16.08.2013
Bir kan deryası içindesin: Mısır’ında kan akar, Suriye’nde kan akar, Irak’ında kan akar...
Batılılar için sırasını beklemekte olan bir hedefsin: Afganistan tamam, Irak tamam, Suriye eh işte, İran sırasını beklemekte falan.
Hiç kimse bölemezse seni, tutar sen bölersin kendini... Şii diye, Sünni diye...
Öyle belalısın ki... Diktatöründen kurtulmak için başlattığın kutlu mücadelede, diktatörünün döktüğü kandan daha fazla kan dökülür.
Bağdat’ın yıkıldı... Şam’ın tarumar... Kahire’n yaslı... İşte geldik, gidiyoruz, bir türlü şen olamadı Halep adlı şehrin...
Katliam rekorları kırılır topraklarında: 10 ölü... 20 ölü... 100 ölü... Bin ölü... İki bin ölü... Bu hep böyle gider.
Gösteri hakkı nedir bilmezsin... Sivil itaatsizlikten anlamazsın... Özgürlük rüzgârları estirmeyi başaramazsın... Sürekli ihtilaf üretip sıfır rahmet üretirsin... Özeleştirinin kıyısından bile geçmezsin... Hepsini geçtim... “Biz niye böyleyiz” demeyi bile aklına getirmezsin.
Destanlarını hep kendi halklarına karşı yazarsın.
Kazandığın bütün zaferler, kendi çocuklarının kendi çocuklarını öldürmesi sonucu ortaya çıkar.
Hem Batı’dan nefret edersin, hem de başın her sıkıştığında “Neredesin ey Batı” diye çığırmaktan kendini alamazsın.
Diktatörlerin yeryüzünün en gaddar diktatörleridir... Kralların yeryüzünün en zalim krallarıdır... Başkanların yeryüzünün en kibirli başkanlarıdır... “Göndereyim şunları” dersin ve başına çok daha büyük bela almış olursun.
Biliyorum: Mazlumsun, mağdursun... Biliyorum: Ezdiler, sömürdüler seni... Biliyorum: Gözünü açtırmadılar, tepene çöktüler... Biliyorum: İşbirlikçi rejimler eliyle perişan ettiler seni... Biliyorum: Hem yetim, hem öksüz bırakıldın... Biliyorum: Kabahatin bir kısmı onlarda...
Ama ey İslam dünyası, kabahatin çoğu da senin değil mi? Dinine, imanına doğru söyle...
Yazının tamamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24528848.asp
Yorum:
Kitap yüklü …
Bir söz vardır. İslamiyet’in gelmesinin önünde tek engel var: Müslümanlar.
Bu söz çok manidardır ve doğrudur.
Adama söylersin: “Ayette böyle söylüyor, Peygamber böyle uygulamış, bu yapılan yanlış, böyle olması lazım.” Cevap verir: “Ama bugünün şartlarında o yapılamaz. En iyiyi budur.” Beş vakit namazlı bu arkadaşımız Kuran’ın emrine, Peygamberin uygulamasına karşı çıkmaktadır. Günümüzde uygulanamaz demektedir. Kuran’ı tarihi bir kitap haline getirmekte, içindeki emirlerle ilgilenmemektedir. Kuran’ı sadece namazda ve ölü arkasında kullanmaktadır. Aynı adam “Vay Müslümanların hali” demekte, çözümün Kuran’da olduğunu düşünememektedir bile. Çözümü batılıların ekseriyet demokrasisi yalanı içinde aramaktadır. Kuran aklına bile gelmemektedir. Aslında hakka değil, güce iman etmektedir. Hakkın güçlü olduğuna değil, gücün haklı olduğuna iman etmektedir. Ondan sonra “Ah Müslümanlar, vah Müslümanlar” diye ağlaşmaktadır.
Emin olabilirsiniz, “İslamiyet’in gelmesinin önünde tek engel var: Müslümanlar.”