07.02.2014

KENDİNİ iki dakika Devlet Bahçeli’nin yerine koy muhterem...

*

Zararsız, iddiasız, alelade, genel geçer, sade suya tirit bir demeç vermişsin.

Verdiğin bu demeç, televizyon kanalından altyazı olarak geçiyor.

O sırada yurtdışı gezisinde olan Başbakan, o altyazıyı okuyunca öfkelenip telefona sarılıyor.

Daha “Kaldırın o altyazıyı oradan” demesini bile beklemeyen televizyon yöneticisi, “Baş üstüne efendim, emredersiniz efendim, anlaşılmıştır Başbakanım” diyor.

Ve senin demeç, kuş olup uçuyor altyazılardan...

*

Böyle bir ortamda nasıl adam gibi muhalefet yapılabilir ki?

*

Biraz düşün birader...

Muhalefet liderisin.

- Verdiğin en kıytırık, en zararsız demeç bile doğrudan Başbakan tarafından sansürleniyor.

- Verdiğin herhangi bir demecin medyada yankılanabilmesi, Başbakan’ın insafına kalmış.

- Kurulan yeni medya düzeninde iktidardakinin talep ettiği sansür, medya yöneticisi tarafından daha cümlenin ilk kelimesinde “Anlaşılmıştır efendim, derhal efendim, hemen efendim” diye karşılanıyor.

Lech Walesa olsan kaç yazar?

Sartre’ın Nobel’i ret konuşmasına bedel konuşmalar yapsan ne olur?

Malcolm X kadar etkili konuşsan ne olur?

*

Kendini iki dakika muhalefet partilerinden birinin yerine koy mübarek insan...

- Rakibinin öksürmesi bile her kanaldan canlı yayınlanıyor.

- Rakibinin sayılamayacak kadar çok televizyon kanalı ve gazetesi var.

- Rakibinin koca bir medya grubunu salma salarak satın aldıracak gücü var.

- Rakibinin azıcık aykırı gidene “Bak geliyor şimdi vergi cezası” tehdidi var.

- Rakibinin belediye başkan adaylarının başlattıkları kampanyalar bile bütün kanallardan canlı yayınlanıyor.

Ve bunların hiçbiri yetmezmiş gibi...

Verdiğin alelade bir demeç bile televizyon kanalının altyazısından geçemiyor.

Böyle bir ortamda “muhalefet destanı” yazsan kaç yazar?

En kral muhalefeti yapsan ne olur?

*

Kendini iki dakika Devlet Bahçeli’nin yerine koy kardeşlik...

Rakibin her gün bütün televizyon kanallarının canlı yayınlarında gümbür gümbür inletirken ortalığı...

Sen kıytırık bir altyazıdan bile akamıyorsun.

*

Böyle bir memlekette bırakın “adam gibi muhalefet”i, muhalefetin varlığını koruyabilmesi bile büyük başarı.

Yazının tamamı için Not supported field expression!

Yorum:

Dün dündür, bugün bugündür

Şu günlerde açıyoruz gazeteyi, okuyoruz. Cemaat hakkında küçük dilinizi yutacağınız haberler. Ertesi gün bir bakıyorsunuz, cemaatin gazetesinde haberin yalan olduğu ispatlanmış. Ertesi gün yine bir haber, yine yalanlanmış.

İnternette ses kayıtları uçuşuyor. Kayıtların birinde en başta konuşmanın tarihi yazıyor. Konuşmanın içinde İdris Bal istifa etti, diyor. Ancak İdris Bal’ın istifası konuşmanın tarihinden bir hafta sonra. Sonra anlıyorsunuz ki internetteki ses kayıtları montajlama ile üretilmiş.

Yalan üstüne yalan. Birilerini karalamak için yazılıyor, montajlanıyor. Bunu yapan da yalanı açığa çıkınca hiç utanmıyor. Çünkü sistem böyle. Bu sistem utanmama, yüzünde kızarma olmama üzerine kurulmuş.

Erdoğan Bayraktar istifa edeceğini açıklıyor. Hem de sadece partinden değil, milletvekilliğinden de. Kılıçdaroğlu daha önceden demediğini bırakmadığı Bayraktar için “delikanlı” diyor. AK Partililer de eski dostlarına yakıştırmadıkları kötü sıfat bırakmıyorlar. Gün geliyor, ilk çark gerçekleşiyor. Milletvekilliğinden istifa etmeyeceğim diyor. İkinci çark daha sonra geliyor. AK Partiden de istifa etmiyor, hatta seçim çalışmalarına katılıyor. O zaman soracak sorular ortaya çıkıyor.

Bayraktar istifa etmesini istediği Başbakanla yeniden nasıl çalışacak?

Ona saymadığını bırakmayan AK Partililer onunla nasıl seçim çalışması yapacak?

Kılıçdaroğlu “delikanlı” demeye devam edecek mi?

Bunlar bu düzenin getirdiği menfaat oyunları. Menfaatin neyi gerektiriyorsa onu söylersin. Daha önce söylediğinin ya da daha sonra söylediklerinin hiçbir önemi yoktur.

Ne demişti Demirel?

Dün dündür, bugün bugündür.