonradan fanatikleştirilip yeni bir din olarak kimlik kazanmış ve hem Hindularla hem Müslümanlarla iç savaşa sürüklenmiştir (bireysel kaynak: 20 yıl önce Avustralya’da tanıştığım bilge bir doktora öğrencisi Hindu arkadaşım)…
Aynı bağlamda, yıllar önce İran’da ortaya çıkan BAHAİ hareketinin gelişim ve izlediği yörüngesinin de dikkatle incelenmesi zaruridir. İran’a komşu ülkelerde ve İsrail’de sayısı az da olsa Bahaîler vardır… 25 yıl önce Avustralya’da göçmen kampında tanıştığım İranlı Bahaî mülteci arkadaşlarımdan edindiğim izlenimler, beni bu konuya parmak basmaya itmektedir.
Bütünleştirme ve genişletme illüzyonunda, böl ve yönet tuzağına düşmemeliyiz. Eski Osmanlı İmparatorluğu ülkelerinden bazıları, Türkiye önderliğinde İngiliz Uluslar Topluluğu gibi yani Osmanlı Uluslar Topluluğu olarak bir Osmanlı Birliğinde buluşturulmaya teşvik edilebilir. Bununla göz boyarken, içyapımızı da eyalet sistemine (federe yapıya) dönüştürmeyi teşvik edebilirler. Ama biz Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz. Çünkü aynı güçler ileriki yıllarda bu birlikten ayrılmaları ve iç parçalanmayı körükleyip bugünkü üniter TC’ni böylece ilerde bölmeye çalışabilir… Bu nedenle Neo-Osmanlı yaklaşımları hüsranla sonuçlanabilir.
Sn Fetullah Gülen’e saygılarımı sunarak bütün adımlar atılırken bağımsız bir TC için Milli Görüşe de ehemmiyet verilmesi gerekliliğini iletmeyi etnikseverlik, vatanseverlik ve İslamseverlik borcu bilirim. Aksi takdirde Gülen Hareketi, Erbakan’ın Milli Görüş Hareketinin yükselişine karşı koymak için yıllar önce Dünya Derin Devletinin TCdeki bazı uzantıları (NATO casusları) tarafından desteklenmiş bir hareket olarak görülebilir…
Bugün içinde çok kıymetli bilim adamlarını, din adamlarını, vatansever ve inançlı saygın vatandaşlarımızı içeren Gülen Hareketinin dış güçlerin oyunlarına karşı çok dikkatli olması gerekmektedir. Bölgede barışı getirmeye zemin sağlarsa Gülen Cemaati herkesimden saygı görüp daha yükseğe atılım yapacaktır. Bu durumda ABD, Gülen Cemaatini tamamıyla eline geçirip yönlendirmeye çalışabilecektir.
Bu aybaşında Kazakistan’da yapılan AGİT zirvesinde Lizbon NATO Zirvesi kararlarına atıfta bulunulmuştur. NATO ile paralel olarak yeni mobil savunma, enerji güvenliği ve siber savaş stratejileri geliştirilecektir. Asya yeni geo-politik dengelere ihtiyaç duyacağından ve Gülen Cemaati Orta Asya ve eski Doğu Blok’u ülkelerinde uluslar arası eğitim kuruluşlarıyla entellektüel kapasiteye sahip olduğundan taktiklerde önemi ve rolü büyüktür.
Dış düşmanın yanlış etkilememesi için cemaat ileri gelenleri çok dikkatli olmalıdır. Aksi takdirde Türk Cumhuriyetleri ile aramızı açacak hamlelere alet edilmeye çalışılabilir. Dünya Enerji Kaynaklarının %75inin kontrolü için AB ve ABD ellerinden geleni ardına koymayacaktır. Wikileaks gün gelir yalan yanlış yakıştırma dolu belgeleri Dünyanın egemen güçlerinin çıkarları için şantaj aracı olarak kullanabilir. Bugün bölgede kurulu faydalı diyaloglar bir anda tersyüz edilmeye çalışılabilir…
Geçtiğimiz yıl, 5 Temmuz 2009’da, Çin’in batısında yaşayan Uygur Türkleri zamansız şekilde kışkırtılmış ve olan kargaşada ölen ve idam edilen Türklere olmuştur. Uygur Türkleri büyük bir enerji havzası üzerinde oturmaktadır. Çin için bu enerji kaynağı çok önemlidir. Ama Orta Asya’ya entrikalarla yerleşen ABD’nin de Uygur Türkleri topraklarında gözü vardır. Bu yüzden Uygur Türklerini Çinin Han hanedanına karşı kışkırtıp, daha sonra diğer Türk Cumhuriyetlerini de arkasına alarak ABD o enerji havzalarında operasyonlar düzenleyerek hak iddia edebilecektir. Eğer oralarda okulları ve bağlantıları varsa veya yakın gelecekte oluşturulacaksa Gülen Cemaatinin oyuna gelmemesine dikkat edilmelidir.
Bir şey daha hatırlatmak isterim. Kışkırtmalar sonucu Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de Uygur Türkleri 15 ay önce 5 Temmuz’da can ve mal kaybına uğrarken, saat farkı nedeniyle tarihin hala 4 Temmuz olduğu ABD de kokteyllerle ABD’nin Bağımsızlık Günü kutlanmaktaydı. 4 Temmuz Independence Day ABD’nin en önemli milli günü, Kasım ayının son haftasındaki Şükran Günü ise en önemli manevi günüdür. Masum kutlamalar yapan ülkesini seven Amerikalı vatandaşların aksine bazı şahin zihniyetler bu tarihlerde Dünyada karışıklar çıkararak güçlerini test edip egolarını tatmin etmek istemektedirler.
Türklerin yüzlercesi hayatını kaybederken, binlercesi yaralanıp kan dökülürken ve tutuklanırken onlar kırmızı şaraplarını kadehlere döküyordu… ABD’deki şahinler kendi bağımsızlık günlerinde, ne pahasına olursa olsun, diğer ülkelerdeki bağımsızlık hareketlerini tetikleyerek geleceğin provasını yapmakta ve Dünyaya gözdağı vermektedirler. Bu eylemle, bir taşla iki kuş vurmuşlardır. Aynı tarihte G8 zirvesi için Roma’da bulunan Çin Devlet Başkanının ülkesindeki kargaşa nedeniyle zirveyi başlamadan terk edip ülkesine dönmesine sebep olmuşlardır.
Çinin diplomasi yapmasını engellemişlerdir. Çinin, bu olaylar nedeniyle zirvede bir anlamda karizması çizilmiş ve olayların savunmasını yapmaya itilmiştir. Dolayısı ile zirvede çözmeye çalıştığı bazı konularda etkisi azalmış ve anlaşma sağlanamamıştır!!! Mesela, Çinin gündeme taşıdığı rezerv para olarak dolara alternatif bulunması konusu çözüme orada bağlanamamıştır.
Dikkatinize üzülerek getirmek istediğim bağlantılı bir gelişme vardır. Olaylar akabinde, Aydın Doğan’ın Kanal D televizyonu olaylardan sorumlu tutulan 196 Uygur Türk’ünün Çin yönetimi tarafından kurşuna dizildiği şeklinde Türk ve Dünya kamuoyunu kışkırtıcı bir haber yayımladı. Haberin Azerbaycan Basın Ajansı’nda da yayımlanmasının ardından, Çin elçisi bu kurumu ziyaret ederek Kanal D’nin haberini yalanladı. Elbette Uygur Türklerinin başına gelenler ve haksız baskılar üzüntü verici ama bunu Çin ile aramızı bozarcasına ABD’nin menfaatlerine uygun şekilde haber yapmak da çok üzüntü verici.
6) LADY GAGA VE BAŞBAKAN
...
Yazımı burada bitirirken, umarım düşüncelerim yararlı olmuştur. Milli Gazete’de son iki haftada çıkan üç yazımın linkleri aşağıdadır. Bu linkler aracılığıyla “Wikileaks ve Siber Savaşlar” konularında daha önce yaptığım özgün tespit ve değerlendirmelerime ulaşabilirsiniz. Lütfen tekrar tekrar okuyunuz ve çevrenize de okutunuz. O yazılarım, Türkiye’nin ve insanlığın bekası için proaktif şekilde stratejik ve taktiksel bağlantıları kurmak için ve birlikte siber think-tank oluşturmamız için, bir başlangıç noktasıdır...
Bu mesajımı aşağıda listelediğim devlet yetkililerine ve diğer etkili insanlara derhal iletmeme lütfen yardımcı olunuz: Sn Cumhurbaşkanına, Sn Başbakana, Sn Işık Koşanere, Sn Hakan Fidana, Sn Beşir Atalaya, Sn Ahmet Davutoğluna, Sn Kemal Kılıçdaroğluna, Sn Devlet Bahçeliye, Sn Selahattin Demirtaşa, Sn Necmettin Erbakan’a, Sn Saadettin Tantana, Sn Yaşar Topçuya, Sayın Numan Kurtulmuşa, Sn Deniz Baykala, Sn Fetullah Gülene, Sn Ahmet Özala, ve Sn Süleyman Demirele iletiniz.
3 Aralık 2010, Cuma
http://www.milligazete.com.tr/makale/wikileaks-siber-tehdittir-siber-ajan-istihdamina-yoneliktir-183567.htm
26 Kasım 2010 (birinci bölüm)
http://www.milligazete.com.tr/makale/fuze-kalkani-degil-siber-savas-1-182986.htm
27 Kasım 2010 (ikinci bölüm)
http://www.milligazete.com.tr/makale/fuze-kalkani-degil-siber-savas-183064.htm
Hepiniz Mesut ve Bahtiyar Olun,
Lami Mesut Özkan - Araştırmacı Yazar
|