28.09.2014
TARAFSIZ Bölge'de CHP Dersim Milletvekili Hüseyin Aygün'ü konuk etmiştim.
Hüseyin Aygün o programda...
Dönemin egemenlerinin Dersim'de oluk oluk akıttıkları kanı öyle temiz, öyle berrak, öyle hesapsız, öyle yalın, öyle mazlum, öyle güzel, öyle dokunaklı anlatmıştı ki...
Gözlerim yaşarmıştı.
*
O günden itibaren Hüseyin Aygün dendiğinde içimde hep bir "umut" yükseldi.
Çünkü benim her zaman kederli bir mazlumun, zalimleşmeyeceğine ve zalimce tutumlara asla yüz vermeyeceğine dair sağlam bir imanım vardır.
*
İşte o imanımı yıktı Hüseyin Aygün.
Nasıl mı yıktı?
Şöyle:
"Türban" konusunda ettiği kıyıcı, insafsız, nefret dolu, anlayışsız ve aşağılayıcı sözlerden dolayı...
*
Şöyle diyor Hüseyin Aygün:
Türbana hiçbir zaman saygı duymadım, asla duymam.
Arap erkek egemenlerinin kadını aşağılama aracıdır türban.
Arap erkekleri 7. yüzyılda dokuz yaşındaki kızları koynuna alıyordu.
Şimdiki Türk IŞİD'çiler 9 yaşındaki çocukları türbana sarıyorlar.
7. yüzyıldan 21. yüzyıla aynı mantık...
*
Hayatını kendi inançlarına saygı duyulmasını sağlamaya adamış bir insan, söz konusu başkalarının inancı olunca böyle bir nefret diline savrulabilir mi?
Hüseyin Aygün'ün yukarıda alıntıladığım sözlerine bakınca...
"Evet, savrulabiliyormuş" diyorum.
*
Milyonlarca kadının sadece Allah'a karşı sorumluluğunu yerine getirme iddiası ve anlayışıyla başlarına örttükleri örtüye, "Arap erkek egemenlerinin kadını aşağılama aracıdır" demek ile Alevilerin inançlarına ve ibadetlerine yönelik aşağılık sözler söylemenin, iftiralar atmanın ne farkı var?
*
Hüseyin Aygün, mazlumların zalimce bir dil kullanmayacağına yönelik imanımı yıkmıştır.
İşte bu yüzden büyük bir hayal kırıklığıdır benim için.
Yazının tamamı için
http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/73/Ahmet-Hakan/64623/Bir-hayal-kirikligi-Huseyin-Aygun
Yorum:
Küfür zihniyeti yeniden
Ben yazmaktan usandım, Ahmet Hakan hala anlamamaktan usanmadı küfür zihniyetini.
Kırk kere yazdım, kırk kere söyledim. Her seferinde haklı çıkmaktan usandım, Ahmet Hakan hala bir şey zannediyor bu zihniyeti.
Yalandan ağlamalarını ciddiye alıyor. Demokrasiyi istediklerini belirttikleri zaman zannediyor ki herkese demokrasi istiyorlar. Özgürlük istedikleri zaman zannediyor ki herkese istiyorlar. Oysaki onlar yalnızca kendilerine özgürlük istiyorlar. Kendi düşüncelerinden olmayan insanların kendi istedikleri gibi, köleleri gibi yaşamasını istiyorlar.
Ne diyor ayette (63/4):
وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ وَإِنْ يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُسَنَّدَةٌ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ
Onları gördüğün zaman cisimleri hoşuna gider. Konuştukları zaman sözlerini dinlersin. Birbirine dayandırılmış keresteler gibidirler. Her çığlığı kendi aleyhlerine zannederler. Onlar düşmandır. Öyleyse onlardan sakın. Allah onlarla savaştı. Nasıl da saptırılıyorlar.
Ayet ne güzel cevap veriyor. Bir adam televizyonlara çıkıyor. Güya PKK onu kaçırmış. Millet salak ya (!). Aralarındaki anlaşmaları anlayamıyor zannediyor. Cismini gösteriyor. Meşhur oluyor. Ahmet Hakan’ın hoşuna gidiyor. Ahmet Hakan çıkarıyor programına, orada öyle konuşuyor ki zannedersiniz ki demokrasi ve özgürlük havarisi. Ahmet Hakan dinliyor, hayran kalıyor. Oysa onları Kuran benzetiyor benzeteceğine. Sonra bir gün başörtüsü serbestleşiyor. Zannediyor kendi aleyhine. Zaten her sesi, her çığlığı kendi aleyhine zannediyor. Birden aklına İslamiyet geliyor. İslamiyet’i Arap âdeti gibi anlatmaya başlıyor. Allah’a, Peygambere, İslamiyet’e saldırmaya başlıyor. Tamamen İslam düşmanı olan IŞİD ile İslamiyet’i aynı olarak lanse etmeye başlıyor.
Küfrettikçe küfrediyor, küfrettikçe küfrediyor. Saptırdıkça saptırıyor, saptırdıkça saptırıyor. Ahmet Hakan hala uyanamıyor. Sanıyor ki bu durum bu adamın şahsı ile ilgili. Anlayamıyor küfür zihniyetini, nifak zihniyetini.