11.04.2014
A Haber'e getirilen yayın cezaları gündemdeyken, başka konuları ele almak ne kadar mümkündür bilemiyorum... Bu yasakların kavram kargaşalarının bir yansıması olduğu kesin. Sosyal medyanın özgürlüğü üzerinde sayısız çeşitleme yapanların, görsel medyanın özgürlüğü üzerinde de durmalarını ümit etmekten başka yapacak bir şey yok.
Bu arada "Kültür" üzerindeki bir kavram kargaşasını da gözden kaçırmamalıyız... Hani "Beni bir kişi anladı, o da yanlış anladı" diye bir deyiş vardır ya... CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'in CNN Türk'teki "Karşı Gündem" programında "CHP kültürü" üzerinde söylediklerini dinlerken, "CHP kültürünü bir tek Gürsel Tekin anladı, o da yanlış anladı" dedim kendi kendime...
Gürsel Tekin Mustafa Sarıgül'ün CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasını yorumlarken şöyle konuştu:
- Mustafa Bey doğru muydu yanlış mıydı sorusu şu an önemli değil. Halen iddialıyım. Çok ciddi çalışma yaptım. İstanbul'un 39 ilçesinin tomografisini çeken bir siyasetçiyim. En az yüzde 4-5 oy fark atardım ben aday olsaydım...
CHP kültürü
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2014/04/11/gursel-tekin-chp-kulturunu-yanlis-mi-anlamis
Yorum:
CHP’liler Kulübü
CHP Kültürüne geçmeden önce yazarımızın yasaklar karşısındaki tutumunu eleştirmeden edemeyeceğim.
Haftalardır süren seçim kampanyası boyunca hükümete yüklenenlerden sert kalemini esirgemeyen Barlas, söz konusu mevzu yayın özgürlüğü olunca kuru bir ümitten öteye gidememiş, tuhaf. Bu teslimiyeti neye borçluyuz acaba?
Yayın özgürlüğünden dem vurmuşken, bazı video paylaşım sitelerine getirilen kısıtlamanın ne kadar dar bir zihniyeti temsil ettiği ortadayken, hükümetten daha efektif çözümler talep etmek gerekirken, uygulamanın savunulacak bir tarafı yokken buna hiç mi hiç değinmemek ise teslimiyetten de öte bir şey olsa gerek.
Kendi istihbaratından emin olamayan, iç güvenliğini bile sağlayamayan bir hükümetin eleştirilecek çok şeyi vardır, çok…
Gelelim CHP Kültürüne.
Bu ifadeye bayıldım.
Daha iyi tanımlanamazdı. İdeolojisi olmayan bir parti ancak kültür ile ifade edilebilirdi.
Biz beğenelim veya beğenmeyelim MHP’nin bir misyonu vardır, Türkçülüğü savunur.
Biz beğenelim veya beğenmeyelim BDP’nin bir misyonu vardır, Kürtçülüğü savunur.
Biz beğenelim veya beğenmeyelim AKP’nin bir misyonu vardır, İslamcılığı savunur.
CHP’nin ise bir ideolojisi, bir misyonu yoktur!
Kulüp havasında olan bu partinin funları var. Bu partiye sırf Atatürk’ün kurduğu parti diye oy verenleri bile tanıyorum, daha ne olsun.
Elit tabakanın tenis kulübü, golf kulübü üyeliği gibi sosyal alışkanlıkları vardır. Aynı havayı soluyan, aynı dili konuşan bu insanların empati yeteneği yoktur. Bu tutumlarını siyasetlerine de aynen yansıtırlar. Bu tabakadan birinin Bakkal Ahmet Amca’yı veya Emekli Ayşe Teyze’yi anlamasını bekleyemezsiniz. Bir kereliğine olsun ekmeğini kendi almamış, faturasını yatırmamış, otobüse binmemiş bu insanlar meydanlara çıkıp “Sevgili Vatandaşlarım, biz sizin sorunlarınızı çözmek için buradayız” derlerse, makul olan şey halkın bunu ciddiye almamasıdır. Halkın içinden olmayanların onların sorunlarına eğilmeleri pek de mümkün görünmüyor. Tam da bu noktada Erdoğan’ın başarısının sırrı ortaya çıkıyor. O, halktan biri. Köy kahvesinde çay içmeyi de, bağdaş kurup oturmayı da, sobalı evde ısınmayı da, sokakta top oynamayı da, gerekirse argo konuşmayı da bilen Erdoğan’ın seçim kampanyasına bile ihtiyacı olmamıştır. Kürsüye çıkıp konuşması yetmiştir. Halk O’na güveniyor, Halk O’na inanıyor, olay budur.
Şimdi isteyen istediği kadar çıksın %50’nin ne kadar aptal, saf, kültürsüz olduğunu söylesin, nafile! Uyanış başlamıştır. İnsanlar onlara tepeden bakan, kendini üstün gören ve belirleyici kabul eden insanların ayakta tuttuğu parti olan CHP’ye prim vermiyor. Verenler de ya Hoca baskısıyla ya da hiç kusura bakmasınlar aşağılık kompleksiyle veriyorlar. Halktan birinin dahil olamayacağı bir topluluğa oy vermesini ben başka türlü anlayamıyorum.