22 EYLÜL 2010
Bu devir Müslümanlarının en büyük yanlışı şudur: Kendileriniİslam'a uydurmaya çalışmıyorlar, İslam'ı kendilerine uydurmaya çalışıyorlar. Bu yüzden ortaya bir yığın sapkınlık, yanlışlık, isyan, günah, tuğyan, fitne ve fesat çıkıyor.
İslam'ı kendi heva ve hevesimize göre anlıyor ve yorumluyoruz. Halbuki dinimizi Allah'ın istediği şekilde, Peygamberin (Salat ve selam olsun ona) anladığı ve anlattığı şekilde, Selef-i Sâlihîn efendilerimizin uyguladığı şekilde anlamamız ve uygulamamız gerekir.
Aksi takdirde bid'atlere düşer ve sapıtırız.
Biz bu devirde bozuk ve sapık Batı medeniyetinin çekim dairesi içinde, sudan çıkmış balıklar gibiyiz. Vahşi kapitalizm iktisadiyatına gırtlağımıza kadar batmışız. Her hususta gayr-i müslimleri körü körüne taklit ediyoruz. Neredeyse, onlar sıçan deliğine girseler biz de gireceğiz. Parayı, malı, maddiyatı en büyük değer olarak kabul etmişiz. Halkın çok büyük bir kısmı namazı bırakmış, şehvetlerine uymuş. Bütün İslam dünyasında bir tek örnek ve model İslam devleti ve toplumu yok. Batılılar lükse, konfora, aşırı tüketime, sefahate, şatafata taptıkları için biz de tapar olmuşuz, hattâ bu hususta onları geçmeye çalışıyoruz.
Kur'ana, Sünnet'e, icmâ-i ümmete, Şeriat'a, ahlaka, hikmete aykırı bir yığın harama, günaha, isyana, bidate batmışız. Batı medeniyetinin geçici ve aldatıcı dünya oyuncaklarına meftun olduğumuz için kendimizi İslam'a uydurmaya çalışmak yerine, İslam'ı kendimize uydurmaya çalışıyoruz.
Gaflet ve dalalet içindeyiz. Dinimiz İslam; medeniyetimiz, ahlakımız ve yaşam tarzımız Batı medeniyeti ve nizamıdır diyenler var. Bu felsefe necata (kurtuluşa), selamet ve saadete götürmez.
Yapacağımız ilk iş İslam'ı doğru anlamak ve kendimizi bu ilahî dine uydurmak ve ona yüzde yüz uymaktır. Yoksa korkunç ve öldürücü zarar ve ziyanlara uğrayabilir, maazallah ebedî saadetimizi yitirebiliriz.
Yazının devamı için tıklayınız.
Yorum:
2010-2011 eğitim öğretim yılının bana, arkadaşlara ve öğrencilere (bana ve çocuklarıma) başarılı olması dileğiyle yazıma başlamak istedim. Ayrıca geçtiğimiz haftalarda yazarın yazılarını yorumsuz koymamın sebebi erkek kardeşimin düğününü yaptığımızdan çok yoğun bir hafta geçirdiğimden dolayı yazamadım.
Yazarın bu yazısına ben de katılıyorum ve birkaç cümle de ben eklemek istedim.
Bence İslam’ı doğru anlamak için bu konuyu sadece belli yerlere (ilahiyat fakültelerine) tahsis etmemeliyiz. Her mümin öğrenmeli ve Kurandan anladığı ile hareket etmelidir. Ayrıca eskiden olduğu gibi devlet büyükleri yapacakları herhangi bir konu için Kurana başvurmalıdır. Bu konu da kuran ne diyor demeli ve ona göre çözümler sunmalıdır. Bunun için ya kendisi bu konu da bilgili olmalı ya da bilgili olan kişilerden yardım almalıdır diye düşünüyorum. Ayrıca bu yaptıklarını da halka açıklamalıdırlar.
Kuranın ayetlerinden birisinde;
وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ (27)
Yemin ederim ki, bu Kur’an da insanlar için her türlüsünden temsil getirdik. Gerek ki iyi düşünsünler.(Zümer-27)
Üstelik hüküm çıkarmak için de Arapçasından çıkarılsın diye ayet var.
وَكَذَلِكَ أَنْزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا
Ve böylece biz onu Arapça bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik.(Rad-37)
İşte bu ayetlerden anlaşılıyor ki bir hükme varabilmek için Arapçanın bütün kuralları göz önünde bulundurulmalı ve ona göre hükümler çıkarılmalıdır. Bunun da yanlış olmaması için çok iyi bilenler ile istişare edilmelidir.
Nasıl ki günümüzde yabancı dil almayan öğrenci yok gibi ise Kuran Arapçasını da almayan öğrenci kalmamalıdır. Geçmişte Fransızca dünya dili iken şimdilerde İngilizce dünya dili olmuştur. Allah bizlere öğrenemeyeceğimiz çok zor olan bir şeyi göndermezdi diye düşünüyorum. Bunları yazmamın amacı sorunların çözümü için daha fazla cevap çıkarılsın ve çıkarılan çözümlerin uygulamasında halkın desteğinin sağlanmasıdır. İnşallah ilerde bunların olması dileğiyle…