12.05.2014
Başbakan Erdoğan'ın üslubunu sert bulanlardan olabilirsiniz... AK Parti'ye oy vermemeye yemin etmiş kesimlerin arasında da bulunabilirsiniz...
Belki medyadaki kavgaları keyifle izliyorsunuzdur ve "Yesinler birbirlerini" diyerek, kendinizi bu ortamdan soyutlamaya çalışanlardan birisinizdir...
Ancak kendinizi bu sisli ve gürültülü ortamın dışında tutmaya çalışsanız bile, geleceğini bu ülkenin geleceği ile özdeş gören bir yurttaş olarak "Bundan sonra ne olacak" sorusunun cevabını aramanız da kaçınılmazdır.
Demokrasiyi siyasal bir yaşam tarzı olarak benimsemiş ülkelerde "Bundan sonra ne olacak" sorusunun cevabı, öncelikle seçilmiş ve çoğunluğun desteklediği yöneticilerin söylemleri, üsluplarına değil, içeriklerine bakılarak anlaşılmaya çalışılır.
30 Mart dönüm noktası
Bu açıdan Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarını ve açıklamalarını dikkatle değerlendirmek, gazete köşelerindeki kavgalardan, rüyalardan veya beddualardan daha gerçekçi öngörüleri mümkün kılar.
Örneğin Başbakan Erdoğan'ın dünkü AK Parti Grup toplantısında yaptığı konuşmanın bazı bölümlerini gözden kaçırmamak gerekiyor... Bu konuşmayı dikkatle izlediğinizde, 30 Mart sonrası Türkiye'sinin eskisinden çok farklı olacağını da görebilirsiniz.
Başbakan'ın bazı konuları açık ve seçik ifade ettiği ve Cemaat yapılanmasını "Örgüt" olarak nitelediği bu konuşmanın bazı bölümlerini hatırlayalım:
"- 30 Mart seçimlerinin çok önemli olduğunu defalarca söyledim. Bu seçim herhangi bir şahsın belediye başkanı seçilmesi değildir. Bu seçimde AK Parti'nin oyunu nasıl aşağı çekebiliriz, bütün gayretler buna yönelik.
AK Parti'nin 30 Mart seçimlerinden de çok daha güçlü bir şekilde çıktığını inşallah ispat edeceğiz."
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2014/02/12/siyasetin-gelecegi-30-marta-endekslendi
Yorum:
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez!
Muhtemelen AK Parti 30 Mart seçimlerinden de güçlenerek çıkacak ve böylece tüm oynanan oyunlar sonuç vermedi sanılacak. Sanılacak diyorum çünkü asıl istenen Erdoğan’ın gitmesiyken bu başarı dönemi tam da buna hizmet edecek ancak tezgahı kuranların istediği şekilde değil.
Mevcut düzende başarı göstermeyi gaye edinen iktidar, hoşnutsuzluğun ayyuka çıkmasıyla dibe vuracak. Bu elbette ki ülke yararına olan bir şey değildir. İstenen, yanlış gidişatın farkına varılması ve yamama yöntemi yerine, yenileme yönteminin kullanılmasıdır ama olmuyor. Geçici başarıları sistemin doğruluğuyla ilişkilendirme gafletine düşenler, pek tabii olarak düzen değişikliğine gitmeyeceklerdir. Bugün özellikle yargı alanında yapılan düzenlemelerin adrese teslim şeklinde yapılması, yarın tepede olanları çok fena köşeye sıkıştıracaktır. Her yerden patlaklar ortaya çıktıkça artık yamanacak bir yer kalmadığı anlaşılacaktır.
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş. Biz de asıl kurtarıcıların gelebilmesi için dibe vurmayı bekleyelim, başka çaremiz kalmadı. Dünyada da krizler patlak vermeye başladı. Dünya devleri teker teker küçülmeye doğru yol alıyor, krizler bitmek bilmiyor. Avrupa sancılı, Ortadoğu sancılı, Amerika Allah’a emanet bir halde. Biz hala iyi olduğumuzu iddia edebiliyorsak, bu olsa olsa fırtına öncesi sessizliğin huzurudur. Allah yardımcımız olsun.