Ne tasarımının Cadillac'a benzemesi önemli, ne de İsveç firması Saab ile işbirliği yapılması... Yerli otomobil konusundaki eleştirilerin çoğuna katılmıyorum.
Bu konuda benim asıl önemsediğim aracın ne tür bir enerji kullanacağı ve dolayısıyla nasıl bir motorla hareket edeceği.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık'ın yaptığı açıklamaya göre, yerli otomobillerin bir kısmı benzinli, bir kısmı elektrikli olacak.
Bence asıl öne çıkarılması gereken nokta işte bu olmalıydı: Elektrik... Sürekli okurlarım hatırlar, bundan dört buçuk yıl kadar önce yerli otomobil fikri ortaya atıldığında, "Yakıtı ne olacak" diye sormuştum.
Bu nokta çok önemli: Fosil yakıt kullanan araçların geleceği yok. Siz bakmayın bugün petrolün ucuz olmasına... Dünya ekonomisi yükselişe geçtiğinde, petrol fiyatları da artacak.
Daha önemlisi, bu enerji kaynağının "sonlu" olması... Bir gün bitecek. Sona yaklaştıkça da krizler baş gösterecek, hatta savaşlar çıkacak. Ayrıca ciddi çevre sorunları söz konusu ki önümüzdeki yıllarda kendini daha da hissettirecek.
Dolayısıyla elektrik başta olmak üzere, ulaşımda başka enerjileri düşünmek gerekiyor.
Güneşe teveccüh
Elektrik, başka sektörlerle de yakından ilgili. Kastettiğim, aydınlanmada ve fabrikalarda kullanılması değil...
Dijital teknoloji kullanan araçlar hızla çoğalıyor... Kabaca ifade edersek, bilgisayar her yere giriyor. Bu da elektrik talebini artırıyor, daha da artıracak.
Elektriği, kömür yakarak üretmek artık söz konusu değil. Barajlar yetmiyor. Fosil yakıt kullanan santrallerin üreteceği elektrik, giderek pahalılaşacak.
Ayrıca hem dışa bağımlı, hem de kirliliğe yol açıyor.
Nükleer santraller konusu da biraz netameli. Mesela bizden çok daha fazla elektrik tüketen Almanya, nükleer enerjiden kademeli olarak vazgeçiyor. Bize kıyasla güneş fakiri bir ülke olmalarına rağmen alternatif enerjilere yöneliyorlar.
Demek ki hedef belli: Güneş enerjisine asılmak!
İzmir'den Diyarbakır'a, bol güneş alan bir kuşağa sahibiz. O halde hiç vakit kaybetmeden... Özel sektörle işbirliği içinde özerk ve özel "güneş enstitüleri" kurmalı... Güneşten aldığımız enerjiyi en az kayıpla elektriğe dönüştürecek ve saklayacak teknolojileri geliştirmeliyiz.
Tercih yapmak şart!
Güney Kore gibi, gelişmişleri yakalayan ülkelere bakın. Bu atılımı, kaynaklarını az sayıda sektörde yoğunlaştırarak gerçekleştirdiler. Ve elbette araştırma-geliştirmeye abanarak...
Türk siyasetçilerin ciddi bir sorunu var: Kalkınma planları yaparken seçici olamıyorlar. Çünkü bir sektöre ağırlık verdiklerinde, diğer sektörler yaygarayı basıyor. Tercih yapmayınca da, hiçbir sektörde küresel uzmanlaşma ve ileri teknoloji üretimi gerçekleşmiyor.
Bence güneş elektriği siyasetçileri rahatlatacak bir alan. Fosil yakıt sektörü bozulsa dahi,ucuz elektrik vaadi, diğer sektörlerden alkış alacaktır.
Yukarıda güneş enstitülerini tanımlarken "özerk ve özel" dedim. Bürokratik zihniyeti bu işten mümkün olduğunca uzak tutmak gerekiyor ki özgürce yapılacak bilim, hızla teknolojiye dönüştürülebilsin.
Özetle: Yerli otomobili fosilciler değil güneşçiler itmeli.
Kulağa Hoş
Çevreyi kirletmeden güneş ışığından faydalanarak bedava enerji üretimi... İnsanın inanası geliyor.
Güneşten enerji üretebilmek için güneş panellerinin kurulması gerekiyor. Bu panellerin ortalama ömrü 10 yıl kadardır. 10 yılda ürettikleri elektriğin getirisi ile, panellerin maliyeti birbirini karşılamıyor. Diğer santrallerde üretilen elektriğin maliyeti ise, panellerin yarısından azdır.
Kısaca Güneş panellerinin üretimi sanıldığı gibi bedava ya da ucuz değil. Tam tersi diğer santrallerin çok üzerinde.
Bu enerjinin kurulup kullanılabilmesi, panel sistemlerinin üretim maliyetlerinin düşürülmesine bağlıdır...