16.11.2013
İKTİDAR partisi için çalışan bir araştırma şirketi anket yapmış.
Sordukları sorulardan biri şu:
“Kızınızın erkeklerle aynı evi paylaşmasına dair tutumunuz ne olurdu?”
Cevap tam da bekledikleri gibi çıkmış.
Ahalimizin büyük çoğunluğu “Rahatsız olurdum, tepki gösterirdim” demiş.
Dünyanın en medeni, en aşmış, en taşmış, en rahat, en özgürlükçü ahalisine bile...
“Abi, senin kız, erkeklerle aynı evde kalacakmış...
Ne dersin?” diye sorarsan...
Aşağı yukarı aynı cevabı alırsın:
“Kalmasa iyi olur...”
“Öğrenci evleri” meselesinin doğurduğu tartışmanın doğru sorusu, “Senin kız, erkeklerle aynı evde kalsın mı babacığım? Ne diyon sen bu işe?” sorusu değildir.
Doğru soru şudur:
“18 yaşını bitirmiş insanların evlerine polis marifetiyle baskınlar düzenlensin mi, düzenlenmesin mi?”
Soruyu böyle sorduğun zaman...
Bizim ahalinin çoğunluğu bile, “He ya... Evleri bassın polis... Gözlerinin yaşına bakmasın... Alayını çeksin karakola...”
diye cevaplamaz.
Ama diyelim ki...
Anket yaptın ve ahalimizin
yüzde 99’u...
“Polis 18 yaşını bitirmiş bireylerin yaşadıkları özel evlere baskın yapabilir, devlet bu evlere müdahale edebilir” dedi.
Ne yapacaksın?
“Halk böyle istedi, icazeti aldık, dalıyoruz evlere” mi diyeceksin?
Bir düşün bakalım:
Varlık Vergisi’nin çıkarıldığı dönemlerde bir anket yapılsaydı.
“Ey ahali! Rumlara, Ermenilere ve Yahudilere varlık vergisi çıkarak mı?” diye sorulsaydı.
Ahalimizin yüzde 99’u “Tabii ya... Salalım vergiyi bunların üzerine... Hem de hemen...” demez miydi?
Ne yani?
Bu durumda Varlık Vergisi çok mu “şükela” olacaktı?
O kadar geriye gitmeye de
gerek yok.
Ne yapmıştı Turgut Özal?
Şunu yapmıştı:
“Erbakan, Ecevit, Demirel siyaset yapsın mı, yapmasın mı?” diye ahaliye sormuştu.
Allah’tan ahalinin yüzde 51’i “Yapsın” demişti.
Ya “Yapmasın” diyenler birkaç puan fazla olsaydı ne olacaktı?
Ahalimizin arzusuyla bazı kişilere siyaset yapma yasağı getirilmiş olmayacak mıydı?
Peki bu durumda demokrasi, temel haklar, özgürlük falan ne olacaktı?
Yerin dibine batmayacak mıydı?
Daha geçenlerde...
Batı ülkelerinden birinde minarelere yasak getirilmeye kalkışıldı.
Gerekçe şuydu:
“Anket yaptık, bizim ahali minare görmek istemiyor.”
Peki bizim Başbakanımız, Dışişleri Bakanımız ne demişti o Batı ülkesinin idarecilerine:
“Efendiler! Kendinize gelin! Temel haklar ve inançlar anket konusu olamaz, referandum konusu olamaz.”
Buradan çağrı yapıyorum:
Temel hak ve özgürlüklerin çiğnenmesine meşruiyet sağlama aracı haline getirilmeye çalışılan anketlerin sonuçlarını oturup tartışmayın, zerre kadar ciddiye almayın o anketleri.
Sadece “Anketiniz batsın” demekle yetinin.
Ki gayet yeterli olacaktır.
Yazının tamamı için Not supported field expression!
Yorum:
Dershaneler ve öğrenci evleri
Son günlerde kamuoyunun iki konusu var: dershaneleri kapatmak ve öğrenci evlerini denetlemek.
Bir olayın nasıl meydana geldiğini anlamanın yolu o olayın neticesinde kimin en çok zarar göreceğini veya kimin en çok faydalanacağını tespitten geçer.
Cemaatin dört önemli güç kaynağı vardır: Özel okullar, dershaneler, öğrenci evleri, yurtdışı okulları.
Dershaneleri kapatmak cemaate çok ciddi bir darbe vuracaktır. Bu nedenle cemaatin bütün medya organları şiddetle reaksiyon veriyor. Öğrenci evlerini ahlak bahanesi ile denetime almak aynı şekilde yine cemaate ağır bir yara aldıracaktır.
Birileri başbakana ne fısıldadı ve onu nasıl ikna ettiyse başarılı oldu. Zaten 2-3 sene önce cemaat mensuplarından devlet kademelerinde üst düzey yönetici olanlar kızağa alınmaya başlanmıştı. Önce Milli Eğitim Bakanlığı sonra da Emniyet Müdürlüğü kadrolarında daha sonra da diğer kurumlarda bu durum gerçekleştirildi.
Operasyon devam ediyor. Bir güç ki bunun kim olduğunu herkes biliyor, çok ciddi bir oyun oynuyor ve AK Partiyi kendi eliyle uçuruma doğru götürüyor.
Başbakan da kendisine hak yolu gösterdiğini zannettiği insanların onu kaybolmaya doğru götürdüğünü fark etmiyor bile.