12.02.2017
Bir dönemde dünyada çok okunan kitaplardan biri Michael Crichton'un "Korku Devleti"ydi (State of Fear) Crichton bu kitabında"Global Isınma" konusunu merkez alıp, bunu bir "Korku kaynağı" haline dönüştüren ve bu korkuya dayalı olarak büyük kazançlar sağlayankişileri ve şirketleri romanlaştırmıştı.
Geçenlerde ABD'nin yeni Başkanı Trump'ın "Küresel ısınma var diyenler, bugünlerde soğuktan donduğumuzu görmüyorlar mı" şeklindeki tweetini okuyunca Crichton'un kitabını hatırladım. Crichton'a göre global ısınma konusundaki bilimsel teoriler yeterli değildi ve böyle bir problem varsa da, bunun çözümüne ilişkin önerilerin gerçekliği tartışmalıydı.
Her alanda korku üretimi
Sonuçta bilimsel araştırma yapanların bulguları, sorunun anlaşılmasından ziyade bualanda fonların oluşturulması için yönlendiriliyordu. Bu sadece bir romandı ama global ısınmaya dönük üretilen korkuların kimlere iş ve ün sağladığını, ne tür parasal kaynakların bunlara yönlendirildiğini hatırlayınca, roman ötesi gerçekler de karşınıza çıkıyordu.
Bu "Korku Devleti" kavramının sade global ısınmaya değil siyasal çeşitli konulara dönük olarak da geçerliliğini düşünmemiz gerekiyor. Kendilerini seçkinler olarak sunanların ancak çeşitli alanlarda korkular üreterek topluma kendilerini kabul ettireceklerinin farkındalar. Ve biz Türkiye olarak bunların babalarının da, torunlarının da kimler olduklarını bilmiyor muyuz?
Tamamı http://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2017/02/12/bunlar-dun-de-boyleydiler-bugun-de-boyleler
Yorum:
Korku devleti
Yazarımız her ne kadar farklı cepheleri hedef alarak bu yazıyı kaleme almış olsa da ben taraf belirtilmeden de hedefe ulaşılabileceği kanaatindeyim.
Ülkede uzun süredir derinden yapılan ve çok ciddi etkiler bırakan bir politika izleniyor. Bilinen bir gerçek vardır. Değerlere doğrudan yapılan saldırılar, ters etki yapar ve o değerlere daha sıkı sarılmasına sebep olur. O yüzden artık halkın önemsediği, mukaddes saydığı hiçbir şeye doğrudan bir saldırı yapılmıyor. Öncelikle halkın kendisine ait olan haklar elinden alınıyor ve halk onsuz yaşamaya zorlanıyor. Daha sonra zaten onun olan bu haklar ona bir lütufmuş gibi sunuluyor ve minnet duygusu altında eziliyor. O da yetmiyor, insanlar pireye çevrilip olmayan fanuslarla mücadeleye mahkum ediliyor. Geriye de tek yol, alternatifsiz yol kalıyor. Canım ülkemde bugün yaşananların kaba bir özetiydi bu.
Hala bir şey anlamamış olanlara başörtüsü yasağı ve devamında yaşanan komedyayı hatırlatmak istiyorum. Bu sadece bir tanesi. Niceleri yaşanıyor, niceleri sahnelenmek için sıra bekliyor, Türkiye nereye gidiyor?