11.02.2017
YÜZDE 52 EVET YÜZDE 48 HAYIR
BANA “Ne olur referandumda, durum ne görünüyor” falan diye sorduklarında...
Şöyle cevap veriyorum:
“Vallaha elimde hiçbir veri yok... Fakat hissiyatım, gözlemlerim falan bana ‘durum bıçak sırtı’ diyor.”
*
Ama durun bir dakika!
Artık elimde bir veri de var.
*
Konsensüs’ün son anketinde...
- EVET: Yüzde 52
- HAYIR: Yüzde 48
Olarak yansıtılıyor.
Yazının tamamı için tıklayın
Yorum:
Ha Evet, Ha Hayır
Referandumdan “Evet” çıkarsa AK Partinin intiharında başarılı olmuş olacağını iki haftadır yazıyorum.
Peki, “Hayır” çıkarsa.
Mevcut zulüm düzeni devam edecek. Yönetici kim olursa olsun düzen zalim olduğu için yavaş yavaş sistem çökmeye devam edecek. Denge bozulmaya devam edecek.
İşçileri korumak için yeni yeni kanunlar icat edecekler, böylece işverenlerin işe işçi almasını önleyecekler.
İşçileri korumak için asgari ücreti sürekli yükseltecekler, böylece işverenler işçi çıkaracak.
Tüketicileri korumak için mal ve hizmetlerde fiyat sınırlaması yapacaklar, böylece mal ve hizmet üretimi azalacak. Sonra bu mal ve hizmeti üretenler azalınca fiyat sınırlamasını kaldırmak zorunda kalacaklar ve birkaç tekelcinin eline geçecek olan bu mal ve hizmetler fahiş fiyatlarla satılacak (sağlık hizmeti dâhil).
Kadınları korumak için çıkardıkları kanunlar nedeniyle kadınlar daha fazla zarar görecek. Kadınları istihdama katmak için çocuklarına bakan ninelere para vermeye devam edecekler, işyerlerini sıkıştıracaklar ve kadınlar için kreş ve emzirme saatlerini zorla uygulatacaklar ve sonunda işletmeler kadın işçi almamaya karar verecek. Sonra kadın işçi almayı belli bir oranda zorunlu tutacaklar. İşyerleri de işçi sayısını azaltarak kadın işçi sayısını düşük tutmaya çalışacak ve bu durumda istihdam azalacak. Bunu düzeltmek için teşvikler üretecekler ama bu teşvikleri ancak büyük patronlar kullanabilecek ve birkaç büyük sermaye şirketi dışında küçük ve orta işletmeler ölecek ve onlar tekel olduğu için kanunlar artık o tekellerin istediği gibi çıkacak.
Vatandaşın sağlığını korumak için dizi dizi kanunlar çıkarıp özel hastaneleri sıkıştıracaklar ve orta ölçekli özel hastaneler birer birer kapanacak. Sonra zincir hastaneler ve büyük sermaye tarafından işletilecek olan şehir hastaneleri kalacak ve bunların istediği gibi kanunlar çıkarılacak ve artık vatandaş sıradan bir tedavisini bile son derece pahalı olarak satın alabilecek. Vatandaşın cebinden para çıkmasın diye çıkarılan bütün mevzuat vatandaşa en büyük zararı verecek.
İşçi sağlığını korumak için çıkardıkları iş güvenliği mevzuatını daha da ağırlaştırarak küçük ve orta işletmelerin artık çalışamaz duruma gelmesini sağlayacaklar ve böylece güvenliği sağlanıp, sağlıkları korunmak istenen işçiler aç kalacaklar.
İşsizlik çoğalınca verilen işsizlik maaşları artacak ve bunu finanse etmek için vergiler artırılacak. Vergiler artınca işletmeler işçi çıkaracak ve işsizlik daha da artacak.
Bu kısır döngüleri çözmek için dış borç alınacak. Sonra dış borcu ödemek için pek çok şey satılacak.
İslamiyet’te serbestlik esastır. Yasaklar arızidir. Bir işin nasıl yapılacağı değil, nasıl yapılmayacağı anlatılır. Cari düzende ise yasaklar esastır. Bir işin nasıl yapılacağı anlatılır. Bunun dışında yapılanlar suçtur.
Sağlık Bakanlığında bir memur (gerçekten bir memur, müdür veya genel müdür değil) kafasına göre yönetmeliğe bir madde yazar. Özel hastanelerin laboratuvarlarının alanı X metre kare olacak, der. 6 ay içinde mevcut hastaneler buna uyacak der. Aksi halde kapatılacak der. Laboratuvar cihazları sürekli küçüldüğü halde niçin laboratuvarın büyümesi istenmektedir. Kanuna aykırı oluğu halde bunu uygulamak için herkes faaliyete geçer. Denetimler yapılır. Cezalar kesilir. Tekrar denetlenir, yine cezalar kesilir. Böylece zulmedilir. İşte zulüm düzeni böyledir. Bundan ne Başbakan haberdardır ne de Cumhurbaşkanı. Onlar zanneder ki her şey tos pembe.
Yabancı işçi çalıştırma kanunu çıkarırlar. Bir memur (gerçekten bir memur, müdür veya genel müdür değil) yönerge yazar, özellikli mesleği olanlar en az 3 asgari ücret alacak diye. Yanında parantez içinde “fizyoterapist gibi” yazar. Uygulayıcı memurlar buna kıyas yaparak tüm sağlık personeline bunu uygular. Zaten kanuna aykırı olarak bu alt sınır maaş konulmuştur. Bunun amacı bunların yasal olarak çalışmasını önlemek ve bunları çalıştırmak için rüşvet mekanizmasının konulmasıdır. Buna göre bir hemşirenin brüt maaşı 1400 TL asgari ücrette 6000 TL olmaktadır. Kimse bu ücretle yabancı hemşire çalıştırmaz. Firmalar ortaya çıkar. Bu hemşireleri ev hizmetlerinde çalışır gösterirler ve onlara kaçak çalışacakları hastaneler bulurlar ve maaşlarından yüzdeler alırlar. Bundan ne Başbakan ne de Cumhurbaşkanı haberdardır. İşler tos pembe yürüyor sanırlar.
Bu örnekler saymakla bitmez. Bunun sebebi merkezden herkesi kontrol edeceğini zannetmektir.
Merkezi düzen zulüm düzenidir. Bu zulüm düzeni değişmedikçe ister “Evet” çıksın, ister “Hayır” referandumda.
Ne değişecek?