İnsanoğlunun kadim geçmişinde derin izleri olması hasebiyle daima dinin çatışmalarda birinci derecede rol oynadığı düşünülür.
Bunun sahiden “din” veya “dini sebepler” öne sürülerek yapılan savaşlar yanında, en çok Avrupa Ortaçağı’nın dini ve siyasi tarihiyle yakından bir ilgisi var. Ancak teslim etmemiz lazım ki İslam dünyası da görünürde benzer çatışmaları yaşamaktadır. Kimse dine karşı veya dinin dışında bir fiilde bulunduğunu kabul etmiyor, aksine çatışıyorsa bunun dini bir meşruiyete dayandığını iddia ediyor. O zaman sormamız lazım:
Sahiden dini sebeplerle veya din adına yapılan çatışmalarda rol oynayan hakiki amil “saf din” mi, yoksa geride kendini gizleyen iktidar mücadeleleri mi?
Bu soruyu Haçlı Savaşları’nın ilk elde öne sürülen ünlü bir gerekçesi üzerinde test edebiliriz. Papa ve Kilise, Doğu’ya sefer düzenlemek üzere Avrupa’nın her yanından asker toplarken, “‘Müslüman kâfirler’in Hıristiyanları Kudüs’e sokmadıklarını, bu yüzden Kudüs’ü kurtarmak gerektiğini” öne sürüyordu. Oysa Kudüs, Müslümanların hâkimiyeti altındaki gayrimüslimlerin hepsine, Yahudilere ve Hıristiyanların ziyaretine açıktı. Denebilir ki, Kudüs ve diğer din havzaları ancak Müslümanların siyasi hakimiyetlerinden sonra gerçek anlamda din ve vicdan özgürlüğüne ve ziyaret serbestîsine sahip olabilmişlerdir. Demek ki zamanın papası, Hıristiyan dünyayı seferlere mobilize etmek amacıyla düpedüz yalan söylüyordu. Siz buna sistematik “algı yönetimi” diyebilirsiniz. Bugün de sayısız “Müslüman” en temel dini argümanları kullanarak algı operasyonları yürütmekte, rahatça yalan söylemektedir.
http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/dinlerin-engelleri_2276249.html
Yorum:
Dinlerden Barış Mı Çatışma Mı Çıkar?
İslam , Hz. Adem ile başlayan ve Hz.Peygamber ile nihayete eren dinlerin ortak adıdır. Barışı merkez alan bu dinler yüzyıllar boyunca savaşların, zulümlerin kaynağı olarak gösterilmektedir.
Bu çelişki dinlerden mi kaynaklanıyor yoksa dinleri kendi iktidar mücadelelerine araç olarak gören mensuplarından mı?
Bugün kendini ileri seviyede gören dünyamızda dahi iktidar mücadelesi din algıları ve anlayışları üzerinden yapılmaktadır. Yeri geldiğinde dinlerin bazı öğretileri kullanılmakta, yeri geldiğinde bazı öğretiler hedef alınmakta, yeri geldiğinde çeşitli yöntemlerle dinler olduğundan farklı gösterilerek bir takım operasyonlara zemin hazırlanmaktadır.
Dinlerin asıl barış ve özgürlük kaynağı olduğunun insanlığa anlatılması ancak Kuran ve diğer kutsal metinler üzerinde yapılacak bağımsız çalışmalarla mümkündür. Mevcut eğitim kurumları dinleri maalesef tamamen hayattan soyutlamakta , hayat dışına itmektedir. Bazı istihbarat örgütlerinin hakim olduğu marjinal gruplar ise dinleri savaş ve öldürme kaynağı olarak göstermektedirler.
Dinleri iktidar mücadelelerinin bir aracı olmaktan çıkarmak o dinlerin mensuplarının sorumluluklarının bilincinde olması ve bağımsız çalışmaları ile mümkün olacaktır. O zaman gerçek barış ve özgürlük dünyaya hakim olacaktır. Dinlerden ancak ve ancak barış çıkar.