Hâriciye, Türkiye'nin altını oyarken...
Yusuf Kaplan
31 ekim 2014
Bir ülkenin hâriciyesi, o ülkenin dışarıya açılan kapısı, ufku, dünyasının yansımasıdır.
Bizim bir hâriciyemiz bile yok! Tanzimat'tan bu yana sözümona Türk hâriciyesi, bu ülkeye büyük tazminat'lar ödetiyor!
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Türkiye, dışarından Batılılar tarafından sömürgeleştirilemedi, ele geçirilemedi; ama içeriden hâriciyemizin hâriçten kontrol edilen devşirme elitleri vasıtasıyla sömürgeleştirildi, Batılılara teslim edildi.
TANZİMAT'TAN BU YANA HÂRİÇTEN GAZEL OKUYAN BİR HÂRİCİYE!
Tanzimat'tan bu yana Hâriciye cephesinde değişen bir şey yok -hâlâ!
Hâriciyesi olmayan tek ülke, Türkiye, dünyada!
Bu ülkenin görünüşte hâriciyesi var elbette; ama gerçekte, hem hâriçten gazel okuyan, hem de yurtdışında vatandaşın canına okuyan tek hâriciye bizim hâriciyemiz!
İngiltere yıllarımdan iyi biliyorum: Hâriciye'ye bir işinizi halletmeniz için gitmeniz, monşerlerden zılgıtı yemeniz demekti. Londra'daki Türk hâriciyesinde zavallı Türk vatandaşına hakaret ettiği, itip kaktığı için kaç hariciyeciyle 'nasıl boğuştuğumu' bir ben bilirim, bir de Allah!
Şunu rahatlıkla söyleyebilecek durumdayız: Türk hâriciyesi, vatandaşına köle muamelesi yapan, itip kakan tek hâriciye/ydi dünyada. Şimdi durum biraz yumuşadı ama esas itibariyle değişen bir şey hâriciye cephesinde!
Batı hâriciyeleri öyle mi ya! Batı'dan örnek veriyorum. Zira hem uzunca bir süre Batı'da yaşadığım için hem de Batı ülkelerini çok gezdiğim için Batı ülkelerinin hâriciyelerini iyi biliyorum.
Batı ülkelerinin hâriciyeleri bizim hâriyecimizin tam tersidir: Onlar kendi vatandaşlarını el üstünde tutarlar ama Batılı olmayan ülkelerin insanlarına böcek muamelesi, köle muamelesi yaparlar!
Ama en azından kendi vatandaşları için her şeyi yaparlar!
Bizim hâriyecilerimiz ise, kendi vatandaşları için en olmadık, en aşağılayıcı muameleyi yaparlar.
Buraya kadar söylediklerimi sert bulanlar, lütfen yurtdışına çıksınlar ve sözümona bir 'Türk' büyükelçiliğine uğrasınlar! O zaman yazdıklarımın hafif bile kaldığını söyleyecekler; bunu adım gibi biliyorum.
VURDUMDUYMAZLIK ÖRNEĞİ BİR SÖMÜRGE KAFASI
Sadece bir örnek vereceğim: Bir kaç ay önce, Ramazan'ın son günlerinde Tayland'ın Patani bölgesindeydik. Tayland'dan Malezya'ya geçerken Malezya gümrüğünde sorun çıkardı (Türkçesi: 'kıllık yaptı') Malezyalılar.
Malezya Büyükelçiliğimizi aradık. Bir 'tip' çıktı telefona. Büyükelçiye ulaştı. Ve bize 'büyükelçimiz yemekte, yemekten sonra sizinle ilgilenecek' diye bir cevap verdi.
Kelimenin tam anlamıyla 'fıttırdım'. Hem bizim sorunumuzla ilgilenmemesine hem de Ramazan'da Müslüman bir ülkede Müslüman bir ülkenin büyükelçisi olarak öğle yemeği keyfi sürmesine!
Paradoks şu burada: Bütün Müslüman ülkelerin hepsinin kreması oruç tutar. Hele de Müslüman bir ülkeyi temsil makamındaysa bu kişi, açıktan oruç yemez.
Ama bizde tam tersi söz konusudur. Bizimkiler kahir ekseriye oruç, Ramazan filan takmaz! Bu, temsil ettiği ülkeyi, halkını, değerlerini iplemediği anlamına gelir.
Nedir bu Allah aşkına? Bu, sömürge kafasıdır.
Soru şu: Türkiye'nin Malezya büyükelçisi kimdir, kimi temsil eder, kime çalışır, ne için vardır?
TÜRK HÂRİCİYESİ TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ TIKIYOR!
Vahim olan nokta şu burada: Türkiye'yi temsil eden bir büyükelçi, bu ülkenin halkını temsil ediyor demektir. Bu ülkenin değerlerini, tarihini, medeniyet iddialarını temsil ediyor; bunları başka ülkelere tanıtacak ve bu ülke adına karar alıp verirken bu ilkeler ışığında karar alıp verecek, demektir.
Bu ülkenin değerleriyle, medeniyet iddialarıyla kavgalı birinin hâriciyede yapacağı şey, Türkiye'nin önünü tıkamaktan başka bir işe yaramayacaktır. Dahası, Türkiye'nin burada aldığı kararları, bu monşer hâriciyecilerle hayata geçiremeyeceği apaşikâr ortadadır!
Mazlum halkların yeniden umudu olmaya başlayan, insanlığın önüne iyi-kötü bir medeniyet iddiası koymaya çalışan bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felâketlerden biri budur.
.............................
Ayrıca bir de hâriciyeye paralel şebeke derinlemesine sızmış durumda: Parmağında oynatıyor büyükelçileri pek çok ülkede!
Kendileri devşirme olan monşerlerin olduğu 'Türk' büyükelçilikleri, zaten bu ülkeyi, tarihî derinliğini, medeniyet ruhunu ve iddialarını temsil etmiyor, yıkıyor: Uygulanmaya çalışılan 'açılım politikaları'nın köküne kibrit suyu döküyor!
Öte yandan hâriciye'de gözlenen paralel çete-monşerler ittifakı da yine Türkiye'nin altını oymakta küçümsenemeyecek bir rol oynuyor.
Özetle hâriciyede 'paralel çete-monşerler kardeşliği' kurulmuş durumda!
Hâriciye'ye çeki düzen verilsin lütfen!
Böyle giderse, burada alınan kararların hiç biri dışarıda uygulanamaz ve her şey geri teper.
Ben uyarımı yapıyor. Gereğini yetkililer yapsın.
http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/h%C3%A2riciye-turkiyenin-altini-oyarken/56701
YORUM;
TÜRKİYE'DE HARİCİYE BAKANI BAŞBAKAN OLURSA...
Yusuf Kaplan'da böyle yazarsa.
Bekri Mustafa'nın cenaze namazını kıldırdığı ölünün kulağına
fısıldadığı"öbür dünyadakiler sana dünyadan sorarsa Bekri Mustafa
imam oldu de onlar durumu anlarlar"sözü geldi.
(http://www.edebiyadvesanatakademisi.com/edebiyad/286-bekri_mustafa_hayati_ve_secilmis_fikralari.html)
Demek ki konuşmakla işler düzelmiyor.
Maneviyat ağırlıklı konuşmalarla bile.
Batılı sistemler profesörü Erbakan hocamızın avrupada
tertiplediği ADİL DÜZEN anlatımını dinledikten sonra
buda bir sistem demiş.
"Faiz yasak kâr serbest"düzeni.
Maalesef bizim ak parti kadroları bu batılı profesör kadar
bile olamadılar.
Öğrenip uygulamayı bırak ADİL DÜZEN'in uygulanamaz olduğunu
Erbakan hocamıza ispat için Prof.Sebahattin Zaim ve Hayrettin Karaman başkanlığındaekipler kurup yıllarca çalıştılar.
Allah ta şimdi diyor ki onlara hadi bakalım ben sizi iktidara getireyim de
yönetin benim düzenin olmadan.
Tevbe sü/ûresi bitti.
Yukarılarda bir ümit ışığı görünmüyor.
Allah ve peygambere bağlılıktan söz edenler bile şaşırmış gibi
gözüküyor.
Yetiş yarabbi!
Yetiştir bize yetiştirdiklerini...