Eğitim sisteminin merkezinde Kur’ân olmadığı sürece...
Yusuf kaplan
13 mart 2015
Bu yazı, eğitim meselemiz üzerine yazacağım bir dizi yazının ilki. Bir giriş yazısı. Girizgâh.
KUR’ÂN YOKSA HÜSRAN VAR!
Bu yazılarda, kalkış noktam şu olacak: Bizim medeniyetimizin kurucu kaynağı, Kur’ân’dır. Eğitimimizin de, düşünce, sanat ve gündelik hayatımızın da ana kaynağı, kurucu-kaynağı Kur’ân’dır. Kur’ân’ı yoksayan her girişimin sonu hüsrandır.
Dün, Müslümanlar, tarih yapmışlarsa, insanlık tarihine ufuk ve çığır açıcı katkılarda bulunmuşlarsa, bunu, Kur’ân’a borçlular.
Fikirde, sanatta, ahlâkta ve siyasî hayatta büyük atılımlar yapmamızın kaynağı Kur’ân’dır.
Kur’ân, bize hem esaslı bir Yaratıcı tasavvuru hem muhkem bir kâinât, insan ve hakikat tasavvuru sunar.
Her medeniyetin “iyi”, “güzel” ve “doğru” tasavvuru vardır. Bizim medeniyetimizin fikir, sanat, ahlâk, siyaset ve hayat yolculuğunda “iyi”, “güzel” ve “doğru” tasavvurumuzun yegâne kaynağı Kur’ân olagelmiştir.
YENİDEN MEDRESE VE TEKKE...
Bizim ortaya koyduğumuz bu z/engin medeniyet tecrübemizi mümkün kılan şey, Kur’ân’a ve Sünnet’e dayanan medrese ve tekke sistemidir.
Eğitim sistemimizi Kur’ân ve Sünnet ekseninde yeniden yapılandıramadığımız sürece, bu kendi-kendini sömürgeleştirici eğitim sistemiyle en iyi yapabileceğimiz şey, Batı kültürünün gönüllü acenteliğini üstlenen ‘’gönüllü köleler” yetiştirmek olabilir yalnızca -şimdiye kadar yapa geldiğimiz üzere.
Bizim yeni İbn Sina’lar, yeni Itri’ler, yeni Sinan’lar yetiştirmemiz gerekiyor. Bunun için de Kur’ân’ı eğitim sistemimizin merkezine yerleştirmek zorundayız.
Yoksa, yok olmaktan kurtulamayacağımızı iyi bilelim.
Burası Müslüman bir ülke olmasına rağmen celladına âşık “laik misyoner”lerin söylediklerime inanılmaz tepkiler vereceğini iyi biliyorum.
0 yüzden yazıyı düşünceye ve düşünmeye kışkırtıcı bir anekdotla sürdüreyim...
………………………
TÜRK AYDINI NE İŞE YARAR?
Türkiye’nin en büyük, en yakıcı ve en yıkıcı sorunu, entelijansiya sorunudur: Türkiye’nin elbette ki bir aydını var ama bu “aydın ne işe yarar?”, diye sormakta yarar var.
Önce şu yakıcı ve yıkıcı gerçeği tespit etmeli: “Türk aydını”, bu toprakların, bu topraklarda yeşertilen muazzez medeniyet çınarı’nın çocuğu değildir. Batı uygarlığının zihnen ve de gönüllü kölesidir: Celladına âşık bedenen burada zihnen Batı’da yaşayan şizofrenik bir serseri!
Ruh ölümü çoktan gerçekleşmiş, metamorfoz yemiş, ülkesine ve halkına şaşı bakan, yabancı gözlerle, sığ, sahte ve körleştirici Batılı gözlüklerle bakan, halkını tepeden adam etme “görev”i olduğuna inanan bir Batı kültürü misyoneri!
0 yüzden halkıyla savaşan, halkının anlam haritalarıyla savaşan, Batı’nın gönüllü acentası, yılmaz neferi! İşte bu, yegâne varlık nedeni ve “görevi”!
Zihnen devşirilmiş, Batılıların, hem papaz ettiği, hem de uzaktan alay ettiği ama “laiklik misyoneri” ilan ettiği bir hilkat garibesi!
İdamına hükmeden celladına âşık bir sergüzeşt!
Bu tip’le işimiz çok zor ama yılmak da, yıkılmak da yok, vesselâm.
http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/egitim-sisteminin-merkezinde-kur%C3%A2n-olmadigi-surece-2008428
yorum;
İyi de hocam nasıl?
Türkiyede bir konuda anlaşan azımsanmayacak
bir kitle var.
Kuranı hayatımızın merkezine yerleştirelim.
Tamam.
Ama nasılına gelince belki bin
tane farklı ses çıkar.
İşte Akevler 47 yıldır nasılı için çalışıyor
bu işin.
Başka bir ekip var mı bizim bildiğimiz yok.
O zaman gelin işi ehline teslim edin.
Yoksa inanın 10 yılları 100 yıllar bile geçse
pek fazla bir şey değişmez…
Allah(cc) muhafaza…