Batılıların başkaları adına konuşma haysiyetsizli
1195 Okunma, 0 Yorum
Yusuf Kaplan - Yeni Şafak
Ali Bülent Dilek

Batılıların başkaları adına “konuşma” haysiyetsizliği

Yusuf kaplan

12 nisan 2015

Batılılar, son 400 küsur yıl boyunca sadece Batı toplumlarının değil, bütün dünya toplumlarının tarihlerini kendi bakış-açılarına göre sil baştan yeniden tanımladılar ve yazdılar.

Niçin? Kendi çıkarlarını ve hegemonyalarını pekiştirebilmek için.

………………………

YAPAY BİR SÜNNÎ-ŞİÎ ÇATIŞMASI İCAT ETMEK!

Bugün öyle anlaşılıyor ki, “başkaları adına konuşma haysiyetsizliği”, Batılıların sadece modern “dönem”de sahip oldukları bir özellik (hastalık) değil. Modernliğin sınırlılıklarına ve zaaflarına dikkat çeken postmodern söylemlerin tüm dünyada hâkim kılınmaya çalışılan tek söylem hâline getirildiği günümüzde de Batılılar, “başkaları adına konuşma haysiyetsizliği”nden vazgeçmiş gibi görünmüyorlar.
Sadece başkaları adına konuşmakla kalmıyorlar, başkaları adına, başkalarının geleceklerini de şekillendirecek işlere, işgallere soyunmaktan çekinmiyorlar.
Afganistan, Irak işgalleri, ardından İslâm dünyasının yeniden-dizayn edilmesi için girişilen en önemli “operasyonlardan” biri olarak tarihe geçen Mısır'ın “içeriden” çökertilmesi...
Son olarak IŞİD'in piyasaya sürülmesi ve İran'ın önünün alabildiğine açılması... Ve İran'ın -bizzat resmî yetkililerin ağzından yaptıkları açıklamalarla- Bağdat, Şam ve Beyrut'tan sonra dördüncü Arap başkenti San'a'nın İran'ın kontrolüne girmesi: Sonuçta Suudlarla İranlılar karşı karşıya getirilerek yapay ama tehlikeli bir Sünnî-Şiî çatışmasının fitilinin ateşlenmesi...
Bütün bunlar, Batılıların, başkaları adına konuşma, karar verme ve dünyaya kana, gözyaşına dayalı zorbalıklarla çeki düzen verme haysiyetsizliğinin ürpertici göstergeleri.

ENTELEKTÜEL SEFÂLET!

Modernliğin sosyalizm, milliyetçilik, liberalizm gibi “her şeyi açıklama” iddiasında olan ideolojik “büyük anlatı”larının zaaflarının, tahditlerinin (sınırlılıklarının) ve tehditlerinin az-çok farkında olan İslâmî duyarlıklı “aydın”ların da, postmodern söylemlerin baştan çıkarıcı, “tüketici”, “düzleştirici” duyarlıkları karşısında ne denli kolay savrulabildikleri; retoriksel ve zoraki olarak icat edilen konjonktürel oluşumlar ve dayatmalara kendilerini ne kadar kolayca kaptırabildikleri; acınası, sığ ve teslimiyetçi bir entelektüel performans sergiledikleri gözleniyor.
Modernliğin geliştirdiği ideolojik-temelli “her şeyi açıklama” iddiasındaki büyük anlatılarının yaşadığımız çağın sorunları karşısında kısa devre yaparak devre dışı kalması üzerine geliştirilen postmodern söylemlerin modernliğin aksine farklılıkları öncelediği ve dolayısıyla Batı (Avrupa) merkezli büyük anlatıların (örneğin ideolojilerin) büyülerini bozduğu söyleniyordu.
Ancak gerçeğin hiç de öyle olmadığı kısa sürede anlaşıldı ve farklılıkları önemsediği ve öncelediği zannedilen postmodernliğin kendisinin -üstelik bu kez tek başına- “tek büyük anlatı” hâline gelmesinin, dünyaya zorbaca yöntemlerle çeki düzen vermenin maskesine dönüşmesinin önü alınamadı.

SAĞ GÖSTERİP SOL VURMAK!

Burada sorun şu: Bir kere, “demokrasi, insan hakları, özgürlükler” gibi ayartıcı postmodern söylemlerin hepsi, birer retorik'ten (“içi boş laf”tan) ibaret. Sadece konuşuluyor; pratikte somut hiçbir adım atılmıyor. Üstüne üstlük tam tersi yapılıyor: İşgaller gırla gidiyor ve diktatörlerle iş tutuluyor!

Bu süreç nereye kadar devam edecek?
Şu an her bakımdan hızla küreselleştirilen Batı kültürünün ayartıcı, baştan çıkarıcı, tüketici, düzleştirici, tek tipleştirici, diğer kültürleri ve ifade biçimlerini bastırıcı ve etkisiz hale getirici yürüyüşü, karşısında hiçbir esaslı direniş unsuru bırakmayıncaya kadar sürecek. Büyük ölçüde Amerika'da üretilen ve bütün dünyada kullanıma, dolaşıma ve tüketime sunulan Batı kültürünün kodlarının dünyada hâkim olduğuna, alternatiflerini tükettiğine karar verildiği andan itibaren demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerin Batı-dışı toplumlarda da hâkim kılınması için somut adımlar atılmaya başlanacak!
Özetle, postmodern küresel süreç, Batılıların hegemonya alanlarını ve işgallerini meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramıyor!
Bu, sağ gösterip sol vurmak demek! Uyumamak, zokayı yutmamak gerek:

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/batililarin-baskalari-adina-konusma-haysiyetsizligi-2010101

yorum;

HEM UYUMUŞ HEM DE ZOKAYI YUTMUŞUZ!

Sünni ve şii çatışması büyük büyüklerin

yüksek yüksek konuşmalarıyla önlenemez.

Bunun”barış”’ın sistemini kurmak ve bir

yerden başlamak durumundasınız.

İmanın,hicretin ve cihadın en küçük birimden

(aşiret’ten)en büyük birime kadar(insanlık)

mekanizmasını kurmaz ve işletmezseniz

boşuna nefeslerinizi tüketmeyin.

Olmuyor,olmadı ve  olamazda.

Son 100 yılda bu usul denedi hep.

“Kellim kellim la yenfa”

Konuş konuş fayda yok demek yani.

Önce aşiretleri kurulacak(bize göre

akevler-adil düzen usulüne göre)

varsa başka usül üretenler de kuracak.

Ama maalesef başka bir ekol gözükmüyor.

O zaman Akevlerin içinden başka ekoller çıkacak.

Çeşitlenecek sonra da icmalar oluşup

birlikte barış=silm=islam düzeni  içinde

yaşamanın önü açılıp

dünya adeta bir cennete dönüşecek.

Fiilen sünni-şia ve bütün mezhepler ve din ve inanışlar  arasında

sulh hakim olacak inşaallah…

 

 

 

 

 

 

 

Ali Bülent Dilek






Sayı: 304 | Tarih: 12.04.2015
Mehmet Barlas
HDP’nin baraj sorunu üzerinde çeşitlemeler
Küfür Tek Millettir
1241 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Hakan
Teröristler Berkin'i ikinci kez öldürdüler
Akla takılan sorular
1238 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
Batılıların başkaları adına konuşma haysiyetsizli
HEM UYUMUŞ HEM DE ZOKAYI YUTMUŞUZ!
1195 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ergün Diler
Patron kim?
Sermaye’nin kontrolündeki Patronlar
1143 Okunma
Süleyman Karagülle


© 2024 - Akevler