Ananas cumhuriyetinden yazıyorum!
Yusuf kaplan
14 şubat 2014
KAMPALA / UGANDA.
İHH'nın yetim çalışmalarına katılmak üzere İHH Afrika Masası Şefi Serhat Orakçı kardeşimle birlikte Uganda'nın başkenti Kampala'dayız. Burası, 'ananas cumhuriyeti' olarak kayıtlara geçti Türk siyasî literatüründe bildiğiniz üzere.
9 saat süren yorucu ve bunaltıcı bir yolculuktan sonra sabah 4 civarında Kampala'ya inebildik.
THY uçağı önce Ruanda'nın başkenti Kigali'ye bir saat kadar yolcu indirmek ve bindirmek üzere iniş yaptı. Sonra yaklaşık bir saat Entebbe için havalandı.
EKVATORDA SICAK DA SOĞUK DA YOK AMA AFRİKA KAYNAYACAK!
Uganda, tam ekvator çizgisi üzerinde. O yüzden soğuğu da sıcağı da yok. Gecesiyle gündüzü de 12 saat civarında. Yılda sadece 25 dakikalık bir gece gündüz farkı oluyormuş.
Uganda'nın sıcağı da, soğuğu da yok dediğime bakmayın! Ananas hikâyesinde olduğu gibi Türkiye'yi bile kaynatacak kadar 'çok sıcak'!
Üstelik sadece Uganda değil, bütün bir Afrika, önümüzdeki 15-20 yıllık süreçte patlamaya hazır bomba gibi.
Hatta Afrika'nın bazı ülkelerinde bu bomba çoktan patladı bile: Orta Afrika Cumhuriyeti'nde sömürgecilerin çocukları, Müslümanları katlediyor aralıksız haftalardır. Tam anlamıyla terör havası estiriyor Orta Afrika Cumhuriyeti devleti.
Afrika'nın tam ortasından ekvator çizgisi geçiyor: Sıcağı da soğuğu da pek bilmiyor orta Afrika ülkelerindeki insanlar. Ama Orta Afrika Cumhuriyeti'nde olduğu gibi, Afrika'nın ortasına, önümüzdeki çeyrek yüzyıllık süreçte kıtayı kasıp kavuracak iç çatışmaların tohumları ekiliyor, İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar ve -sıkı durun!- İsrailliler tarafından.
Afrika'nın ortasından kuzeyine, Akdeniz şeridine; batısından doğusuna -Burkina Faso'dan Tanzanya'ya- kadar Afrika'nın kuzey yarımküresi, önümüzdeki çeyrek yüzyılda iç savaşlar nedeniyle kaynayan kazanı andıracağa benziyor.
Kolonyalizm döneminden ve post-kolonyal süreçten itibaren Afrika'nın kuzey yarımküresini kaynayan kazana dönüştürecek tohumlar Batılılar tarafından ekildi, ekilmeye de devam ediliyor hâlâ.
Afrika, yaklaşık ikiyüzyıldır inanılmaz bir hızla Hıristiyanlaştırılıyor. İngilizler ve -başta Vatikan olmak üzere- bütün diğer kiliseler, önce Afrika'nın elitokrasisini, bütün kremasını ele geçiriyorlar; ardından tavandaki operasyon başarıyla sonuçlandıktan sonra tabana doğru yöneltiliyor Hıristiyanlaştırma çalışmaları.
……………………
Bu tohumların ne denli hız kazandığına daha uçaktayken tanık oldum. Uçağımız Ruanda'nın başkenti Kigali'ye inince yanımdaki iki kişi indi, onların yerine biri beyaz, biri zenci iki kişi bindi.
Beyaz adam, profesörmüş. Amerikan quaker'larından. Kigali'de Afrika Teoloji Üniversitesi kurmuş! Bu nedenle sürekli gidip geliyormuş Kigali'ye. Üniversite'de öncelikle papazları, öğretmenleri ve işadamlarını eğiten programlar uyguluyorlarmış!
Hemen yanı başıma oturan zenci genç arkadaş da bir misyonermiş. Film eğitimi görmüş. Şu an belgesel filmler yapıyormuş. Misyonerlik faaliyetlerinin bir parçası olarak çekiyormuş bu filmleri. En son, Sudan'dan gelen göçmenlerin filmlerini çekmiş.
Beni şaşırtan, teolog profesörün bile şaşırmasına yol açan şey şu: Bu zenci arkadaş, son çektiği filmi kilisenin desteğiyle Ağustos ayından itibaren Amerika'nın 15'e yakın eyaletinde gösterecekmiş!
ÖNLERİNDEKİ TEK ENGEL: İSLÂM
Afrika'nın Hıristiyanlaştırılmasının önündeki tek engel İslâm.
Yerel Afrika dinlerinin ve geleneklerinin hem paramparça olması nedeniyle, hem de direnebilecek entelektüel ve maddî güce sahip olmamasından ötürü, yalnızca İslâm Afrika'nın Hıristiyanlaştırılmasının önündeki en güçlü engel.
AFRİKA'NIN HIRİSTİYANLAŞTIRILMASI, DAHA KOLAY SÖMÜRÜLMESİ DEMEK
Artık Afrika'yı Hıristiyanlaştırma faaliyetleri o kadar derinlemesine kök salmış durumda ki, son 20-25 yıldan itibaren Müslümanları da -her şeye rağmen- Hıristiyanlaştırmaya başlamış durumdalar.
Afrika'nın Hıristiyanlaşması demek, öncelikle, dünyanın hâlâ en zengin tabiî kaynaklarına sahip bir kıtanın kaynaklarının Batılılar tarafından daha kolaylıkla sömürülmesi demek.
İNGİLİZLERİN MÜSLÜMANLARI BİRBİRİNE KIRDIRMA TAKTİKLERİ
Sömürgecilerin Afrika'daki hâkimiyetlerini pekiştirme yöntemlerinden biri de Afrika'da Suudların, Vehhabî ve Selefî hareketlerin önünü açmak.
O yüzden, Suudlar, Afrika'da Müslümanların ciddî yekûn teşkil ettikleri her yerdeler. Suudların girdiği her yerde çatışmanın fitili ateşleniyor: Vehhabiler ve Selefiler, el-Kaide gibi örgütlerin yakıtı oluyor çünkü.
Müslümanları Müslümanlarla vurma, Müslümanları birbirine kırdırma taktiği, İngilizlerin Suudları kullanarak sadece Afrika'da değil, Balkanlar'dan Kafkaslar'a ve Türkî cumhuriyetlere kadar her yerde başvurdukları sinsi ve şeytanî bir taktik.
Peki, Afrika bu iki kıskaçtan nasıl kurtulabilir?
Bu sorunun cevabının izini, Uganda'da yaptığımız ziyaretlerde, Uganda'nın önde gelen elitleriyle yaptığımız görüşmeleri sizlerle paylaşarak Pazar günkü yazıda sürmeye çalışacağım.
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/ananas-cumhuriyetinden-yaziyorum/50304
yorum;
Kendi yavrumuzu büyütmek!
Müslümanlar maalesef -en azından benim
yaşadığım dönemde- hep tersinden düşmanlarının
propagandasını yapıyorlar.
Halbuki aynı dönemde üretilen fikir ve çalışmaları
derinleştirip geliştirebilseydik şimdi şikayet ettiğimiz
bir çok şey olmayacaktı.
Dahası dünya Müslümanları insanlığın problemlerini
çözmeyi öğreneceklerdi.
Kendi yavrumuzu büyütmenin zamanı gelmedi mi?
Tabiî ki O yavruları görebilenler için.
Allah görmeyenlere görmeyi nasib etsin.
Görenlerin de sayısını ve say’ini arttırsın…