Erdoğan’ın diline düşmüştü Türkiye solu:
“Onlar geç uyanır. Çünkü gece sabaha kadar içmiştir” eleştirisini hatırlatıp gülmüştü bir konuşmasında…
Cevap Gezi’den gelmişti:
“Alkolü yasakladın, millet ayıldı.”
***
Biraz geç oldu, ama ayıldık gerçekten…
Doğan Tılıç’ın örneğiyle özetleyeyim durumu:
“12 Eylül döneminde Mamak Cezaevi’nde komünler vardı.
Tutsaklar, örgütlerine göre komünlere dağılmıştı. Dayak azken, herkes komününde yaşardı. Dayak arttı mı, bütün komünler bir araya toplaşırdı. Bugün bir aradaysak, biraz da dayak arttığı için… Elbette daha fazlası da var.”
***
Türkiye, “geriye dönüşü günbegün güçleşen”, çok karanlık bir döneme girdi.
“Dinci mezhepçi zorbalık”, “devlet şiddeti”, “piyasacı talan ekonomisi”, “dinin siyasal, toplumsal yaşamı belirlemesi”, içerde ve dışarda savaş tehlikesi”, “doğanın rant uğruna katledilmesi”, “iş felaketleri”, “kadın cinayetleri”…
Bugün dayanışmayı hayati hale getiren dayak çeşitleri…
ODTÜ’nün yamacındaki “Vişnelik”ten, tüm bunlara karşı bir çağrı yükseldi önceki gün:
“Yarınımızı AKP’nin pençesinden kurtarmak için bir araya geliyoruz.”
***
Eskiden bu tarz bildirilerin altında örgütlerin isimleri olurdu.
Bu kez, şahıs isimleri var.
“Gezi”nin derslerinden biri bu belki de…
Eskiden ortak bildiriye imza atan örgütler, toplu fotoğrafta öne çıkmak için yanındakine dirsek atardı. Şimdi herkes bir adım geride durma derdinde… Bu da “Gezi”nin öğrettiklerinden biri elbette…
Eskiden herkesin bir doğru bildiği vardı; “Siz de gelin bu doğruya katılın” çağrısı yapılırdı.
Bugün, “Gelin doğruyu birlikte arayalım” daveti var.
“Gezi” ruhunun bir yansıması herhalde…
Çağrının “Birleşik Haziran Hareketi”
ismini taşıması boşuna değil…
“Haziran bereketi” dense yeriydi.
***
Vişnelik doğumlu “Haziran Hareketi”, Gezi’nin çocuklarından biri… Gezi isyanının “Yetti artık” direncini, dayanışma ve örgütlenme bilincini, “Bir olursak, dik durursak, geriletiriz” bilgisini taşıyor.
“Haziran barikatlarını ileri taşımayı” vaat ediyor.
İlk toplantı 30 Ağustos’taydı. Uzun süredir kendi komününde yaşayan bazı hareketler, dergiler, partiler, gruplar, kabuklarından çıkıp buluştu; “Yeni Türkiye”yi konuştu. Ülkenin nasıl bir faşizme sürüklendiği konusunda çoğunluğun hemfikir olduğu anlaşıldı. Tehdit ortadaydı.
21 Eylül’deki ikinci toplantıda ise geçmiş dağınıklıktan, rekabetten, kardeş kavgasından dersler alındığı, dayanışma ihtiyacının iyice kavrandığı çıktı ortaya… Dün birbirine sırtını dönenler, nihayet birbirine yüzünü döndü. Katılımcılar, 12 Eylül sonrası kuşağın, olgunluk çağına geldiğini gördü.
Ve nihayet önceki günkü üçüncü toplantıda da hareketin adı kondu.
***
Bir partileşme hazırlığı mı bu?
Davet sahipleri “Hayır” diyor. Belki ilerde…
Ortak bildiride amaç, -yine bir Gezi çocuğu olan- “forum”ları “Meclis”lere dönüştürmek, tabandan bir direnişi örgütlerken aynı zamanda ortak akıl üretmek, “yeni bir toplumsal düzenin kurucu iradesini inşa etmek” diye açıklanıyor.
Hepimizin “makul şüpheli” hale getirildiği, toplumsal hayatın mezhep sopasıyla tanzim edildiği, “çözüm” diye diye derin bir çözümsüzlüğe gidildiği, harbin sınırda belirdiği bir aşamada, iyi geldi bu güç birliği daveti…
Ekimde çıkagelmiş haziran güneşi gibi…
Bereketli olsun!
Haziranda Kar Helvası
Zeka çeşitleri vardır bilim adamlarına göre. Bunlardan biri de ‘’kritik zeka’’ imiş ve bu çeşit yeni bulunmuş anlatıldığına göre. Tanımı; Gerçeği ve doğru olanı hemen kabullenebilme yetisidir. Bir de mühürlü kalpler vardır ki onlar daha fena.
Hala ‘’gezi’’den medet umdukları yetmezmiş gibi, ‘’gezi’nin doğruluğuna da iman ederler. Anarşi, kaos, yağmalama, ölümler, zararlar ve isyanlar doyurmamış belli ki. Ekimde haziran güneşidir tahayyül ettikleri. Ölmüş ruhlarına haziranda yenecek kar helvası beklemezler.
Barış sürecine de karşı çıkarlar. Ülkenin güneyinin çürük ve talan edilmiş olmasının pek de ehemmiyeti yok. Nasılsa ağızlarında pipo ile ahkâm kesmeyi iyi biliyorlar. Ama bir şey eksik. Evet, gezi ruhlu, sol ayaklı din düşmanlarını rahatsız eden bir şeyler eksik. Şehit haberleri yok. Çatışma sesleri duyulmaz oldu. Okuma oranı yükselmeye başladı. Yerli doktor, mühendis ve avukatlarımız oluyor. Ölümün tiz sesi beyinlerimizi tırmalamıyor.
Her ne olursa olsun er veya geç ‘’Adil Kur’an Düzeni’’ oluşturulacak ve hiç beklemedikleri bir haziran gününde onlar için hazırlanmış kar helvası yiyecek Allah Dostları…