Yalan, iftira, hayalcilik ve palavra üzerinde çeşitlemeler
03.03.2014
Eğer halkın benimseyip size oy vermesini sağlayacak bir somut projeniz yoksa ve iktidarsızlığınız kuşaktan kuşağa geçen kalıtımsal politik bir hastalık haline geldiyse, siyasette yalan söylemek de, rakiplere çamur atmak da izlenecek alternatif yollardır.
Acı ama gerçektir... Yalan, gerçekten daha fazla ilgi çeker.
Mark Twain bu acı gerçeği şöyle özetler:
- Gerçek donunu giymeye çalışırken yalan dünyanın etrafında altı kere döner!
Yalancılar dünya edebiyatında vazgeçilmez figürlerdir.
Bu yalancıların en ünlülerinden biri "Baron von Münchhausen"dir. 1720-1797 arasında yaşayan Hannoverli bu mavi kanlı Alman, Osmanlı-Rus savaşlarında Rus ordusunda göre yapmış ve hayalleri bile zorlayan savaş öyküleri anlatmıştır.
Örneğin Rus topları Osmanlı'ya mermiler yağdırırken Münchhausen namludan fırlayan bir merminin üzerine atlar ve düşman safları hakkında bilgi edinmek için, merminin sırtında karşı cepheye yol alır. Ama mermi üzerindeki yolculuğu sürerken düşmana esir düşebileceği ihtimali aklına gelir... O anda karşı cepheden Ruslara doğru giden bir Osmanlı top mermisine sıçrayıp, kendi saflarına geri döner.
Ses donar mı?
Çok soğuk bir Rusya akşamında, Münchhausen dağ yolunda atlı araba ile yolculuk etmektedir…
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2014/03/03/yalan-iftira-hayalcilik-ve-palavra-uzerinde-cesitlemeler
Yorum:
Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası
Kaset ve belge çöplüğüne dönen siyasi arena bu günlerde artık iyice çirkinleşmiş durumda. Gün geçmiyor ki bir siyasinin gizli kaseti çıkmasın, aleyhine belgeler yayınlanmasın.
Bu kasetlerden montaj olanlar da var, gerçek olanlar da.
Belgelerde de durum farklı değil. Bir de iftiralar var. İşte bunlar çok kötü.
Belli bir gruba mensup olmak veya siyaset camiasının ileri gelen, tanınan simalarından biri olmak sanki yalan haberlere malzeme olmak için yeterli bir gerekçeymiş gibi bu insanlar hakkında bol keseden yalan yanlış haberler yapılıyor. Çamur at izi kalsın misali, mide bulandırıyor.
Ahlaki değer diye bir kavram yok. Bunu hiçe sayanların kendilerini dini değerlere sahip zannetmesi ve öyle tanıtması ise ayrıca düşündürücü.
Sahnede Müslümanlar birbirlerini taşlarlar, seyirciler keyif çatarlar. Böylece Adil Düzen’in önündeki en büyük engel olan Müslümanları Allah bertaraf etmiş olur. Kabullenmesi zor ama gerçek bu.
İnsanların namaz kılması, eşlerinin başının örtülü olması dünyaya adalet getirmiyormuş, hiçbir şeyi düzeltemediği gibi çok daha kötüleştirebiliyormuş. Hep beraber bunu gördük.
İnsanın değil, düzenin iyi olması gerekir. Dünyada genel kanı bunun tersi yönünde.
Bu yanlış inanış şu sonuçları doğuruyor; yıllar süren diktatörlükler, dünyaya öcü, gerici ve zayıf olarak lanse edilen, ezilen ve hunharca öldürülen Müslümanlar ve zulme boğulan insanlık.
Tüm bu yaşananlar Kuran’a olan ihtiyacın artık ne kadar dayanılmaz bir noktaya geldiğini gösteriyor. Kuran’dan istidlal edilerek oluşturulan Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası bildiğimiz kadarıyla bu ihtiyacı karşılayabilecek tek çalışma. İlgili mercilere duyurulur.