Nereye Gidiyoruz?
1011 Okunma, 3 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

 

30/11/2013

-CHP’nin görevi, cumhuriyetin inkılaplarını halka ulaştırıp halkı Avrupalı tarzda yaşamaya götürmektir. Bunu başarmıştır.

-Her bin yılın bir uygarlık anlayışı var. Herkes eninde sonunda o uygarlığın hayat tarzını yaşar. Mısır, İran, Pakistan Bangladeş hepsi ceket pantolon giyiyor.

 

-CHP Cumhuriyetin yanında Atatürk inkılaplarını yerleştirmekle görevliydi. Atatürkçülüğü DP icat etti.

-CHP Kemalizm’i yerleştirmeye çalışmış, demokrasiye geçmiş ve İslamiyet’e dönüş adımlarını atması ile devleti yaşatmada öncülük etmiştir. DP Kemalizm’i dejenere etmiş, yerine Mustafa Kemal’e tapmayı getirmiştir. Şahsa taptıran devrimlerini bertaraf etmiştir.

 

-CHP ilkeleri savunuyor, DP’nin ilkeleri batı sermayesi isteklerine göre.

-Yahudi’nin tekel sermayesi, Türkiye’yi dinsizleştirip bağımsız hale getiriyordu. Eskimiş alt yapı tesislerini CHP satın almış, borçlarını ödemiş sonra da ona güle güle deyip yeni yatırımlara ve borçlandırmaya başlayarak,  2000 yılı İsrail istilasının alt yapısını hazırlatmaya başlamıştır.

 

-Türkiye Avrupacı idi. Oysa sermaye, Türkiye’deki çıkarları hesaplıyordu.

-Sermaye Avrupa’yı gelen bekçi İngiliz modeli ile ateist kara Avrupası modeline bölmüştü. Türkiye’yi ise dinsizlik bakımından Kara Avrupası grubunda,  ekonomik bakımından Anglo tipi bir devlet yapmak istiyordu. Türkiye’ye özgü laikliği icat etti.

 

-Türkiye’yi neden darbesiz yönlendirmiyorlar da darbeleri körüklüyorlardı.

-Türkiye’nin alt yapısı yapılmalı idi. Ama Türkiye kalkınmamalı idi. Bu sebeple planladılar önce bir darbe yaparak ekonomik bakımından geri bıraktılar. Borçlandırarak alt yapısını yaptırıyorlar ayrıca dinsizleştirmek için de gerekli tedbirleri alıyorlardı.

 

-Türkiye’de çıkar çatışması Sovyetlerle batı arasında değildi. Çatışma ABD ile Avrupa arasında idi.

-Türkiye’de çatışma yoktu. Sermaye Türkiye’yi batı blokta bırakmıştı, dinsizleştiriyordu, ekonomik bakımdan borçlandırarak Osmanlılar gibi batırma politikasını izliyordu. CHP bunların farkında idi. DP ise sermaye ile bir olmuştu.

 

07/12/2013

Hangi Aşamadayız?

-Ukrayna halkı AB’ye girmek istiyor. Ukrayna hükümeti buna karşı. NATO da hükümete karşı. Obama da karşı olmalı. Bu Putin ile Obama’nın arasını açar mı? Putin, Obama Erdoğan üçlüsünü dağıtır mı? AB ile Çin’in durumu ne olur?

-AB’nin sermayeye karşı büyük kini vardır. Birinci ve İkinci Cihan savaşlarını o çıkardı. ABD’yi AB’ye o üstün getirdi. Eski Sovyet ülkelerinin de aynı şekilde sermayeye karşı durumu vardır. ABD’de sermaye ikiye ayrılmıştır. Çin’deki Yahudi sermayesi patronların sermayesi.  Putin’le Obama bir Ukrayna sebebiyle ayrılmazlar.

 

-Obama, Putin ve Erdoğan üçlüsü dev sermaye gücü ile karşı karşıyadır. Sermaye kendisinden emindir.

-Sermayenin parasal gücü buz üzerinde yazılı yazıdan ibarettir. Çok kısa zamanda bertaraf edilir. Bunun için İstanbul’da kurulacak bir kuyumcular kooperatifi üçlü grubu galip hale getirir. Kooperatif Altın bono çıkaracak ve kuyumculara kredi olarak verecektir. Kuyumcular bunu altınla kârsız değiştirecekler.  Her ulus kendi ulusal parasını bu altın senede kota edecektir. Yani onunla konvertibl hale getirecektir. Yani Adil Düzen parasını çıkaracaktır. Erdoğan bunu idrak eder, Obama, Putin, AB, Çin’le de istişare ederek İstanbul’da Kuyumcular Kooperatifi kursa, devletler sermayeyi yenerler. Erdoğan da başarılı olur. Bize kulak vermez ve bu sistemi kurmazlarsa, sermaye bunlara galip gelir ama kendisi de bu para ile hakimiyetini sürdüremez. O eğer bu işi benimserse faizden vazgeçip altın parayı devreye sokarsa o zaman sermayeye galip gelir. Adil Düzen’i o getrmiş olur. Adil Düzen’den kaçma yoktur.

 

-Savaşmak, iki tarafı da bitirir. Bu sebeple taraflar yöneticileri kendilerinin yanına alma mücadelesini verirler. Galip gelen veya mağlup olan yok olmaz, yönetim sistemi değişir.

-Üçüncü Cihan Savaşı çıkarsa bunun sonunda Adil Düzen kurulmuş olur. Adil Düzen çalışanları hazır olunca savaşla veya savaşsız Adil Düzen gelir.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:

Benzer durum

Kuran nazil olmaya başladığı zaman yeryüzünde iki büyük güç vardı, Persler ve Bizanslılar. Bunlar o çağın süper gücü idiler. Persler müşrikleri, Bizanslılar Müslümanları temsil ediyordu. Kuran nazil olmaya devam ederken bu iki güç arasında savaş olmuş ve Bizanslılar yenilmiş Persler İstanbul’a kadar gelmişlerdi. Mekke müşrikleri buna çok sevinmişler ve Müslümanlara “Sizinkiler yenildi.” demişler.

Rum suresi nazil olmuş, Rumların galip gelecekleri bildirilmişti. “O gün Müminler sevineceklerdir.” denmişti. Sonra Medine’ye hicret edilmiş orada İslam devleti kurulmuştu. Bedir zaferi kazanıldığı zaman Bizanslıların Persleri yendiği haberi de gelmiş.

Müslümanlar,  Batı Roma’nın nüfusunda olan Kuzey Afrika’yı fethetmişlerdi. Ama Bizans’ın topraklarına girmemiş, Bizans’ı yıkamamışlardır. Bizans daha sekiz yüz sene yaşayacaktı.  İran Müslümanlar tarafından fethedilmiştir. Sonra da Bizans Müslümanların ülkesi olmuştur.

Bugün de Mekke müşriklerini Yahudiler temsil etmektedirler. O günkü Pers ile Bizans Sovyetlerle ABD olmuştu. Sonunda Sovyetler yıkıldı. Batıyı temsil eden Bizans duruyor. Daha beş yüz sene duracaktır. Yıkılan Sovyetler Persleri temsil ediyor. Oralar İslam’ın ülkesi, Adil Düzen’in ülkesi olacaktır.

Sosyalizm ekonomik uygulamada İslamiyet’e daha yakındır. Sosyalistler halk ekonomisini savunurlar. Fiilen devlet ekonomisini uygularlar. Ancak Marks sosyalizmi geçici kabul etmiş, sonunda halk ekonomisine dönüleceğini bildirmiştir.

Bizim görüşümüz şudur.  İleride ABD ve AB birleşecek ve Bizans’ın daha beş yüz sene yaşamasını sağlayacaktır.  Rusya ve eski Sovyet devletleri ve Çin Adil Düzen’i kabul edecek, böylece üçüncü bin yılın uygarlığını Asyalılar kuracaktır. Yani sosyalizm İslamlaşacak ve yeni uygarlığı kuracaklardır.

Bunun olması için iki şeye gerek vardır. Birincisi Adil Düzen çalışanlarının Adil Düzen’i bir uygulamada ortaya koymaları gerekmektedir. Bunun çalışmalarına başlanmıştır. Önce ahşap evler imal edilerek dinlenme evleri yapılacak. Sonra mala mal marketler açılacak, yüz dairelik apartmanlar yapılacak ve kuyumculuk kooperatifleri kurulacaktır. Akevler bu uygulamalara başladığı zaman, Adil Düzen Partisi kurulacak ve Rusya ve Çin ile birlikte batı ile karşı karşıya gelecek, ABD ve AB ile cenkleşeceğiz.

500 sene sonra batı tamamen yenilmiş ve savaştan çekilmiş olacaktır. Adil Düzen de zirvede olacaktır. Batıda veya başka yerde yeni kuvvet medeniyeti oluşmaya başlayacaktır. Dördüncü bin yıl uygarlığı denizler uygarlığı olacaktır.

Kentler denizlerde oluşacaktır. Deniz tarımı yapılmaya başlanacaktır.  Denizlerdeki mülkiyet bizim mülkiyet anlayışımızdan farklı olacaktır.

Obama, Putin, Erdoğan üçlüsünün başarıya ulaşması Adil Düzen’i kabul etmelerine bağlıdır. Bu cümlemi Erdoğan’a ulaştırma Gürsoy Erol ve Ahmet İyimaya’ya vecibedir. İstanbul’da kuyumcular Kooperatifini kurmalıyız. Akevlersiz bunu yapamaz. Çünkü bunun fıkhı yalnız Akevler’de vardır. Reşat Erol bu yazıyı Gürsoy Erol ve Ahmet İyimaya’ya ulaştırmalıdır.  

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
09.12.2013
09:32

Gülen neden dönmüyor? Bomba iddia! Nur cemaatinin önde gelen isimlerinden Akgündüz Gülen'in Türkiye'ye gelememesiyle ilgili bomba bir iddia ortaya attı.

Akgündüz, Gülen'in çevresinde onu devre dışı bırakmak isteyenler olduğunu hatta onun Türkiye'ye gelmesini engellemeye çalıştıklarını iddia etti. Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz dershane krizini yorumlarken hükümetle asker arasında kamuoyunun bilmediği olayları da anlattı. Akgündüz "Fethullah Gülen, 2004 MGK'sında Başbakan Erdoğan'ın nasıl tavır aldığını bilse, sabaha kadar ona dua ederdi" diyor Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörlüğü'nün yanı sıra Osmanlı Araştırmaları Vakfı Başkanlığı görevini de yürütüyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın dershanelerin özel okullara dönüşmesini amaçlayan projesinden sonra hükümet ile cemaat arasındaki gerilim, cemaatin 2004 yılı MGK'sıyla ilgili çıkardığı haberler sonucu, farklı boyutlara ulaştı. Sabah gazetesine konuşan Prof. Dr. Akgündüz hükümet ile cemaat arasındaki olayları analiz ederken, 2004'teki MGK toplantısı hakkındaki bilinmeyenleri de ilk kez dile getirdi. Prof. Dr. Akgündüz ayrıca Başbakan Erdoğan'ın yurtiçinde ve yurtdışında devlet başkanlarıyla yaptığı görüşmelerde cemaati savunduğunu da anlattı. ZİHNİYET ESARETİ VARDI - İslam dünyası 150 yıldır bir türlü ayağa kalkamadı. Özellikle son yıllarda yeniden hareketlenme belirtisi var mı? - 1990'lı yıllara gelince İslam âleminde bir ferahlama, genişleme başladı. 1960'a kadar 50 küsur devlet esaret altındaydı. Bunun da çok büyük etkisi var. Sadece Türkiye bir şeyler yapabilirdi ama o da zihniyet esaretindeydi. Bana göre 1000 yıl İslam'ın bayraktarlığını yapan Türk milleti, yine liderliği ele aldı. Buna neo-Osmanlı diyen Avrupalılar, Arap âlemi ile aramızı açmaya çalışıyor. Bir defa Türk milleti, diğer milletlerden farklı olarak hiçbir zaman hegemonya altına girmemiş. Parçalanmış fakat hiçbir devletin sömürgesi olmamış. Hakikaten İslamiyet en doğru şekilde Türkiye'de yaşanıyor. - Son 11 yıldır iktidarda olan AK Parti hükümetinin seçimleri sürekli kazanmasının sırrı nedir? - Mesele şahıslarla değil, ekiple alakalı. Eskiden memleketi idare edenler yüzde 80'i yiyorlardı yüzde 20'sini de millete harcamaya çalışıyorlardı ama yol masrafına bile yetmiyordu. Ben Diyarbakır'ın Çüngüş kazası, Malkaya Köyü'ndenim. Bizim köylerin dağlarına eski hükümetler tarafından o zamanın parasıyla 5 trilyon tahsisat çıktı. İhaleyi eski bir siyasi kazandı. 5 milyona yakın fidan getirdi, büyük dağdaki dereye döktü, üzerini de taşla kapladı. Gidip istihkakını aldı. Bu hükümet iki yıl önce yine benim köyümün ormanlaşması için 5 milyonluk tahsisat çıkardı. Kaymakam takip etti 'Ağaçlar yeşermeden istihkakı ödemem' dedi. Menderes, Özal ve Erdoğan... Bu üç lider milletle aralarındaki kan uyuşmazlığını kaldırdı. Halk 'Bunlar bendendir' dedi. - Halkın sevdiği liderler olarak Menderes, Özal ve Erdoğan'ı saydınız ama Demirel'den söz etmediniz. Oysa Nur Hareketi her zaman Demirel'i desteklemişti. - Nur Cemaati'nin Demirel'e destek vermesinin nedeni, komünizmin karşısında yer almasıdır. 1990'da komünizm yıkılınca şartlar değişti. Demirel cumhurbaşkanıyken Taksim Camii'nin mütevelli heyetinin temsilcisiyken İstanbul'daki evine ziyarete gittim ve ona 'Bugün sizi Hürriyet gazetesinin başyazarı Oktay Ekşi köşesinde çok övdü. Siz Oktay Ekşi'nin övdüğü Demirel misiniz, yoksa bir zamanlar Nur Cemaati'nin 'Nurlu Demirel' dediği Demirel misiniz?' diye sordum. Bana 'Ben Oktay Ekşi'nin övdüğü Demirel'im' dedi. Demirel, Oktay Ekşi'nin söylediği gibi 28 Şubat'ın desteklediği Demirel'di. - Son yıllardaki ekonomik ve siyasi gelişmeler, Arap dünyasıyla Türkiye'yi ne kadar yakınlaştırdı? - Bugün Mısır veya Suriye'de serbest bir seçim olsa Tayyip Erdoğan veya Abdullah Gül, cumhurbaşkanı adayı olsalar yüzde 70'le seçilirler. Bu çok önemli bir hadisedir. Onun için ben İslam âleminin geleceğinden de üzüntülü değilim. Bu bir doğum sancısıdır. - Türkiye'nin hızlı yükselişi sizce kimleri rahatsız ediyor? - Biz hızlı atılımlar yapıyoruz. Almanya üçüncü havalimanından rahatsız. Çünkü Frankfurt Havaalanı işlevini kaybedecek. Bediüzzaman diyor ki 'Biz fakiriz, hafifiz. Avrupalılar bizi trenle geçti, biz balonla uçup onları geçeceğiz.' Bence Türkiye şu anda bunu yaşıyor. BU BİR DOĞUM SANCISIDIR - Gezi eylemlerinin de tam bu sırada başlaması tesadüf mü? -Sarıyer'de 100 binin üzerinde ağaç bir tek üniversite inşa etmek için yakılırken, sesi çıkmayan belli çevreler 10-15 ağaç için sesini yükseltiyorsa, bu işin arkasında bir iş vardır. Bir makale kaleme aldım ve kıyametler koptu. Ama aynı görüşümde ısrar ediyorum. Gezi olaylarını Koç grubu finanse etti. Çünkü Koç Üniversitesi, Gezi olaylarının bütün altyapısı için günlerce hazırlık yaptırdı. Maskeler orada hazırlandı. Hatta alıştırma yaptılar. Nasıl gazlar sıkılacak? Nasıl gidilecek? Nasıl kaçılacak? Divan Otel'e nasıl ulaşılacak? Bunu bilmeyen yok. Arkasından kendilerine göre bütün zinde güçleri harekete geçirdiler. 4 Nisan'da CHP yönetim kurulunda olan bir kişi, Gaziantep'e yatırım yapacak birine 'Sakın yatırım yapma. 1 Haziran'dan sonra Türkiye'de sokak savaşları başlayacak' diyor. Sadece ve sadece Türkiye'yi batırmak için. Bakın Olimpiyat'ı elimizden aldılar. Yatırım yapılmasın diye bazı çevrelere 'Türkiye teröre boğuldu, yatırım yapmayın' diye mail göndermişler. - Sizce yurtdışından kimler destek oldu? - Türkiye ilk kez maddi ve manevi yükselişe geçti. Gezi olayları, ikinci 31 Mart Vakası'dır. Sultan Abdülhamit'e o 31 Mart olaylarından sonra veya önce karşı çıkan aynı yedi grup. Gezi protestolarının organizatörleri aynı çevreler. Kim karşı çıkmış? Almanya ve İngiltere, Bağdat ve Hicaz demiryolundan dolayı karşı çıkmış. Bugün de Almanya, Frankfurt Havaalanı'ndan dolayı karşı çıkıyor. Çünkü orası sıfıra düşüyor. İstanbul merkez havalimanı oluyor. Alman vakıflarının para verdiğini devletin bütün kurumları biliyor. Diğer yedi grubun altısı da aynı. KRALDAN ÇOK KRALCILAR VAR - Hizmet hareketini İsrail ya da Amerikan neo-con'lar etkiliyor olabilir mi? - Bazen kraldan fazla kralcılar olabilir. Ben onlardan bu manadaki ittifakları asla beklemiyorum. Ama cemaat çok büyüdü. Bazen Gülen'i devre dışı bırakarak farklı hareketler yapanlar olduğunu biliyorum. Hizmet hareketinin lehine olması için kraldan fazla kralcı davranarak hata yapanlar var. - Fethullah Gülen'in Türkiye'ye gelmesini engelliyorlar mı? - Çok garip karşılıyorum orada kalmasını. Çevresindeki belli ekip ona müsaade etmiyor. Çünkü Gülen burada olsa, ona ulaşmak kolay olacak. Ve doğrular anlatılacak. - Neler mesela? - Mesela 2004'teki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı. Gülen onun mahiyetini bilse, sabaha kadar Tayyip Erdoğan'a dua eder. Ben biliyorum. Ama açıklamayacağım şimdi. Bizzat şahitlerinden dinledim. İstihbarat bilgisi değil, dedikodu değil. O tarihteki MGK toplantısı, Türkiye'nin dönüm noktasıdır. Tayyip Bey'in gösterdiği o şecaati unutarak onu aleyhine kullanmak isteyenlere sadece gülüyorum. Bu meselede keşke aklı başına gelse de Abdüllatif Şener konuşsa. Çünkü olayı, onun anlattıklarıyla biliyorum. Türkiye'nin kurtuluş sahnesidir o MGK toplantısı. Yani tarihle kıyaslarsanız ister Malazgirt zaferi, ister Türkiye'nin demokrasi meydan muharebesi deyin. Ama bakıyorum, Tayyip Erdoğan kendisinden çok emin olduğu ve orada neler yaptığını bildiği için hiç konuşmuyor, gülüp geçiyor. ERDOĞAN, PUTİN'E CEMAATİ ANLATTI - Dershane konusunun bu kadar tepki almasını nasıl açıklıyorsunuz? - Dershane meselesini gündeme getirerek gerginlik çıkaran Zaman gazetesi ve hatta Fethullah Gülen. Mücadele yolunu seçti, hata yapıldı. Yıllardır senin davanı koruyan, her ithama göğüs geren Genel Kurmay Başkanı Başbuğ ile tartışan, cemaatle ilgili iddiaları cevaplandıran bir başbakan ile mi mücadele edeceksiniz? Birbiriyle mücadele edenler müspet hareket edemez. Hizmet, mücadele yolunu seçerek hata ve kara propaganda yapıyor. Ben Kazakistan olayını kamuoyuna açıkladım. - Kazakistan'da neler olmuştu? - Başbakan risk almıştır. Dünyanın ikinci gücünün başıyla Gülen'in okullarını ve hizmetini savunmuş ve tartışmıştır. - Rusya lideri Putin ile mi? - Evet. Hangi devlet adamı bir saat 15 dakika bunu yapar? Başbakan, Putin'e '80 yıldır Bedüizzaman'a, talebelerine ve Fethullah Gülen'e Türkiye'de de ithamlar yapıldı. Bölücü, yıkıcı dendi. Bizi aldattılar, sizi de aldatmasınlar. Size bu haberleri getirenler Ergenekoncular' diye anlattı. Hükümet, cemaate destek konusunda hep samimiydi. İSTANBUL GİDERSE ÇOK YAZIK OLUR! - Önümüzde üç önemli seçim var. Yeni bir sokak hareketi bekliyor musunuz? - Bu meselede endişelerim çok. Birinci endişem büyükşehir belediyelerinde. 'Dindarım' diyen birileri, basit tartışmalar sebebiyle Türkiye'nin istikbalini karanlığa atarlarsa Cenab-ı Hak ne onları ne de hükümeti afeder. Dershane tartışmasına basit tartışma diyorum. Onların bir kısmına göre hayati bir tartışma. - Böyle bir risk var mı? - Dikkatli olunması gerekiyor. Hele hele Mustafa Sarıgül açısından çok endişeliyim. Çünkü eskiden Gülen'in cemaati onu destekledi. Olayın temeli şu, maalesef şerde ittifak çok kolay. Tayyip Bey, Diyarbakır'da konuşma yapınca, Kemal Kılıçdaroğlu 'PKK'lılara taviz' diye bağırıyor ve BDP ile ittifakı konuşabiliyor. Bu çok tehlikeli bir yaklaşım. Bana göre burada Saadet Partisi ve MHP cephesine çok büyük görev düşüyor. Keşke İzmir'de AK Parti'yi MHP, Mersin'de de MHP'yi AK Parti desteklese. Doğrusu endişeliyim. Bir İstanbul kaybedilirse, Diyarbakır'a benzemez. Çok yazık olur. - Hizmet hareketine mesaj mı gönderiyorsunuz? - Mesaj değil, sitem gönderiyorum. Tekrar ediyorum dershane tartışmasını çok basit bir tartışma olarak görüyorum. Ve eğer bu ihtilaf sebebiyle bir kısım ehli iman gider de yanlış yerlere el verir, İstanbul yadellere düşerse, bunun sorumluluğu herkesindir. - Cemaatin medyası, Gezi olaylarını destekler nitelikte miydi? - Hizmet tarafı, Gezi olaylarını neredeyse tasvip etti. Bu çok acı bir gerçek. Emre Uslu dehşet bir yazı yazdı 'Bu gerginliğin üç sebebi var' diyor 'Birisi İsrail, cemaatin İsrail'e bakışıyla hükümetin farklı. İkincisi Avrupa Birliği' diyor. Avrupa Birliği'nin altına mı yatalım yani? 'Gezi olayı, hürriyetleri kısıtlamaktır' diyor. Yani düşünün, Koç'un fonksiyonunu anlattım. Ama Zaman gazetesinde Koç'u destekleyen manşet atıldı.

Reşat Nuri Erol
12.12.2013
10:15

AKP Cemaat kavgası hız kesmeden devam ederken Star gazetesi yazarı Fehmi Koru'dan çarpıcı bir uyarı geldi. Koru, hizmet alanında Gülen Hareketi'nin siyasi alanda ise AKP'nin yanında durduğunu kaydettiği yazısında cemaate seslendi ve "bu kavganın sonunda biteceksiniz yapmayın" mesajı verdi. İKİ TARAFTAN BİRİ SÜRECİN SONUNDA YOK OLACAK! AKP ve cemaati arasındaki savaşta bir kazananın olmayacağını ama mutlaka bir kaybedenin olacağını vurgulayan Koru "İçim içimi yiyorsa, sebebi, takdir ettiğim iki bloktan birinin bu sürecin sonunda yok olacağını düşünmemdir... Hangisi yok olursa olsun, ben eksileceğim..." dedi. İşte Koru'nun yazısındaki ilgili bölüm: Neden birbirine ters baksınlar, yollarını ayırmak için desiselere başvursunlar? Bu soru bana hâlâ mantıklı geliyor... Fişlemeler? Kadro tasfiyesi? Bu yoldaki iddialar, yayınlar hiç inandırıcı gelmiyor bana... Çok basit bir sebepten: Hizmet Hareketi şimdi köküne kibrit suyu dökmeye azimli bir cepheyle karşı karşıyaymış gibi davranmıyor... Öyle cephelerle geçmişte karşı karşıya kaldığında belâyı ustaca savuşturmayla sonuçlanacak stratejiler izlemişti; oysa şimdi sonunda mutlaka kazanacağı bir çatışmaya girmiş gibi davranıyor... Yok edilmekten kurtulmak değil, sanki yok etmek amaçlanıyormuş gibi... İçim içimi yiyorsa, sebebi, takdir ettiğim iki bloktan birinin bu sürecin sonunda yok olacağını düşünmemdir... Hangisi yok olursa olsun, ben eksileceğim... Ak Parti’nin Cemaat’i ve hizmetlerini bitirmek gibi bir niyeti ve azmi olduğuna asla inanmam; fakat şimdiki kavganın Cemaat üzerindeki etkisinin ‘öldürücü’ olacağını da düşünmeden edemiyorum.

Reşat Nuri Erol
13.12.2013
07:47

ÜSTAD'IN VE ÇALIŞMA ARKADAŞLARIMIZIN DİKKATLERİNE...

HAYRETTİN KARAMAN YAZISI; DEVAMI DA OLACAK...

"MÜÇTEHİD YETİŞME MERKEZİ" ÇOK GEREKLİ...

MESELEYE BİR DE BU AÇIDAN BAKILMALI...

*

Alimler fırkası Bugün mevcut olan, 'alimler birliği' değil, bu ismi taşıyan, ama gerçekte 'alimler fırkası'; yani bölünmüş ümmetin küçük parçalarını temsil eden gruplardır. Ümmetin alimleri, ehl-i sünnet ve ötekiler, tasavvuf erbabı ve karşı çıkanlar, usulünce ictihada taraftar olanlar ve karşı çıkanlar, tek mezhebe bağlı olanlar ve olmayanlar, bir etnik veya dini gruba bağlı olanlar ve olmayanlar, kavmiyetçiler ve kavmiyetçi olmayanlar, belli bir siyasi partiyi destekleyenler ve karşı olanlar şeklinde bölünmüş ve gruplaşmışlardır. 'Her grup kendine ait olana sarılmakta, onunla tatmin olmaktadır'. Âyetler, hadisler, ictihadlar, ibareler peşin hükümlere göre seçilmekte ve yorumlanmakta, sonuçta 'tek kitap, tek peygamber, tek kıble' sahibi ümmet 'tek yolda' olamamakta, farklı dinlerin halklarına karşılık bir 'tek camia' teşkil edememektedirler. Allah Teâlâ, 'Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin, sizden olan ülü'l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz –Allah'a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız– onu, Allah'a ve Peygamber'e götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir' buyuruyor (Nisa: 4/59). Birçok müfessir 'ülülemr'i 'alimler olarak tefsir ediyorlar. Bu tefsire göre ümmet, ulemasına itaat edecek; ama ümmetin uleması yok, fırkaların uleması var. Ayrıca anlaşmazlıkların çözümü için Kur'an-ı Kerim'e ve Sünnet'e başvurulacak; bunu kim yapabilir? Müctehid alimler yapabilir. Peki bugünkü anlaşmazlıkları, problemleri Kitab'a ve Sünnet'e götürerek çözecek müctehidler var mı? Alimler fırkalarının çoğuna göre yok, olamaz ve iddia edenler de dışlanır. Bir kişinin yapamadığını birden fazla alim bir araya geldiğinde yapabilir, alimler topluluğu birlikte çalışarak ictihad da yapabilirler; bunu (şûra ictihadını) kabul edenlerin sayısı daha çoktur. Peki ümmetin ve ulema fırkalarının tamamının itaat edeceği bir 'ictihad şârası' oluşturmak mümkün mü? Teorik olarak ' evet, ama pratikte 'imkansız'. Bu yazdıklarımı abartılı bulanlar olacaktır; size ibretlik tecrübelerden, olup bitenlerden, vakıadan söz edeyim: Bu yılın Nisan ayında '30 alimin bir araya gelerek Türkiye Alimler Birliği'ni kurdukları haberini okuduk. Yine Nisan ayında 'Türkiye Alimler Birliği Platformu', Grand Anka Oteli'nde gerçekleştirilen basın toplantısında kuruluş kararını ilan etti. Bu platform, baştaki birlik değil. Aynı günlerde Diyarbakır'da kurulan İslam Âlimleri Birliği açılış toplantısında konuşan alimler, Müslümanların birlik beraberliğine vurgu yaparak, birlik beraberliğin yolunun alimlerin ittifakından geçtiğini belirtti. Bu birlik de yukarıdaki iki 'birlik'ten başkadır. Mısırlı ilim ve davet adamı Safvet Hicazî ve Muhammed Musa eş-Şerif hocanın sekreterliğini yürüttüğü Dünya Ehl-i Sünnet Âlimleri Birliği (er-Râbitatü'l-Âlemiyye li Ulemâi Ehli's-Sünne)'nin kuruluş aşamasındaki toplantılarından birine de Dâru'l-Hikme ev sahipliği yaptı. Karadavî'nin başkanlığında kurulmuş olan 'Dünya Müslüman Alimler Birliği' var. Irak'ta 'Müslüman Alimler Birliği' var. Yine Irak'ta 'Şii ve Sünni Alimler Birliği' var. Lübnan, bilad-ı şam, sufi... alimler birlikleri var. Bu kadar ayrı birlik, birlik midir, fırka mıdır? Fırka ise birlik nasıl olur? Cevabı gelecek yazıda.





Sayı: 234 | Tarih: 8.12.2013
Ahmet Hakan
Baransu
Dün dündür, bugün bugündür
1198 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Barlas
Rekabet etmek yerine nefret etmek alternatif midi
Neyin kavgasını yapıyoruz?
1064 Okunma
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
Nereye Gidiyoruz?
Benzer durum
1011 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Hüseyin Gülerce
Boğazı sıkan el gevşedi ama.
Çatışma sürüp gider.
1002 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Egemen Azınlıklar Faşizmi
Yönetim Şekli Bir Olmalı
999 Okunma
Emine Hocaoğlu