07/09/2013
-İkinci Cihan sonu düzen bozuldu. Yeni düzen gelmedi. Yeni insanlık kendi istedikleri şekilde oluşacak. Bence büyük devletler düzenleyecektir.
-Büyük devletlerin anlaşmaları ve düzenlemeleri için ne yapmaları gerektiğini bilmeleri gerekir. Bu da sadece Adil Düzen’de vardır. Çok doğru yoldur. Yarın insanlık Adil Düzen’i kabul etmek zorunda kalacaktır.
-Ülkeler büyük güçlerin güdümündedirler. Ülkeler kendi istediklerini düşünürler.
-Geçmiş 500 yılda sermaye dünyayı yönetti. Birinci ve ikinci Cihan Savaşlarını çıkardı. Haritaları istediği gibi çizdi. Bunu keşfettiği karşılıksız para ile yaptı. Bugün siyasi hâkimiyetini kaybetti. Mali hakimiyetinin de bir gecelik işi kaldı. İnsanlığı artık ilim yönetecektir.
-Büyük güçler halkı değil yönetici lideri yönlendirirler. Mısırda yeni yapı oluşturuluyor.
-Gelecekte yerinden yönetim ve hakemlik sistemi hakim olacaktır. Merkezi dayatmalar yerine, halkın yaptığı sözleşmeler ve hakemlerin kararları hakim olacaktır. Devlet hakem kararlarının bekçisi olacaktır. Dolayısıyla demokrasi gelecektir.
-Büyük güçler, büyük devletler değildir. Etkin devletlerdir.
-Biz büyük devlet tabirini kullanmıyoruz, etkin devletler diyoruz. Etkin devletler Adil Düzen’i başarı ile uygulayan devletlerdir. Türkiye’nin bu günkü konumu Adil Düzen sayesindedir.
-Muhalif partimizden biri modası geçmiş ırkçılığı savunur, diğeri modası geçmiş yöntemleri savunur.
-Partilerimiz, hiçbir şeyi savunmuyorlar. Batının talimatı ile kör, sağır ve dilsiz kalmayı tercih ediyorlar. Keşke savunsalar. Hiç olmazsa ayık olurlar. Ayık olsalar, Adil Düzen’e uyarlar. Karşı gelirler veya benimserler.
-Devlet güçlü ekonomi ile, güçlü ordu ile korunur. Ekonomimiz uçuruma gitmektedir.
-Köyler boşalmakta, küçük işletmeler kapanmakta, dış borçlar artmakta, dış ticaret açığı büyümekte, devlet giderlerini borçlanarak kapatmaktadır. Yap işlet modeliyle devlet yıkıma gitmektedir. İmkanlarımızı satarak ve borçlanarak rahat yaşıyoruz.
-İktidar, ülkeyi muhalefetin de desteğiyle iyi yönetirse ülkemiz daha etkin hale gelir.
-İyi yönetmek bilgi ile olur. Muasır medeniyetin fevkine çıkmak ileri müspet ilimle olur. Bu da ancak Adil Düzen’de vardır.
28 Şubat
14/09/2013
-28 Şubatta ANAP ile Refah devamlı olabilirdi. Doğru yol ile Refah’ın ömrü altı aydır demiştim.
-Ecevit kahramanlık göstererek bizimle koalisyon kurdu. Kısa zamanda bitti. Çiller kahramanlık yaparak bizimle koalisyon kurdu ve bugün AK Parti o koalisyonun ürünüdür.
-ANAP, AB yanlısı ve DYP ise ABD yanlısı idi. Refah da Avrupa yanlısı idi.
-Çillerle sorunumuz olmadı. Bu koalisyon iki partiyi de tarihe gömdü.
-O zaman yazdığım derginin yetkilisi, askerler senin yazmanı istemiyor dedi ve ayrıldım. Maaşımı vermeye devam etti. Sonra istemeyen askerle görüştüm. “Biz sizin hakkınızda herhangi kötü bir rapor almadık. Siz listemizde yoktunuz sonra basın ekledi.” dedi.
-Sermaye, listeyi veriyor askerlere oynatıyor. Mahir Bey’i koymuyor. Çıkarırlar diye düşünüyor. Sonra listeyi kontrol ediyor ve yeniden devreye sokuyor. Şimdi kim askerlerin suçlu olduğunu söyler. Devlet sermayenin isteklerine dayanamamış. Askerlerin isteğidir diye sermayenin istediğini yapmış. Yapanlar da suçlu sayılmazlar. Gücümüz o kadardı.
-Sorun askerler değil, ekonomi idi.
-Askerler, adına yapılıyordu. Askerler de ses çıkarmıyordu. Sermaye Türkiye’yi ekonomik bakımdan geri bırakmak için on yılda bir darbe yaptırıyordu. Türkiye ekonomi zorunluluğundan dolayı dediklerini yapıyordu.
NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.
Yorum:
Suçlu Yok, Beceriksiz var!
Türkiye Cumhuriyeti 1920’de kuruldu. Osmanlı İmparatorluğundaki oyunlar farklı idi. Bugün bizi fazla ilgilendirmez. Bizim siyasetimiz Lozan’la başladı. Eski defterleri hep kapattık. Türkiye’de yapılan iki önemli hata vardır. Biri dinde yapılmıştır. Dinsizlik dayatması hala sürmektedir. Diğeri de ekonomide yapılmıştır. CHP kapalı ekonomisi ile ülkeyi yoksullaştırdı. Sonra gelenler ülkeyi dış sermayeye teslim ederek uçuruma doğru götürmektedirler.
Cumhuriyetin yöneticilerine baktığımızda onların içinde kötü niyetli kimse yoktur. Bayar dışında bilgisize kimse de yoktur. Olayların farkındadır. Dolayısıyla herkes kendi içtihadı ile ülkenin çıkarları için çalışmıştır. Gerek din, gerekse ekonomi ülkemize has bir oluş değildir. Her ikisi de dünyada uygulanmış bir akım idi.
Bizim oturup geçmişte yapılanları kritik edeceğimize, geleceğimize bakmamız gerekmektedir. Önce dünya nereye gidiyor. Dünya dinsizliğe mi, dindarlığa mı gidiyor? Dünya merkezi ekonomiye mi yoksa hak ekonomisine mi gidiyor? O halde önce bunu tespit etmemiz gerekir.
İkincisi ise dindarlık iyi midir, kötü müdür? Halk ekonomisi iyi midir, kötü müdür? Onu tespit etmemiz gerekir. Eğer bunlar iyi ise dünya da o yöne gidiyorsa işimiz kolaylaşmıştır, demektir. Çalışmamızı, siyasetimizi buna göre yönlendirmeliyiz. Biz Akevleri kurduğumuz zaman dünyanın dindarlaşacağını, dünyada halk ekonomisinin hakim olacağını yazdık. İki kitabımız vardır. Otuz kırk sayfalık bu kitaplarımızı okursanız, o zaman ne yazdığımızı görürsünüz. Biri iş ekonomik sistemidir. Diğeri de günümüzün meseleleridir. Her ikisini de kitaplarımız arasında, internet sitemizde bulabilirsiniz.
O kitapçıkların değerini anlayabilmeniz için o günkü durumu bilmeniz gerekmektedir. O gün neredeydik, bugün nerdeyiz!
Bizim görüşlerimiz, müspet ilme ve Kur'an’a dayanmaktadır. Müspet ilim bize diyor ki; insanlık daima ileriye gitmiştir, insanlık daima özgürlüğe doğru gitmiştir. Kuran içtihat müessesesini getirerek insanları özgürleştirdi. Bugün dünya hep özgürlüğü savunmaktadır. Esed gitmeyebilir ama Suriye’ye demokrasi gelecektir. Mısır’da İhvan iktidar olmayabilir ama Mısır’a da demokrasi gelecektir. Arkasından insanlık Adil Düzen’e ulaşacak. Ekseriyet demokrasisine değil, hicret demokrasisine ulaşacaktır.