Size ne dendi, siz ne anladınız
1310 Okunma, 4 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

13.06.2013

Size dendi ki: Tamam, sandıktan çıktınız. Üç kez üst üste seçim kazandınız...

Eyvallah... Yine çıkacaksınız sandıktan, yine kazanacaksınız bütün seçimleri... Ama durum böyle diye bana kulak vermeyecek misiniz? Ben de bu ülkenin vatandaşı değil miyim? Ben de bu milletin bir parçası değil miyim? Neden bana karşı bu derece hoyratsınız? Neden şefkatinizi kuşanmıyorsunuz?

Verdiğiniz cevap şu oldu:

Fazla tantana yapma... Bizim yüzde 50’miz var... Yüzde 50’yi zor tutuyoruz... Yüzde 50 ne derse o olur... Otur oturduğun yere... Seni bir kaşık suda boğarız... Madem çok biliyorsun, git sandıktan çık da gel... Tahammül sınırlarımızı fazla zorlama... Kusura bakma: Bu Tayyip Erdoğan değişmez.

*

Size dendi ki:

Bana bağırmayın... Beni kendi ahlaki değer yargılarınızla yargılamaya kalkmayın... Bana alkolik demeyin... Bana ayyaş demeyin... Giyim tarzıma karışmayın... Yeni bir nesil yaratma projelerinizle, siyasi mühendislik çalışmalarınızla bütün bir toplumu bir heykel gibi yontmaya girişmeyin.

Verdiğiniz cevap şu oldu:

Yedirtmeyiz... Dış güçler...

İç mihraklar... İllegal örgütler... Marjinal gruplar... Çapulcular... Camide içki içenler... Başörtülüleri tartaklayanlar... 27 Mayıs özlemcileri... Darbe sevdalıları... Kandil günü camiden çıkacak vatandaşlara saldırı hazırlığı yapanlar...

*

Size dendi ki:

Dünyanın bütün süper güçlerini donanmış da olsa tek bir adam,

75 milyonluk bir ülkenin her sorununun en iyi çözüm noktasını bilemez... Tek adam ne diyorsa

o olmaz, o olmamalı... Yönetimin demokratikleşmesi gerekir.

Verdiğiniz cevap şu oldu:

Menderes’i astınız, Özal’ı zehirlediniz, Erdoğan’ı yedirtmeyiz... Erdoğan ne derse o olur...

*

Size dendi ki:

Ben halkın bir parçasıyım...

Kaç kişiyim, kaç oyum var bilmiyorum... Çok az da olabilirim... Sayıca az olmam, beni yok

saymanızı gerektirmez... Benim de hükümetim olmalısınız, benim de başbakanım olmalısınız...

Bana kulak vermeniz gerekir.

Verdiğiniz cevap şu oldu:

Sizi not ediyoruz, bu söylediklerinizin hesabını soracağız... Ceza vereceğiz... Gününüzü göstereceğiz...

*

14 günü böyle geçirdiniz.

En sonunda...

“Bunlar ne diyor” demek aklınıza gelebildi.

Basra harap olduktan sonra olsa da, binlerce kalp kırıldıktan sonra olsa da...

Bu da bir “şey”.

Yazının tamamı için Not supported field expression!

 

Yorum:

Proje

Seneye Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Halk seçecek. İki turlu oylama olacak. İkinci turda en fazla oy alan iki aday yarışacak. Yani ikinci turda % 50’den fazla oy almak zorunluluğu var.

Bugünlerdeki Gezi parkı olayları aslında bir projenin ilk adımıdır. Bu proje Cumhurbaşkanının Erdoğan ya da Gül dışında birisinin olması projesidir.

Ak Partinin her zaman alabileceği muhafazakâr oylar % 25 civarında. Diğer % 25’lik oyunu eskiden orta sağ denilen gruptan alıyor. Yani eski DYP ve ANAP oyları bunlar.

Bu ikinci kısım içinde oy veren bir grup Gezi parkı olayları ile Ak Partiden vaz geçmiş duruma geldi. Bunlar artık bu kutuplaşma ile kendilerine Ak Partinin zorla çarşaf giydireceğini düşünüyor. Başbakan da kutuplaşmayı artıracak, keskin sınırlar çizecek şekilde davranışlarda bulunuyor.

Seneye Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olacak olan ister Erdoğan ister Gül olsun, eğer bu proje tutarsa seçilemeyecek. Çünkü ikinci turda % 50 oy alamayacak. Çünkü bu orta sağ oylar diğer partilerin ortak adayı olan Demirel benzeri bir adaya kayacak.

Gezi parkı olayları bu projenin ilk adımıdır. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar projenin devamı uygulanacak. Eğer başarırlarsa seneye çok değişik bir siyasi durumla karşı karşıya kalabiliriz.

 

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
16.06.2013
09:57

Lütfi Kardeş;

"Proje" diyorsun ya...

Bir de bu projelere dikkat...

http://gundem.milliyet.com.tr/kanal-istanbul-ve-3-havaalani-na/gundem/ydetay/1723530/default.htm

...

Nagehan Alçı Kanal İstanbul ve 3. Havaalanı’na dikkat!

Ben “dış politika” kökenli bir gazeteciyim. Senelerce bu alanda muhabirlik yaptığım için büyükelçileri ve diplomatları iyi tanırım. Geçenlerde önemli bir ülkenin diplomatı olarak İstanbul’da görev yapan bir arkadaşımla son olayları konuşuyorduk. Birçok konuda AK Parti’yi desteklememe rağmen bu konudaki talepleri haklı bulduğumu, Topçu Kışlası’na benim de karşı olduğumu, oranın Taksim Meydanı’yla aynı seviyeye getirilmiş düzayak bir büyük park olması gerektiğini söyledim. Diplomat arkadaşım “Bu çevreci görüşlere destek vermen çok önemli. Kanal İstanbul ve Üçüncü Havalimanı projeleri de çevreye büyük zararlar verecek, hükümet bunlardan da vazgeçmeli, yoksa yine büyük protestolar olur” dedi. ‘Allah allah’ dedim içimden. Ürktüm de biraz. Zira bu arkadaş Thatcher ve Reagan hayranı olan sağ görüşlü bir diplomattır. Kendi ülkesindeki çevreciler ve solculardan hoşlanmaz. Oysa burada özellikle “Kanal İstanbul ve Üçüncü Havalimanı” konusunda birden “çevreci ve solcu” hale gelmiş... Üstelik o projelerle ilgili “büyük protestolar” olacağını nerden çıkartıyor? Ben biraz da sert tonla bunları sorunca “Tahmin ediyorum, baksana Taksim Platformu da Kanal İstanbul ve yeni havalimanını istemiyor” dedi. Ancak kendini sağcı olarak tanımlarken, buradaki “solcu ve çevreci” tezleri niye desteklediği noktasındaki çelişkiyi açıklayamadı... Ben de o zaman “Kanal İstanbul ile bizi kilitleyen Montrö Sözleşmesi fiilen ortadan kalkacak. Üçüncü havalimanı ile de İstanbul Avrupa’nın hub noktası olacak, Frankfurt ve Londra’yı geçecek. Sorun bu mu? Sonra, niye üçüncü köprüye değil de diğer iki projeye özellikle karşısınız? Tuhaf değil mi?” diye sordum. Bunlara hiç cevap veremeden telaşlanarak yine çalışıp ezberlediği “solcu ve çevreci” tezleri sıralamaya başladı bu Thatcher hayranı diplomat arkadaş. Bu arada şu notu düşeyim: Bir liberal-demokrat olarak hayatı komplo teorileriyle ve “dış mihrakların oyunu” gibi laflarla açıklamaya çalışan totaliter kafa yapısından hiç haz etmem. Fakat ünlü uluslararası ilişkiler teorisyeni Tarbjon Knutsen’in “Büyük devletlerin Türkiye politikası kurudukça sulanan, uzadıkça budanan bir politikadır” sözünün gerçekliğini de iyi bilirim. Yukarıda bahsettiğim diplomatla sohbetim bana bu gerçeği bir daha hatırlattı... Bazı büyük devletlerin ve şirketlerin kendi çıkarları gereği Kanal İstanbul ve üçüncü havalimanı projelerine karşı olduğu çok açık. Bunları durdurmak için önümüzdeki dönemde “çevreci” kamuflajlar kullanılacağı ve gösterilerin destekleneceği de öyle. Türkiye’yi gerçekten seven solcuların ve çevrecilerin bazı büyük Batılı kapitalistlerin ve istihbarat örgütlerinin oyuncağı durumuna düştüklerini fark edip akıllanması lazım... İstanbul’u gerçek bir küresel merkez haline getirecek bu iki projenin yapılması şart. Bu sefer Türkiye uzadıkça hiç kimse budayamamalı...

...

tamamı için:

http://gundem.milliyet.com.tr/kanal-istanbul-ve-3-havaalani-na/gundem/ydetay/1723530/default.htm

Reşat Nuri Erol
16.06.2013
10:46

'Eğer siz gazeteciyseniz ben değilim!' Bugün TV Genel Yayın Yönetmeni Tarık Toros, twitter üzerinden eylemcileri destekleyen mesajlar atan gazetecileri sert bir dille eleştirdi GAZETECİLER.COM - Taksim Gezi Parkı'ndaki eylemlerin 19. gününde yapılan polis müdahalesi sonucunda Parkı tamamen boşaltıldı, çadırlar söküldü. Ancak olaylar durulmadı, göstericiler ile polisler arasındaki çatışma sabaha kadar devam etti. Canlı yayında yaşanan müdahaleyi yorumlayan Bugün TV Genel Yayın Yönetmeni Tarık Toros, twitter üzerinden eylemcileri destekleyen mesajlar atan gazetecileri sert bir dille eleştirdi: "gazetecilik bu değil, eğer onlar gazeteciyse biz değiliz" diyerek tepkisini gösterdi. İşte Toros'un canlı yayında söyledikleri: ÜNİVERSİTE SINAVI İPTAL EDİLSİN PROPAGANDASI YAPIYORLAR Özellikle sosyal iletişim platformlarında, twitter'da müthiş ve yoğun bir biçimde bugüne kadar olmadığı gibi bir rekora imza atılıyor. Milyonlarca insan tweet atıyor. Gerçekten her şeyi bırakmışlar. İşi gücü, kariyerlerini mesleklerini, belki kurumlarını da bıraktılar... Yaka kartlarını, basın kartlarını duvara astılar. Bilemiyorum yarın öbürgün kurumlarına nasıl gidecekler. Ama yığınla insan ateşe odun taşıyor. Halkı sokağa dökmek için, insanları Taksim'e göndermek için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. Yarın LYS sınavı var çocuklar rahat uyusunlar, yarın da sağlıklı bir biçimde sınav merkezlerine gitsinler, gürültüsüz patırtısız bu imtihanı atlatsınlar uyarısında bulunurken, bir grup çıktı... Mesela +1 TV'de üniversite sınavları iptal edilsin diyorlar. RADİKAL YAZARI ÇALIŞKAN'A YAZIKLAR OLSUN İstanbul'da lokal bir kaç noktada olay çıktı diye üniversite sınavı iptal edilemez. İptal edilsin diyen de Radikal yazarı Profesör ünvanı taşıyan Koray Çalışkan. Artık isim vereceğim. Uğur Dündar'ın yayın yaptığı +1 TV'de propagandası yapılıyor. Yazıklar olsun. Böyle bir şey olmaz. İki amaçları var. İstikrarsız bir Türkiye... Mesele Türkiye'yi rayından çıkartmak. Bunu bir televizyon vasıtasıyla saygın olduğu bilinen akademisyenler yapıyor. İçlerindeki militan ruh açığa çıktı. HANGİ GAZETECİLİK MİSYONU EY RIDVAN AKAR Gazeteciler inanılmaz bir biçimde öyle mesajlar atıyor ki... İnanılır gibi değil, Rıdvan Akar diyor ki 1 milyon yarın taksim'e... Neyin adına yapıyorsun sen bunu, hangi örgütün adına, hangi parti, hangi siviltoplum kuruluşu adına yapıyorsun. Gazeteci 1 milyon insanı taksim'e toplama misyonunu nereden alıyor. Hangi gazetecilik misyonuyla yapıyorsun bunu, Ey Rıdvan Akar? KARİYERİNE DE Mİ SAYGIN YOK CAN DÜNDAR Romantik belgeselci Can Dündar... Küçük çocukların üzerine gaz bombası yağıyor diye nasıl bir açıklama yapıyorsun? Kariyerine de mi saygın yok? Bugüne kadar bir kariyerin vardı. Belgeseller yapmışsın, haberler yapmışsın... Nasıl böyle konuşarak bir kibrit daha çakıyorsun... Dinç Bilgin var, sabah'ın eski sahibi. Türkiye'deki gazetecilerin çoğu militan, molotofçu tiplerle gazete çıkardım demişti. Bu gazeteciler Dinç Bilgin'i topa tutmuşlardı. Hatta o gün Bilgin'in gazetesinde çalışan gazeteciler patron saçmalıyor demişlerdi. Ne kadar doğru söylüyormuş. Bilgin'in ne kadar haklı analiz yaptığı bir kere daha ortaya çıkıyor. SERDAR TURGUT DOĞRU SÖYLÜYOR Serdar Turgut çok doğru söylüyor. 10 dakika tweet atmayı herkes durdursa belki ortalık daha kolay yatışacak. Direnişin şehvetine kapılıp kendinizi kaybetmyin. türkiye'ye yazık oluyor demişti. Kendi ülkesinde bu kadar çok iç savaş isteyen insan olması çok garip demişti. ECE TEMELKURAN'A SORUYORUM AMACIN NE? Twitter aracılığı ile ateşe odun taşıyan, kışkırtan, hükümetin bir yere gelmesini istemeyen, eylemcilerin gezi parkından çıkmasını istemeyen, kargaşa ortamına sürüklenmemizi isteyen Ece Temelkuran Londra'da şu an. Oturmuş, üst üste tweetler atıyor. Uçakla 4 saat uzaktan twitter'a giriyor, dezenformasyona hizmet eden tweetleri buluyor bunları yaymakla meşgul. Soruyorum senin amacın ne? SİZE Mİ KALDI EYLEM ANALİSTLİĞİ YAPMAK? Mehveş Evin'e soruyorum Milliyet gazetesinde yazıyor senin amacın ne? Cansu Çamlıbel'e soruyorum Hürriyet gazetesinin röportajcısı senin amacın ne? Çelik Erişçi'y'e soruyorum senin amacın ne? Ayşe Arman'a soruyorum niye böyle yapıyorsun? Kan, karmaşa görüntülerini, Türkiye revire döndü diyen fotoğrafları yaymaya çalışıyorsun. Ey Melis Alphan Hürriyet'in moda yazarlığından eylem analistliğine mi soyundu? Serdar Akinan'a soruyorum, Ana akım medyada iş bulamamış olabilirsiniz, işten çıkartılmış olabilirsiniz... Muhalif yayın yaptınız diye gazete hükümetle arası bozulmasın diye sizi işten çıkarmış olabilir. Gazete patronunun bileceği iştir bu. Kendi patronuna küsmek dururken, kendi ülkene sırtını dönüp benden sonra tufan demenin ne manası var. ONLAR GAZETECİYSE BEN DEĞİLİM Sosyal ağlar bunun için mi icad edildi. Kaos ortamı yaratmak için mi icad edildi. Gazetecilik bu değil, gazetecilik doğrudan bilgi vermek. Doğruları yazmaktır. Eğer onlar gazeteciyse, sen, ben, biz, benim haber merkezim gazeteci değil, kusura bakmasınlar.

Reşat Nuri Erol
16.06.2013
16:49

KOD ADI İSTANBUL İSYANI Yeni Şafak gazetesinin bugünkü sayısında "Kod Adı İstanbul İsyanı" şeklinde manşete taşınan senaryonun, şubat ayında ABD'de tartışıldığı ortaya çıktı. Washington merkezli İsrail kuruluşu Amerikan Girişimcilik Enstitüsü (American Enterprice Institute) adlı kuruluşta, "Büyük gösteri olursa Taksim, Tahrir gibi kimlik kazanır. Türk gençliği apolitik, meydanlara inerse zaman içinde politikleşir. Sokaklar canlı tutulmalı. Ulusal sol hareketler, ilerici hedefler ortaya koyamadığı için meydanı bir halk hareketine dönüştürmek zor olabilir" yorumları yapıldığı kaydediliyor. Toplantıya, ABD'nin eski Başkanı George W. Bush'un ekibinde yer alan ve Türkiye karşıtlığıyla bilinen Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz, Richard Perle, Bernard Lewis, Elliot Abrams, John Bolton, William Kristol ve Douglas Feith gibi isimlerin katıldığı belirtiliyor. Türkiye karşıtı söylem ve politikalarıyla bilinen "NeoCon" isimler, 2007 yılında da Türkiye'yi karıştırmaya yönelik "Hudson Planı" ile gündeme gelmişti.

Mete Firidin
18.06.2013
14:49

Demekki başbakan da bu planın içinde hareket ediyor. Koskoca başbakan İstanbul ilinin bir ilçesindeki bir parka AVM yapılması ile ilgileniyor? İlginç!





Sayı: 209 | Tarih: 16.06.2013
Mehmet Barlas
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur
…ve Yanlış Hesap Park’tan Döner!
1735 Okunma
14 Yorum
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
Tedbirler
Erdoğan nerede yanlış yaptı?
1603 Okunma
7 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Size ne dendi, siz ne anladınız
Proje
1310 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
Komplo teorilerini unutun,asıl 'büyük komplo'yu g
SIRÂT UL KUR'AN'LA
1237 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Yine bir Başörtüsü Rezaleti
Anlamak Zor
1176 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Hüseyin Gülerce
Gezi parkının hikmeti ne ola ki?
Allah'a Güvenmek
1158 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler