Osmanlı yaşasaydı, dünya böyle olmazdı!
Yusuf kaplan
09 şubat 2015
…………………………….
OSMANLI: İNSANLIĞIN BARIŞ ADASI
Elbette ki, Osmanlı tarihe karıştı. Ama şunu bilin ki, Osmanlı’nın ruhu Balkanlarda, Kafkaslarda ve Ortadoğu’da bütün diriliğiyle yaşıyor.
Yaşıyor; çünkü yalnızca Osmanlı, dünyanın bu en zor kavşak noktasını, 400 küsur yıl barış adasına çevirmişti.
Dârü’l-İslâm kurulmuş ve dârü’s-selâm’a (barış, güven ve adalet yurdu’na) kavuşulmuştu.
O yüzden, Ahmet Cevdet Paşa, “çöküş asrı”nda bile “Osmanlı, insanlığın son adası” diyebiliyordu.
O yüzden, Osmanlı’yı durduran İngilizlerin büyük tarihçisi Toynbee, “Osmanlı’nın durdurulduğunu” ve “insanlığın geleceği” olduğunu söyleyebiliyordu.
Balkanlara, Kafkaslara ve Ortadoğu’ya açıldığınızda, size hep Osmanlı’yı hatırlatmalarının, “âhh Osmanlı!” diye hayıflanmalarının sırrı bu tespitlerde yatıyordu:
Bugün, Osmanlı’nın başardığı şeyi, Batılılar aslâ başaramamışlardı ve başarabilmeleri de imkânsızdı. Bunu en iyi Batılı büyük tarihçiler ve düşünürler biliyor ve yeri-zamanı geldiğinde dile getiriyor.
OSMANLI’NIN ÜÇ SÜTUNU: ASALET, FERASET VE ADALET
Fernand Braudel, Pax Romana (Roma Düzeni) ve pax Ameriana’nın “askerî zorbalık düzeni”ne dayandığını söylemişti.
“Pax Ottomana”, Sulh Düzeni’ydi.
Batılılar, farklı kültürlerle, medeniyetlerle ve dinlerle birarada yaşama tecrübesine sahip olmamışlardı tarihleri boyunca.
Farklı kültürlerle, dinlerle ve medeniyetlerle birarada nasıl yaşanabileceğinin en mükemmel örneğini Osmanlı medeniyet tecrübesi gerçekleştirmişti.
Asalet, feraset ve adalet ilkeleri, Osmanlı’nın yalnızca kendisini vareden ilkeler değildi; aynı zamanda başka dinlerle, kültürlerle ve medeniyetlerle kurduğu ilişkileri de belirleyen yegâne ve vazgeçilmez ilkelerdi.
O yüzden, Osmanlı, hiç bir kültürün kökünü kazımadı Batılıların yaptığı gibi. Hiç bir medeniyetin önünü tıkamadı. Hiç bir dinin kuyusunu kazmadı, farklı düşünüyor veya inanıyor diye hiç kimseyi yakmak, yok etmek için cadı kazanları, engizisyonlar kurmadı.
İşte bu nedenle, “Osmanlı insanlığın geleceğidir.”
OSMANLI’NIN DİRİLTİCİ RUHU BALKANLARDA YAŞIYOR!
Bu gerçeği, Arnavutluk seyahatim sırasında karşılaştığım bütün Müslümanlar açıkça dile getiriyorlar:
“Osmanlı gitti, biz öksüz kaldık. Bir gün, Türkiye, derlenir toparlanır, bize sahip çıkar diye hep umutlandık. Son yıllarda, bu umudumuz gerçeğe dönüşmeye başladı. Allah, yürekten yaptığımız dualarımızı karşılıksız bırakmadı.”
Karşılaştığımız herkesin söylediği şey bu.
Neden peki?
Şundan tabiî ki: Osmanlı’yı vareden ruh ve karşılıklı varolma iradesi, insanlığın insanca bir dünya kurabilmesinin yolunu açabilecek yegâne anahtardır.
Bu ruh, Batılıların yaptığı gibi, işgale, yakıp yıkmaya ve yok etmeye değil, gönülleri fethetmeye, var etmeye ve birlikte ortak bir dünya kurmaya imkân tanıyan asil ve diriltici bir ruh.
İşte Osmanlı’nın insanlığa armağan ettiği bu asil ruh, bugüne kadar aşılamadı.
Osmanlı, bizzat kendi çocukları tarafından bile anlaşılamadığı için, Osmanlı’nın aşılamadığı da hakkıyla anlaşılmadı.
BALKANLAR DÜŞERSE, TÜRKİYE DE DÜŞER!
Osmanlı’nın bu özelliğini en iyi anlayanlar, Balkanlardaki Müslümanlar.
O yüzden Balkanlara sahip çıkalım. Balkanlarla sağlam köprüler kuralım.
Yoksa, 25 yılda her şey biter. Balkanlardaki Müslümanların umutları suya düşer. Biz de bunun vebalini hiç bir zaman ödeyemeyiz.
Unutmayalım: Balkanlar düşerse, Türkiye de, Türkiye’nin umut olma hayalleri de suya düşer.
Ama umutlanmamız için güçlü nedenlerimiz var: TİKA, Yunus Emre Kültür Merkezleri, İHH, Diyanet ve özellikle de Hüdai Vakfı, Balkanlarda sessiz devrim yapıyorlar. Kalıcı ve köksalıcı tohumlar ekiyor, diriltici ruh üflüyorlar.
Bunlar da Cuma günkü yazıya artık...
http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/osmanli-yasasaydi-dunya-boyle-olmazdi-2007748
yorum;
Bize Osmanlı ruhu değil Kur’an ruhu gerek!
Onlar bir milletti geldi geçti.
Tıpkı insan olan peygamberlerin de gelip geçtiği gibi.
Baki olan Allah(cc).
Ve O’nun kelamı-kitabı.
Daha önce Allaha kavuşmanın Allahın düzenine
kavuşmakla olacağını yazmıştım.
Likauullah farz.
Hem de farzı ayn.
Bunun yolu da cihattan geçiyor.
Selefi salihinimizin yolu da buydu.
İçtihat.
Taklit değil…
Kur’an ruhu çalışmaları adım adım geliyor.
Fakat hala bazı kardeşlerimiz ölmüşleri
Diriltmeye çalışıyor.
Yazarımız da maalesef.
Yeni binyılın Kur’an medeniyeti de yeni
Müçtehitler ve içtihatlarla doğacaktır inşallah…