14.09.2013
BİR: Suriye politikası hiçbir komplekse kapılmaksızın değiştirilmeli. Yeni Suriye politikası, “akan kanın durması” hedefine yönelmeli.
“Artık Suriye’de tek bir kişi bile ölmemeli” hedefi, biricik amaç haline gelmeli. Türkiye barışın en hızlı taraftarı olmalı ve “ateşkesi sağlayacak güç” olarak devreye girmeli.
*
İKİ: Alevi vatandaşlarımızda son zamanlarda giderek artan kaygıların giderilmesi için dört başı mamur ve içtenlikli bir “ilk hedefler bildirgesi” yayınlanmalı ve yürürlüğe sokulmalı. Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmeli, köprünün adı değiştirilmeli.
*
ÜÇ: Sokak gösterilerine “Marjinal grupları ezip de geçelim hey!” mantığıyla yaklaşmaktan vazgeçilmeli. Hem barışçıl gösterilere izin verilmeli, hem de gösterilerin nedenleri sosyolojik olarak incelenmeli.
*
DÖRT: Kürt sorununun çözümü, “Az ver/çok kazan” mantığından çıkarılmalı... Meseleye eşitlikçi, özgürlüğe dayalı ve hakkaniyet ölçüsüne uygun yeni bir anlayışın inşası olarak bakılmalı... Ve hepsinden önemlisi bu tutum artık içselleştirilmeli.
*
BEŞ: “Yaşam tarzımıza müdahale ediliyor” algısına ve kaygısına, “Bunların hepsi fasa fiso” mantığıyla yaklaşılmamalı... “Biz kimin yaşam tarzına müdahale ettik” diye bağırmak yerine, “Acaba bu algıya neler neden oluyor” denmeli ve algının yıkılması için mücadele edilmeli.
*
ALTI: Bağırmaktan dinlemeye geçilmeli. Retoriğe değil bilgece sözler etmeye özenilmeli. Nefret edenleri daha çok nefret ettirmeye, sevenleri daha çok sevdirmeye yönelik stratejiden derhal vazgeçilmeli. “Bir oy daha fazla almak” anlayışını bir tarafa bırakıp, “Barış içinde beraber yaşamaya bir adım daha atmak” anlayışına geçilmeli.
*
YEDİ: “Bunlar”, “onlar”, “şunlar” gibi sözcükler literatürden çıkarılmalı... Sadece “biz” denmeli. “Biz” dendiği anda “siz” denmemeli. Taraftarların saflarını sıklaştırmak yerine ülkenin saflarını sıklaştırmaya çalışılmalı. “Biz her şeyi biliriz”den, “Biz her şeyi öğrenmeye ve anlamaya hazırız”a geçilmeli. Kibrin yerini alçakgönüllülük almalı.
*
SEKİZ: Farklılıklar zenginlik olarak, eleştiriler yol gösterici meşaleler olarak, özgürlükler insanlığın olmazsa olmazları olarak görülmeli. İnsani haklar lütuf gibi sunulmamalı. Verilen hizmetler başa kakılmamalı.
*
DOKUZ: En çok itham edenin değil en çok anlayış gösterenin baş üstünde tutulduğu, en çok kışkırtanın değil en çok yatıştıranın yükseldiği, en savaşçının değil en barışçının tercih edildiği bir döneme geçilmeli.
*
ON: Türkiye’nin en önemli meselesinin, “Bir arada beraberce yaşama ülküsünün yitirilmesi” olduğu görülmeli... Atılan her nutuk, yapılan her iş, ortaya konan her yaklaşım bu ülkünün yeniden kazanılmasını sağlamayı amaçlamalı.
Yazının tamamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24707372.asp
Yorum:
10 maddelik plan
BİR: Suriye politikamız tamamen yanlıştır. Bir yerde yönetici zulmediyorsa yöneticiye zulümden vazgeçmesi, halkına da bize hicret etmesi söylenir. Yönetici zulümden vazgeçerse ne ala. Vazgeçmezse ve halkın bize hicretine müsaade ederse yine bir şey diyemeyiz. Ancak yönetici hem zulmedip hem de hicrete müsaade etmiyorsa hakemlere gidilir ve hakem kararı ile onunla savaşılır. Bunun dışında halkı ayaklandırmak, halka alttan silahlar vermek fesat çıkarmaktır. Netice ortadadır. Daha da kötü olursa nasıl hesap vereceğiz Allah’a?
İKİ: Cemevleri caminin dengi değildir. Olsa olsa tekkelerin, tarikatların dengidir. Yani Adil Düzen’deki “Ahlaki Dayanışma Ortaklıkları” dengidir.
ÜÇ: Bütün sokak gösterileri organize edilir, provokatörler de ortalığı karıştırır. Hiçbir sokak gösterisi barışçıl insanların demokratik hakları vs vs gibi sebeplerle gerçekleşmez.
DÖRT: Eğer sorunun adına Kürt sorunu derseniz zaten ülkeyi bölmüşsünüz demektir. Sanki Türkiye’de ırklara özel uygulama yapan bir kanun, tüzük veya yönetmelik varmış gibi olayın adı oldu Kürt sorunu. Ne yapalım? Kürtlere özel ayrıcalıklar veren kanunlar mı çıkaralım? Anayasada Kürtlere özel haklar mı verelim? O zaman bu ülke bölündü demektir. Zaten amaç da bu değil mi? Kürtlerin içine ırkçılık tohumları ekilerek zihinlerde bölünme gerçekleştirildi bile. Geçmiş olsun.
BEŞ: Yaşam tarzı ahlaksızlık olana sessiz kalınması mı gerekir? Yaşam tarzına başkasına zarar vermediği sürece müdahale edilmez. Sınır budur.
ALTI: Barış içinde beraber yaşamanın tek yolu Adil Düzen’dir.
YEDİ: Siz-biz şeklinde kutuplaşmalar ekseriyet demokrasisinin neticesidir. Diğer insanları kendi istediği şekilde yaşatmak, onlara zorla hoşlanmadıkları şeyleri yaptırmak veya onların farzlarını (başörtüsü gibi) engellemek bu uyduruk demokrasinin eseridir. Bu kutuplaşmaları kaldırmanın tek yolu Adil Düzen’dir.
SEKİZ: Önemli olan insani haklardır. “Türklerin hakkı, Kürtlerin hakkı …” şeklinde ırksal sözler, farklılıklardaki zenginliği ve güzelliği ayrılığa dönüştürmekten öte gidemez.
DOKUZ: En çok anlayış gösterenin baş üstünde tutulduğu, en çok yatıştıranın yükseldiği, en barışçının tercih edildiği dönem Adil Düzen dönemidir.
ON: Bir arada beraberce yaşama ülküsünün gerçekleşeceği tek düzen Adil Düzen’dir.