31.08.2010
BİZ başımıza sorun yaratma konusunda ustayız ya... Şimdi gereksiz yere bir de “Genel Af” tartışmasıyla vakit tüketiyoruz. Üstelik sadece siyasi yönden değil, “ceza hukuku” açısından da “yanlış” laflar ederek tartışıyoruz.
Daha önce yazdığımız gibi Kemal Kılıçdaroğlu'nun, CHP'nin “yetkili organlarında” tartışılmamış bir fikri sırf referandumda “Hayır” oylarını artırma umuduyla ortaya atması, hem partisini zora soktu hem de Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile oluşturulmuş “Hayır” cephesini çatlattı.
Sırf o değil. Tunceli'de, Diyarbakır'da bu söz belki “CHP'yi desteklesek mi?” sorularının ortaya atılmasına sebep olmuştur ama Orta Anadolu'da, Kuzey Anadolu'da, Batı Anadolu'da olumsuz bir etki yarattığı kesindir.
Bu Kılıçdaroğlu'nun yanlışı.
Peki ya ötekiler?
Örneğin Başbakan Tayyip Erdoğan, “Genel Af” fikrine karşı çıkarken siyasi literatüre bir de “Parlamentonun yüzde 65'ine sahip olan Adalet ve Kalkınma Partisi sana buradan bir gıdım su içirmez su!” gibi, hiçbir parlamentoda kullanılmadığını sandığımız bir söz hediye etti.
O Başbakan'ın diyelim ki “üslup yanlışı!”
Keşke onunla kalsaydı.
Tuttu “Genel Af” kavramının anlamını bilmediğini -veya yanlış bildiğini- ortaya koyan sözler söyledi.Tıpkı ondan -hatta Kılıçdaroğlu'ndan- önce “PKK'lılara genel af çıkarılsın” önerisinde bulunan halen CHP Meclisi Üyesi olan eski Diyarbakır milletvekili Mesut Değer gibi.
Belli ki Başbakan Erdoğan ile Mesut Değer, o kavramla örneğin “Bütün PKK'lılar affedilsin” demek istendiğini sanıyorlar. Bir başka ifadeyle “Genel Af” ilgili herkesi kapsayan af anlamına gelir diye düşünüyorlar.
Oysa hem eski (965 sayılı) Ceza Yasası hem de 2005'te yürürlüğe giren 5237 sayılı Ceza Yasası, “iki tür af”tan söz ediyor.
“Genel Af”ın öyle çok sayıda kişiyi ilgilendiren “af” anlamına gelmediği, her iki yasanın ilgili hükümlerinden anlaşılıyor.
Keza iki yasa da “Genel Af”fın “kamu davasını ve hükmolunan cezaları bütün neticeleriyle birlikte ortadan kaldırdığını” yani sadece bu sonucu doğuran “af” yasalarının “genel af yasası” sayılabileceğini söylüyor.
İkinci türü teşkil eden “Özel Af” ise, verilmiş bir cezayı “kaldırma, hafifletme veya değiştirme” sonucu doğuruyor. Ama “mahkûmiyet ve ona bağlı ehliyetsizlikler, asıl cezaya bağlı cezalar” ortadan kalkmıyor.
Demek ki “PKK'ya genel af”tan söz etmek “tüm PKK'lıları affetmek” anlamına gelmiyor.
Ama Abdullah Öcalan o karambolde yırtar çıkar mı, onu kimse net olarak söyleyemiyor. Zaten tartışmanın özünü de o nokta oluşturuyor.
Öte yandan Anayasamızın 87'nci maddesi, sadece “Genel Af” için değil, “özel af” yasasının da en az “Meclis üye tam sayısının beşte üç çoğunluğuyla” (330 oy) çıkarılabileceğini emrediyor.
O nedenle değil CHP'nin, AKP'nin bile tek başına bir af yasası çıkarması imkânsıza yakın denecek kadar zor görünüyor. Ne var ki, gereksiz yere zihinler bulandırılıyor.
Yorum:
Af
Erdoğan, af yasasının gündemlerinde olmadığını açıkladı gerçi ama eğer çıkarılırsa kime çıkarılacağı da özellikle belirtilmeli. Çünkü genel af belirli suçlardan hüküm giymiş suçluları kapsıyor.
Af, genel af ve özel af olmak üzere ikiye ayrılır.
Belirli bir suçu ve bu suçtan hüküm giymiş kişilerin cezalarını ortadan kaldıran affa genel af denir. Aftan yararlanan kişinin savcılıktaki sabıka kaydı silinir ve o kişi hiç hüküm giymemiş sayılır.
Bir yargılamada adaletsiz ve yanlış karar verilmiş olabilir. Bu tür adaletsiz ve yanlış kararların düzeltilmesi, yaşlı ya da hasta hükümlülerin bağışlanması için çıkarılan affa da özel af denir. Özel af ya yalnızca cezanın uygulanmasını hafifletir ya da tamamen ortadan kaldırır. Suç yine de işlenmiş sayıldığı için, kişi hüküm giymiş olarak kabul edilir ve savcılıktaki sabıka kaydı silinmez.
Yani genel af deyince akla hemen bütün cezaevlerinin boşalacağı gelmemeli. Tabi Kılıçdaroğlu genel af söylemini literatürde geçtiği gibi kullandıysa! Ama kafasından geçen şeyin sokak söylemi olup olmadığını bilmiyoruz. Eğer öyleyse gerçekten de cezaevlerini boşaltmayı düşünüyor olabilir.
Bununla beraber bu konuda, cezaevlerinin bugünkü uygulaması Kuran’ın öngördüğü biçimde değil. Daha doğrusu Kuran’ın ceza hukuku bu şekilde değil. Bir suçluyu alıp suçundan ötürü dört duvar arasında beslemek caydırıcı değil. Örneğin; Günümüz yasalarında hırsızlığı meslek edinen bir kişiyi cezaevine koyup birkaç ay beslediniz. Sonra cezası bitince salıverdiniz. Tekrar yapma ihtimali, yapmama ihtimalinden çok. Ama Kuran hırsızlığı meslek edinen birinin elinin kesilmesi hükmünü içeriyor.
Saygılar