Refah ve saadet
1160 Okunma, 3 Yorum
Reşat Nuri Erol - Milli Gazete
Ilker Ardic

Biz ne diyoruz ? BÜTÜN mesele ' Sorunları kavramak ' ve ' gerçekten çözme iradesine Sahip Olmak ' diyoruz . Nitekim ' Sorunları kavramak ' başlıklı yazımızda bunları yazdık . Sorunları çözmek Click bunlar randımanlı midir ? Randımanlı değildir . Randımanlı olması Click tesbit ve teşhisten Gale 'Bakım ve çözümlerin de Doğru ve isabetli olması ' gerekir .

Mesela , ülkemizin en sorunlu Bölgesi neresidir ? Doğu ! Ayşe bölgede ekonomik , siyasi ve Sosyal sorunlar var .

Çözüm Click sunulan BİR öneri şöyle : Bölgedeki ' feodal İlişkiler ' terk edilmeli ve met İlişkiler ' kapitalist ilişkilere ' dönüştürülmeli .

Halbuki met öneri kesinlikle Çözüm değildir . Yönetimi feodaliteden yani ağalardan alıp kapitalist sisteme yani sömürü sermayesi sistemine vermek sömürüyü artırmaktan ve güçlendirmekten Baska BİR Sey değildir .

Ayşe önerinin Çözüm olmadığını anlamak Click tarihe bakalım . Tarihte coğ ve Dünya kez ' din ' ile ( din adamları ) yönetildi . Gale dinin yerini ' Siyaset ' ( Saltanat ve krallık ) Aldi ve din siyasetin emrine girdi . Hiçbiri ' Ekonomi ' ( yani ) yönetmeye başladı sömürü sermayesi ve kapitalizm ; Ekonomi dine ve siyasete Hakim oldu .



Çağımızdaki çift sayfalar ıstıraplar , acılar , sorunlar , çözümsüzlükler ISTE olmamı varılan ve BÜTÜN dünyayı sarıp sarmalayan met sağlıksız yapılanmadan İleri gelmektedir . Bunu anlamaz ve kavramazsanız , sömürü sermayesinin sömürüsünü görmezseniz ; Siz sorunu kavramamış demeksiniz . Doğru ' kavrayış ve teşhis ' yoksa , ' Çözüm ve Tedavi ' de yoktur .

Tek cümleyle , ' Türkiye'yi sömürü sermayesine dağıtma edelim ve kurtulalım ' deniyor ! olarak öğrenilemez ' deniyor İhtisas Grubu arada ' sadece Kültür alanındaki tedbirler , mesela Türkçe öğretmeye çalışmak anlamsızdır , dil günlük yaşamdan bağımsız .

Biz diyoruz ki : Türkçe devletin dili olarak var olacak . Her Vatandaş Türkçe öğrenmeli AMA onu ilin , onu bucağın , onu ocağın kendi Özel dili olabilir , olacak Hatta . Bağımsız il , bağımsız Bucak , bağımsız ocak örgütlenmesi Kültür farklılaşmasını sağlayacak . BÜTÜN BU kültürel zenginlikler sayesinde muasır medeniyetin fevkine hep Birlikte ulaşılacaktır .



Diyorlar ki : Mevcut yapının , DİĞER BİR deyişle ilkel Tarım ekonomisinin geliştirilmesi yani köylüyü köyünde kalkındırmak ve Kültür farklılığını ortadan kaldırmak BİR Yana, daha da güçlendirir . Ayrıca kültürel değişimi sağlamaya çalışmak anlamsızdır . ve Refah içinde olmalarıdır İnsanları BİR arada tutan Sey Kültür ve soya benzerliği Aliyormusun, tek BİR yapıda Güven .

Ayşe tesbitlerde Doğru yönler olmakla Birlikte , önemli eksikler ve yanlışlar vardır .

Biz diyoruz ki : Ocak , Bucak , ülke ve insanlık olarak bağımsız örgütlenme ' Sosyal yapıda örgütlenme ' olup insanlara saadet sağlar il . Coğ met sistemde istedikleri hazırsındır yaşarlar . Semt , İlçe , bölge ve kıtalar olarak örgütlenme de ' örgütlenme ' demektir ekonomik . Onun Orgut birimlerinin onu Biri adeta birer ' cell ' olarak canlının içinde yer alacaktır . İnsanlara refahı ve saadeti sadece ve sadece met yapılanma Modeli getirebilir .

Coğ Birlikte çalışıp Ortak olarak ürettikleri Ürünleri Adil BİR şekilde paylaşırlar ve kazançlarını elde ettikten Gale Ayri Ayri yaşarlar .

Refah ve saadet BİR kumaşın Iki Yuzu gibidir . Refah ve saadet Birlikte olurlarsa ve dayanışırlarsa varlıklarını sürdürürler . Sadece refahın randımanlı oldugu varsayımı sömürü sermayenin varsayımıdır . Refah ve saadet Birlikte olmalıdır .

 

Ilker Ardic


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
15.09.2010
14:49

YUKARIDAKİ MAKALEMDE -TEKNİK SEBEPLERLE OLSA GEREK- EPEY HATALAR VAR;

MAKALENİN DÜZGÜN ŞEKLİ AŞAĞIDADIR.

REŞAD

REFAH VE SAADET

Reşat Nuri EROL

Biz ne diyoruz? Bütün mesele ‘sorunları kavramak’ ve ‘gerçekten çözme iradesine sahip olmak’ diyoruz. Nitekim ‘sorunları kavramak’ başlıklı yazımızda bunları yazdık. Sorunları çözmek için bunlar yeterli midir? Yeterli değildir. Yeterli olması için tesbit ve teşhisten sonra ‘çare ve çözümlerin de doğru ve isabetli olması’ gerekir.

Mesela, ülkemizin en sorunlu bölgesi neresidir? Doğu! Bu bölgede ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlar var.

Çözüm için sunulan bir öneri şöyle: Bölgedeki ‘feodal ilişkiler’ terk edilmeli ve bu ilişkiler ‘kapitalist ilişkilere’ dönüştürülmeli.

Halbuki bu öneri kesinlikle çözüm değildir. yönetimi feodaliteden yani ağalardan alıp kapitalist sisteme yani sömürü sermayesi sistemine vermek sömürüyü artırmaktan ve güçlendirmekten başka bir şey değildir.

Bu önerinin çözüm olmadığını anlamak için tarihe bakalım. Tarihte insanlar ve dünya önce ‘din’ ile (din adamları) yönetildi. Sonra dinin yerini ‘siyaset’ (saltanat ve krallık) aldı ve din siyasetin emrine girdi. Sonra ‘ekonomi’ (yani kapitalizm ve sömürü sermayesi) yönetmeye başladı; ekonomi dine ve siyasete hakim oldu.

***

Çağımızdaki tüm ıstıraplar, acılar, sorunlar, çözümsüzlükler işte bugün varılan ve bütün dünyayı sarıp sarmalayan bu sağlıksız yapılanmadan ileri gelmektedir. Bunu anlamaz ve kavramazsanız, sömürü sermayesinin sömürüsünü görmezseniz; siz sorunu kavramamış demeksiniz. Doğru ‘kavrayış ve teşhis’ yoksa, ‘çözüm ve tedavi’ de yoktur.

Tek cümleyle, ‘Türkiye’yi sömürü sermayesine teslim edelim ve kurtulalım’ deniyor! Bu arada ‘sadece kültür alanındaki tedbirler, mesela Türkçe öğretmeye çalışmak anlamsızdır, dil günlük yaşamdan bağımsız olarak öğrenilemez’ deniyor.

Biz diyoruz ki: Türkçe devlet dili olarak var olacak. Her vatandaş Türkçe öğrenmeli ama her ilin, her bucağın, hattâ her ocağın kendi özel dili olabilir, olacak. Bağımsız il, bağımsız bucak, bağımsız ocak örgütlenmesi kültür farklılaşmasını sağlayacak. Bütün bu kültürel zenginlikler sayesinde muasır medeniyetin fevkine hep birlikte ulaşılacaktır.

***

Diyorlar ki: Mevcut yapının, diğer bir deyişle ilkel tarım ekonomisinin geliştirilmesi yani köylüyü köyünde kalkındırmak ve kültür farklılığını ortadan kaldırmak bir yana, daha da güçlendirir. Ayrıca kültürel değişimi sağlamaya çalışmak anlamsızdır. İnsanları bir arada tutan şey kültür ve soy benzerliği değil, tek bir yapıda güven ve refah içinde olmalarıdır.

Bu tesbitlerde doğru yönler olmakla birlikte, önemli eksikler ve yanlışlar vardır.

Biz diyoruz ki: Ocak, bucak, il, ülke ve insanlık olarak bağımsız örgütlenme ‘sosyal yapıda örgütlenme’ olup insanlara saadet sağlar. İnsanlar bu sistemde istedikleri gibi yaşarlar. Semt, ilçe, bölge ve kıtalar olarak örgütlenme de ‘ekonomik örgütlenme’ demektir. Her örgüt birimlerinin her biri adeta birer ‘hücre’ olarak canlının içinde yer alacaktır. İnsanlara refahı ve saadeti sadece ve sadece bu yapılanma modeli getirebilir.

İnsanlar birlikte çalışıp ortak olarak ürettikleri ürünleri adil bir şekilde paylaşırlar ve kazançlarını elde ettikten sonra ayrı ayrı yaşarlar.

Refah ve saadet bir kumaşın iki yüzü gibidir. Refah ve saadet birlikte olurlarsa ve dayanışırlarsa varlıklarını sürdürürler. Sadece refahın yeterli olduğu varsayımı sömürü sermayenin varsayımıdır. Refah ve saadet birlikte olmalıdır.

Reşat Nuri Erol
16.09.2010
10:31

Referandum bitti ama…

Reşat Nuri EROL

Referandum oldu bitti, sonuç ortada; hayırlı olsun! Ama Türkiye’nin bütününde ve özellikle e Güneydoğu’daki sorunlar da ortada ve çözüme kavuşturulmadığı sürece var olmaya devam edecek… Referandum Türkiye geneline nisbetle Güneydoğu’daki tehlikeli durumu bir kere daha gözler önüne serdi; gidişata bakılırsa, çözümlenmediği müddetçe sorun giderek büyümek üzere var olmaya devam ediyor… Önemli bir görüş şöyle: Güneydoğu’da izlenen politikaların en büyük yanlışı insanlardaki “güven ve refah” arayışını sağlamak bir yana, maalesef daha kötü bir duruma getirmesiydi. Ayrıca halkın feodal düzendeki ağalığa bağımlılığının yerini zenginleşen kişilerin desteğine muhtaç olmaları almıştı. Yani sıradan insanlar hiçbir zaman “birey” hâline gelemedi. Eğer “ağa”nın yerini “kapitalist zengin” alırken “köle”nin yerini kendine özgü geliri olan “işçi” alsaydı durum çok faklı olurdu. Oysa “devlet” ağanın yerini alıp bazı kişileri kendi kölesi yapmayı tercih etti ve “köy koruculuğu”nu kurdu.

Görüş böyle!

***

Bu görüşte “tesbit ve teşhis” olarak doğrular var ama; “çare ve çözümler” bir yana, tesbit ve teşhislerde bile önemli ve fahiş eksikler veya yanlışlıklar var.

Tesbitteki doğruluk şu: Görüş sahibi sonunda bizim kırk senelik anlayışımızı kabul etmiş; ‘kölelik işçiliğe dönüştürülmüştür’ diyor. Ama devamında fahiş bir hata yapıyor ve ‘biz ağaların kölesi olmaktan çıkıp sermayenin kölesi olmalıydık’ demeye getiriyor!

Biz ise kırk senedir, ‘işçilik köleliği yerini ortaklığa yani “ortak çalışan”a terk etmelidir’ diyoruz ama “sayın profesör” dahil “bütün siyasiler” duymamazlıktan geliyor!

Bu görüşün sahibi ülkemizin önemli bir ekonomi profesörü ve gazete yazarı, bizi de biliyor ama acaba bizim “Alternatif FAİZSİZ BANKA / Selem ve Kredileşme” kitabımızı yani bir bütün olarak sistemimizi tetkik etti mi, kitabımızı okudu mu, değerlendirdi mi?

Büyük bir ihtimalle okumadı, incelemedi, değerlendirmedi; oysa Allah insanlara her söze kulak verilmesini ve kendi içtihatlarına uymasını emreder.

İşte, hakka ve hakikate kulaklarını tıkayanlar, “Adil Ekonomik Düzen” sistemini görmemezlikten gelenler böyle yanlış önerilerde bulunur ve fahiş hatalar yaparlar!

Oysa “köle işçi” değil “ortak çalışan” sözkonusudur ama...

***

Evet, referandum bitti ama sorunlar, ülkemizdeki ana sorunlar ve özellikle de Güneydoğu’daki sorunlar var olmaya, bu arada adım adım ülke geneline yayılma tehlikesi arz etmeye devam ediyor…

Bu vesileyle unutmadan bir soru soralım:

Sahi, sekiz yıldan beri “anayasa çoğunluğu” ile iktidar olan hükümet, halkı böylesine yarım yamalak referandum maddeleri ile oyalamak yerine, “gerçek ve bütün bir anayasa” getirmek için nerede?!.

Mevcut iktidar sorunları çözer diye hayal edenlere, geçmiş yıllardaki siyaset anlayışlarını sürdürmeye ve çözüm üretmemeye devam ederlerse, derim ki:

Hadi canım “sen” de, hadi canım “siz” de!

Sonuç:

Referandum bitti ama halkımızın ana sorunları var olmaya devam ediyor…

Ülkemizin insanlığa örnek olacak yeni bir anayasa ihtiyacı devam ediyor…

Ne zamana kadar devam ediyor?

“Millî Görüş” gömleğini çıkarmayanlar ve “Adil Düzen”i inkâr etmeyenler iktidar oluncaya kadar.

Reşat Nuri Erol
16.09.2010
10:32

Heey, iktidardakiler!

Reşat Nuri EROL

Referandum günlerini yaşadık ve bu vesileyle “Güneydoğu sorunu” ile bir kere daha yüzleşmek zorunda kaldık.

Referandum sonuçlarını gösteren harita çok şeyler ifade ediyor; anlayanlara!

Evet, referandum bitti ama ülkemizin ana sorunları ile birlikte “Güneydoğu sorunu” var olmaya devam ediyor; çözümlenmedikleri sürece de var olmaya devam edecekler…

Biz sorunların sebepleri üzerinde durmaya devam edelim.

Görüş şöyle: Bölgeye yönelik bir politika oluşturulmadı ve olay sadece “terör olayı” gibi algılanarak sorunun çözümü askerlere bırakıldı. Siyasetçileri askerin yönlendirdiği iddiası doğru değildir. Eski bir Genelkurmay Başkanı’nın “Başbakan ‘tak’ emreder ben ‘şak’ diye yaparım!” sözü hatırlardadır. Güneydoğu’daki sertlik politikasının hükümetlerin eseri olduğunu son günlerde emekli bir amiralimiz de ifade etmiştir.

***

Evet, görüş böyle ama anlatılanlar doğru değil.

Neden doğru değil?

Doğru değil çünkü Güneydoğu’daki politikayı Türkiye yürütmüyor ki!

Görüş sahibinin benzetmesi ile ifade edelim: “Başbakan” değil, “Sömürü sermayesi ‘tak’ diye emreder, Türkiye ‘şak’ diye yapar!” Bunun sorumlusu ne mevcut siyasilerdir, ne de askerlerdir. Bunun sorumlusu yıllardan beri Türk halkına “demokrasi” diye yutturulan çağ dışı kalmış “faizci ekseriyet sistemi”dir. Bu çağ dışı sistemle bu kadar!

Bu vesileyle hatırlatalım: Referandumda kabul edilen maddelerle ülkeye “demokrasi” geleceğini zannedenler, sadece kendilerini aldatırlar. İyi biline; çare “Adil Düzene Göre İNSANLIK ANAYASASI” çalışmamızdır.

Türkiye’ye “Adil Düzen” gelmedikçe, iktidarda kim olursa olsun, herkes mevcut hükümetin ve askerlerin yaptığını yapacaktır. Terör sorununun ve bütün sosyo-ekonomik sorunlarımızın çözümü için bizim tavsiyemiz “Adil Düzen”in öğrenilmesi ve uygulanmasıdır. Bu arada yine bizim “Faizsiz Banka” ile birlikte iki ciltlik büyük boy “İslâm Devlet ve Dünya Düzeni” kitaplarımızın dikkatlice okunması, anlaşılması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Biz nice on yıllardan beri bıkıp usanmadan sabır ve sebatla hep söylüyor ve yazıyoruz ama; maalesef Erbakan Hoca’dan başka kimse söylenenlerle ilgilenip değerlendirmiyor.

***

Sömürü sermayesi ordusu güçlü devlet istemez.

Sömürü sermayesi iktidarı güçlü yönetim istemez.

Sömürebilmek için zayıf ve istikrarsız iktidarlar ister.

Sömürebilmek için ekonomik yokluklar içinde kıvranan güçsüz ordu ister.

Sömüreceği ülkede bu şartları oluşturmak için elinden geleni yapar ve sömürdükçe sömürür, sömürdükçe sömürür; aynen Türkiye’de olduğu gibi.

Sonuç: Türkiye ya genel olarak “ADİL DÜZEN”i ve özel olarak “ADİL EKONOMİK DÜZEN”i uygulayarak bu saldırı ve sömürüyü önleyecek; ya da Osmanlıların akıbetine uğrayacaktır. Türkiye mevcut “faizci ekseriyet sistemi” ve referandumlarla sadece boşu boşuna vakit kaybediyor.

Heeey, iktidardakiler veya iktidarda olduğunu zannedenler; neredesiniz?!.





Sayı: 66 | Tarih: 12.09.2010
Mahir Kaynak
Rusya- İsrail ilişkisi
1907 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Niye böyle oldu? Bundan sonra ne olur?
1315 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Aykırı İlâhiyatçılar
1248 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Niçin Hayır!
1241 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
Rahibe afişine dair (2)
1236 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ebubekir Sifil
Bu Cadde Çıkmaz Sokak
1168 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Reşat Nuri Erol
Refah ve saadet
1160 Okunma
3 Yorum
Ilker Ardic


© 2024 - Akevler