Bir dünya ve insaniyeti kübra olarak İslamiyet
1284 Okunma, 0 Yorum
Yusuf Kaplan - Yeni Şafak
Ali Bülent Dilek

Bir dünya ve insaniyet-i kübra olarak islâmiyet

23 haziran 2013

Bediüzzaman Hazretleri, 'İslâmiyet, insaniyet-i kübradır' demişti.

Evet, büyük insanlık, demekti İslâmiyet. Çünkü yalnızca İslâmiyet, insanın biliş, oluş, kendi oluş, kendini buluş ve hakikat merdivenlerini adım adım tırmanış seyr-ü seferinin yol haritalarını sunan yegâne hayat ve hakikat kaynağıdır.

İnsanın ancak kendisini, zaaflarını aşabilmesi durumunda insan olmaya başlayabilmesi, kendini aşabilmesi söz konusu olabilir.

Yani insan, potansiyel olarak insandır. Bil kuvve insandır yalnızca. Bilfiil insan değildir.

'İNSAN' DOĞULMAZ, İNSAN OLUNUR

'İnsan' doğulmaz, insan olunur.

Her doğan insan, bil kuvve insan olarak doğar, 'potansiyel insan' olarak gözlerini açar dünyaya. Ama hayat, insanı insan olmaktan alıkor bazen. İnsanı insanlığından uzaklaştırır. İnsan, kendinden, kendi olmaktan uzaklaştıkça insan olmaktan da uzaklaşır zamanla.

İnsanın insan olabilmesi gerekir. İnsanın insan olabilmesi için kendi olması, kendinde olması, kendiyle olması gerekir.

İnsanın kendi olabilmesi ise, kendisiyle, kendi beni ve bencillikleriyle mücadele ve mücahede edebilmesine bağlıdır.

Kişinin kirlerinden arınabilmesi, kibir tuzaklarından kurtulabilmesi, bir tasfiye, bir saflaşma, bir tasaffî, kısacası -kelimenin en geniş anlamıyla- bir 'tasavvuf' yolculuğuna çıkabilmesiyle imkan dahiline girebilir.

Kendini tasfiye edemeyen, kabalıklarından arınamayan, kalabalıklara karışan kişi, kalabalıklardan biri olur çıkar. Kabalıkları da kalabalıklaşır, artar ve azmanlaşır.

Evet, İslâmiyet, büyük insanlıktır. Zira insanı büyük oluş ve varoluş yolculuğuna çıkarır İslâmiyet. Yaratılmışların en şereflisi, en yücesi makamına ulaştırır. Yüceltir. İnsanın yücelebilmesinin, kendini aşabilmesinin yollarını gösterir, yol haritalarını serer insanın önüne.

İnsan, insan olma cehdi, gayreti göstermediği, gösteremediği, insan olma mükellefiyetini ihmal ettiği, yerine getiremediği zaman, insanlığından olma cinayetine kurban gidebilir. Böylelikle aşağıların en aşağısına düşebilir.

BÜTÜN YOLLAR, ROMA'YA DEĞİL, 'BİZ'E ÇIKIYORDU

…………………………………………..

İSLAM'IN ÇOĞUL VE ÇOĞALTICI

ZENGİN DÜNYASI

Burada, Batı-merkezciliğe, Avrupa-merkezciliğe benzer bir biz-merkezcilik, sığ ve ayartıcı bir narsizim yapmıyorum. Tam tersi bir şey söylemeye çalışıyorum.

Şunu: İslamiyet, dünya demekti bin dört yüz yıldır.

En azından iki anlamda dünya demekti İslamiyet.

Birincisi şu: İslamiyet, belli başlı bütün bütün medeniyetlerin üzerine oturmuştu: Hem bütün vahyî birikimin, hem de bütün beşerî birikimin mirasçısı olmuştu.

İkincisi de şu: Bütün dünyalar, bütün dinler, bütün kültürler, bütün medeniyetler kendi dünyalarını ancak bizim kurduğumuz dünyada, selam yurdu'nda gerçeğe dönüştürebiliyorlardı.

Hıristiyan, bizim kurduğumuz dünyada Hıristiyan olabiliyordu. Yahudi, bizim kurduğumuz dünyada Yahudi olabiliyordu. Kıptî, bizim kurduğumuz dünyada Kıptî olabiliyordu. Sâbiî, bizim kurduğumuz dünyada Sâbiî olabiliyordu. Süryanî, bizim kurduğumuz dünyada Süryanî olabiliyordu.

Biz bir dünya kurduğumuzda Batılılar gibi bunu başkalarının dünyalarını yıkmaya borçlu değildik. Biz bir dünya kurduğumuzda, 'başkaları cehennemdir'demiyorduk Sartre gibi ve başkalarının dünyalarını başlarına yıkmıyorduk Sartre'ın ataları Avrupalıların yaptığı gibi.

Aksine, biz bir dünya kurduğumuzda, bizim kurduğumuz dünya, başkaları için de tastamam 'cennet'ti; başkaları için de nefes alma alanı ve imkanı oluyordu.

Sonuçta, herkes için taslamam bir selam, kardeşlik, alışveriş, akış, bakış ve hakkaniyet yurdu kuruluyordu.

Başkaları, kendilerini ancak bizim dünyamızda, bizim kurduğumuz dünyada gerçekleştirebiliyordu. Bizim kurduğumuz dünya, başkalarının da kendilerini buldukları, kendilerine geldikleri, kendileri oldukları ve başkalarıyla her türlü irtibatı kurabildikleri dünyaların dünyası bir dünyaydı.

Medine'de biz dünyamızı kurduğumuzda, bu, başkalarının da kendi dünyalarını bulmaları, kendi dünyalarına kavuşmaları, kendi dünyalarını kurabilmeleri ve yaşayabilmeleri sonucunu doğurmuştu.

Endülüs'te, bir dünya kurduğumuzda, bu, başkalarının da kendi dünyalarını kurabildikleri bir imkâna, bir oluş ve varoluş mekânına dönüşmüştü.

Osmanlı'da bir dünya kurduğumuzda, Osmanlı'nın dünyası, hem dünya olmuş, hem de başkaları kendi dünyalarını Osmanlı'yla bulmuş, Osmanlı'da kurabilmişti.

İSLAM'SIZ DÜNYA, İNSANSIZ

VE İNSAFSIZDIR

Yani İslâmiyet, hem dünya demekti/r; hem de bütün dünyaların, dünyalarına kavuştukları, bütün dünyalarla konuştukları ve buluştukları bir kavşak noktası, insanın dünyasını zenginleştiren, enginleştiren ve çoğaltan dünyaların dünyası çoğul bir dünya demekti/r.

Sözün özü:İslâmiyet, insaniyet-i kübradır. O yüzden İslâmsız dünya, insansız dünyadır. O yüzden İslâm'sız dünya, dünyasız bir dünyadır; bu nedenle insafsız, vicdansız ve iz'ansızdır.

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/bir-dunya-ve-insaniyet-i-kubra-olarak-isl%C3%A2miyet/38280

yorum;

İnsan aşısı

Bütün insanlar insanlık aşısına muhtaç.

Aşı olmayan için yok olmak mukadder.

Kitabullah bunun için gönderildi işte.

Ve son kitap.

Ve peygamberlere verildi O’nları insanlara ulaştırma işi.

En büyük ve en şerefli görev.

Eskiden içilerek olunan aşılar vardı.

İnsanlığın da içilecek aşısı La ilahe illallah’tı.

İki kelime de o zamanki insanlar hedefi anlıyorlardı.

Şimdiki iki kelime Adil Düzen dir.

Bizim milletimiz ve bizi izleyecek milletler için.

Haydi Adil Düzen için çalışmaya

 

Ali Bülent Dilek






Sayı: 211 | Tarih: 30.06.2013
Mahir Kaynak
Önümüzdeki Günler
Darbeler meşru mu?
1662 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Yusuf Kaplan
Bir dünya ve insaniyeti kübra olarak İslamiyet
İnsan aşısı
1284 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
Aranan yeni lider Sırrı olabilir mi?
Sermayenin yöntemleri
1209 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Barlas
"Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur"
Akıl yaşta değil, başta da değilse, nerede?
1168 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Geleceği Karanlık bir Müslüman Toplum
Aydınlık Gelecek Kuran'da Saklı
1058 Okunma
Emine Hocaoğlu


© 2024 - Akevler