İslamı sorgulamak
1205 Okunma, 0 Yorum
Fehmi Koru - Yeni Şafak
Ahmet Kirtekin

 İslam, Batı ve insanlığın ortak geleceği

OXFORD (İngiltere)

Müslümanların çoğunluk teşkil ettiği bir ülkede demokrasi yaşatılabilir, kalkınma gerçekleştirilebilir, halka refah sağlanabilr mi?

İçinde kuşku barındıran bu soru nicedir düşünürlerin zihinlerini meşgul ediyor. Nasıl etmesin? Zengin doğal kaynaklara sahip İslam Dünyası'nda fakru zaruretten geçilmiyor, cahillik yaygın ve milletler arası yarışta ön safta pek ülke yok. Yönetim ya ailenin br ferdinden diğerine geçiyor, ya da bir kere ele geçiren iktidarı bırakmıyor.

Acaba bu görüntünün inançla bir ilişkisi var mı? İslam ile demokrasi, İslam ile ekonomik kalkınmışlığı getiren prensipler arasında bir uyumsuzluk mu söz konusu yoksa?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir ödül vesilesiyle geldiği İngiltere'de, gezisinin ikinci durağı olarak uğradığı Oxford'ta, üniversitenin İslami Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen konferansta bu sorulara cevap teşkil edecek bir konuşma yaptı. Söylediklerinin özeti şu: İnanç sistemiyle günlük hayat arasında doğrudan bir ilişki vardır; ancak İslam ile demokrasi ve kalkınmanın anahtarı olan genel prensipler arasında herhangi bir çatışma bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanı Gül, Akdeniz havzasında kadim dönemden itibaren varolduğunu ve bölgenin öndegelen düşünürlerinin zihinsel çabalarıyla zenginleştirildiğini vurguladığı yönetim felsefesinin Batı'nın aydınlanma döneminin ürünü bilinen demokrasiyle çatışmadığını, bize özel demokratik yaklaşımın Müslüman toplumca uzun asırlar boyu yaşatıldığını söyledi.

Müslümanın günlük hayatında çalışarak kazanırken ve tasarruflarını yeni kazançlar için yatırıma dönüştürürken, içinde yaşadığı kent ve toplumun zenginliğine de katkıda bulunmakla mükellef olduğunu hatırlattı Cumhurbaşkanı Gül. Ona göre, çalışmakla elde edilen maddi kazanç, ancak kent (veya ülke) ve toplum gözetilerek büyütülürse dengeli bir kalkınma gerçekleştirilebilir.

Dengeli kalkınma ile kent boyutunda istişareyi önemseyen yönetim tarzına tarihten pek çok örnek verilebilir elbette, ama ya bugünkü İslam devletleri ve milletlerinde gözlemlenen hiç de iç açıcı olmayan durum? Demokratik olmayan yönetimler, aşırı zenginlik ile diz boyu sefalet görüntüleri, cahillik?

Geçmişin olumlu yönlerini silip götüren ve bugünün hoş olmayan uygulamalarını ölçü haline getiren, Cumhurbaşkanı Gül'e göre, İslam Dünyası'nın büyük bir bölümünün, bir dönem, Batılı sömürgeciliğin avlanma sahası olması... Batı ile sömürgecilik ve yağmacılığı, dünyaya karanlığı getirecek çapta savaşları, tüketim çılgınlığını ve anlamını yitirmiş boş hayatları zihinlerinde eşleştiren insanların, Batı-kaynaklı gördükleri her değeri yadırgadıkları, dışladıkları bir gerçek. Demokrasiyi Batı ürünü, ekonomik kalkınmayı sağlayan anlayışı Batılı prensipler olarak algıladığında, insanların toptan reddetme eğilimi bu yüzden ağır basabiliyor.

Oysa kendi geleneği ile bugün insanlığın benimsediği ortak değerler arasında anlamlı bir irtibat kurulabildiğinde, İslam Dünyası halklarında varolan demokrasiyi dışlama sorununun büyük çapta aşılabileceğine inandığı anlaşılıyor Cumhurbaşkanı'nın...

Buradaki sihirli sözcükler 'ortak değerler'... Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, kendini eleştirebilme, fikir ve inanç özgürlüğü, bireysel hayatın dokunulmazlığı gibi kavramlara, gelenek açısından ve teorik temelde, aslında hiç de yabancı olmayan İslam Dünyası, günümüzün genel akışının dışında kalıyorsa, bunun önemli bir sebebi, olan-biteni kendisiyle ilintilendirememesi... Oysa o kavramların kendi geleneğiyle irtibatı kurulabilse, 'ortak değerler' üzerinde buluşma çok daha kolay sağlanabilir.

Tabii, Batı da eş-zamanlı olarak kendi özeleştirisini yapmayı göze alabilirse... En az Cumhurbaşkanı Gül'ün İslam Dünyası adına yaptığı özeleştirideki açık yüreklilikle...

Cumhurbaşkanı üzerinde düşünmeyi gerektiren derinlikli fikirler paylaştı Oxford Üniversitesi'nde kendisini dinleyenlerle. Umarım, üzerinde düşünürler...

Fehmi Koru
f.koru@yenisafak.com.tr

10 Kasım 2010 Çarşamba

 

Yorum:

Demokrasi, ekonomik kalkınma ve İslam arasındaki soru hangi bağlamda soruluyor? Tarihsel bağlamda mı ontolojik/epistemolojik bağlamda mı? Tarihsel süreçten ayrı düşünülemeyecek bir ânı neye göre nasıl değerlendirdiğimiz net olarak ortaya konmadan doğru bir sonuca varmamız mümkün değil.

Tarihsel olarak batının doğu coğrafyası ve manevi mirası üzerinde büyük etkisi olmuştur. Bugün de kitle iletişim araçlarıyla yaygınlaştırılan tüketim toplumu kültürü bu etkiyi daha ileri taşımaktadır. Yine tarihsel olarak “doğulu” dediğimiz ve aslında yalnızca “Müslüman”ları kast ettiğimiz toplumlar da kendi coğrafya ve manevi miraslarına yabancılaşmış, batının etkilerine açık ve talip hale gelmişlerdir. Belirtmek gerekir ki manevi miras esas itibariyle ilim ve sanattan oluşmaktadır. Uhrevi inanç ve hisler de bu mirasa dahil edilebilirse de bunlar bizim tartışma alanımız dışında kalmaktadır.

Ontolojik/epistemolojik olarak meselenin tartışılması ne kadar doğrudur, emin değilim. Hiçbir inanan bir dini, hiçbir mensubu bir ideolojiyi tamamiyle temsil edemez. Ve insanların hataları ne kurumlara ne de dinlere atfedilemez. Bu yüzden islamın doğasını tartışmak entelektüel bir zevkten fazlası olmak durumundadır.

Önemli noktalardan birisi de batının ne durumda olduğudur. “Demokratik ve zengin ülke” diye tarif ettiğimiz ülkelerde tam anlamıyla demokrasi işliyor ve ekonomik sistem hiçbir sorunla karşılaşmıyor gibi bir intiba var, ki bu, doğru değil.

Kıyamet tellallığı yapmaya gerek olmadığı gibi dünyanın bazı ülkelerini kutsayıp bazılarını tekfir etmeye de gerek yok. Basit bir biçimde ekonomik ve siyasi sorunlar masaya yatırılır. Herkes çözüm önerisini sunar. Bunlar eleştirilir, tartışılır ve istişare edilir. Kendi kararını alan, uygulamakta serbest olur. Üzerinde farklı zaman ve mekanlarda uzlaşmaya varılan çözümler ise genel kabul görmüş olduğundan topluca uygulanır. Böylesi bir sistemde insanların nerde ibadet ettiğine, kime taptığına, çözümü nereden getirdiğine bakılmaz.

 

Ahmet Kirtekin






Sayı: 76 | Tarih: 21.11.2010
Ruşen Çakır
Kürt hareketi AKP’ye neden uzak, CHP’ye neden yakı
1295 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Diyanet'te Değişiklik
1231 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mahir Kaynak
NATO Zirvesi
1227 Okunma
5 Yorum
Süleyman Karagülle
Fehmi Koru
İslamı sorgulamak
1205 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ahmet Hakan
At martini Debreli Tarık
1184 Okunma
6 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ebubekir Sifil
Kirli Savaşın Tanıkları
1118 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Abdurrahman Dilipak
Affedelim ki, affedilelim!
1112 Okunma
3 Yorum
Abdülvahap Kösesoy
Zülfü Livaneli
Einstein İzafiyet Teorisi’ni bir Türk’ten çalmış!
1103 Okunma
Ali Bülent Dilek


© 2024 - Akevler