28 Nisan 2013
-Topraklarımızın üçte ikisini kaybettik. O kadar şehit verdik. Yine de zaferimiz kabul edilmiyor.
- Topraklarımızın üçte ikisi değişti. İmparatorluk dönemi bitti. Bağımsız olmamız doğaldı. Şehitlerimiz nasıl olsa öleceklerdi. Biz tümünü kaybettikten sonra üçte birini kazandık.
- Olan; zafer veya yenilgi değil, çözümdür. İktidar doğru yoldadır.
- Evet, millete karşı zafer olmaz. Yenme de söz konusu değildir. Çözüm olup olmadığı belli değildir ama çözülürse, çözümdür.
- Silahları bırakmadan gitseler de aleyhimizde değildir. Bıraktırdığımız için husumet beslerler.
- Silahları bırakmanın sembolik manası var. “Biz oraya barış içinde yaşamaya gidiyoruz.” demektir. Silahla gitme ise çekilmedir. “İleride saldıracağız.” demektir. Yoksa silahı her zaman edinebilirler.
-Sorun Rus ve Amerikan tarafında mı olacağız yoksa ABD ve Rusya tarafında mı olacağız?
-Sorun sömürü sermayenin tarafında mı yoksa Adil Düzen tarafında mı olma sorunudur. ABD’de Obama iktidardadır. Bir Müslüman’ın oğludur. Rusya’da Putin iktidardadır. İslam konferansına üye olmaya talip olmuştur. ABD’de Papa etkindir. Sultanahmet’te alemlerin Rabbine dua etmiştir. Çin ABD’nin yanında olmaktansa Rusya’nın ve AB’nin yanında olmak istemektedir. Türkiye, doğru yoldadır. Savaş taraftarı olan sermaye mağlup olmaktadır.
- Türkiye kendi başına güç değildir. Ama birinin yanında yer alırsa onu güçlü yapar.
- Türkiye tarafsız olmalıdır. Hakem durumunda olmalıdır. Haksız olarak saldırıda bulunursa ona karşı olmalıdır. Anahtar ülke olmalıdır. Mahir Bey burada zorlamalı yorumlar yapıyor.
- Önümüzde Ortadoğu’da savaş görünüyor. Biz Kürtlerle bir olmalıyız. Karşı karşıya olmamız etkimizi azaltır.
- Önümüzdeki Ortadoğu savaşını önleyebiliriz. İran’la Türkiye karşı karşıya gelmedikçe orta doğuda savaş Türkler için bir haftalıktır. Bu savaşı çıkarmamak için dolduruşa gelmemeliyiz. Suriye’nin iç işlerine karışmamalıyız. Savaş Ortadoğu’yu mahveder. Savaş dünya savaşı olur, sömürü sermayesinin zulümlü sermayesi devam eder.
Tamamı için Not supported field expression!
4/Mayıs/2013
Moralimizi Bozmayalım
-1 Mayıs savaş alanına döndürdü. Muhalefet değil isyan durumu ortaya çıktı.
-İktidarın Taksim mitingini yasaklaması yanlıştı. Muhalefetin de iktidara karşı savaş açması yanlıştı. İkisine de talimat sermayeden gelmiştir. Toplu polis marifeti ile sokaklarda savaş vermek hatalıdır. Hukuk düzeninde herkes serbestçe hareket eder. Suç işleyen cezalandırılır. Suç önlenmez. Sıkıyönetim ilan edersiniz, polisi çekersiniz. Asker gelir askeri metotla güvenliği sağlar. Polisin hukuk düzeni içinde sokaktaki olaylara mani olmaya çalışması yanlıştır. Valinin böyle kararlar alması dikta rejiminden kalmadır. Sıkıyönetim değil, meclisler olabilir.
-“Birkaç kişinin hukuk dışı hareketini bahane edinen iktidar tüm halka baskı yapıyor ve halkı onların yanına itiyor.” diyor, muhalefet.
-Tamamen iştirak ediyorum, İktidar isterse PKK’yı bir haftada yok edebilir. Etmese bile onların yapacağı pek fazla bir şey yoktur. Habbeyi kubbe yaparak saldırılarda bulunmak, böylece Kürtleri Türklerden ayırma siyasetine devlet alet olmuştur. Ama başaramamışlardır. Kürtler hala Ak Partiye oy veriyor.
- Sorun çıkınca sadece faili suçlamak yanlıştır. Sebepler araştırılmalıdır.
- Biri suç işlediği zaman hukuk düzeninde yargı sebeplerine bakmadan cezasını verir. Yönetim ise işlenme sebeplerini araştırır ve gerekli tedbirleri alır. Türkiye’de yargı sebeplerle hüküm vermekte, iktidar ise sebeple hiç ilgilenmemektedir.
- Duygular değil, fikirler hâkim olmalıdır. Çıkarımız varsa sevmediğimiz bir gücün yanında olabiliriz.
-Ülkemizi kendi çıkarı ile insanlığın çıkarını birleştiren bir ülkedir. İslamiyet’ten önce Hunlar ve Göktürler insanlığın çıkarı için savaştılar. Kendi çıkarları ile insanlığın çıkarlarını birleştirdiler. İslamiyet’ten sonra Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular ve Osmanlılar hakkı üstün tutan bir düzen için savaştılar. İnsanlığı adalet ve güvenliğe götüren bir çaba gösterdiler. Duygular değil fikirler hakim olmalıdır. Sevmesek de haklının yanında olmalıyız.
- Demokratik ve laik davranan iktidarları desteklemeliyiz.
-Her türlü anlaşmazlıklarda hakemlerden oluşan yargının kararlarına uyanları desteklemeliyiz. Hakem kararlarına uymayanlara karşı olmalıyız. Kimin demokratik, kimin laik olduğunu takdiri bize ait değildir.
Tamamı için
Not supported field expression!
Not: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.
Yorum:
Geleceğin Sosyal Grupları
Eğitim kurumları ve imkânları olmadığı dönemlerde eğitim aile müessesesince sağlanıyor, ocaklar oluşuyordu. Bir aile yönetici oluyor, iktidar onların hakkı sayılıyordu. Bir aile peygamberler ailesi oluyor, vahiy onlara geliyordu. Kimi aile ilim ocağı oluyordu. Top ocağı oluyordu, gözlük ocağı oluyordu. Kuran bunu hükmen kaldırdı. İrsen sosyal görevleri yapan grupların oluşmasını önledi. Fiilen bu iş ancak üçüncü bin yılın şartlarında gerçekleştirdi. Hala kiralar meşruti olsa da yerinde duruyor. Hala asker çocukları asker oluyor. Bu dönem üçüncü bin yılda fiilen sona ermektedir.
Bununla beraber, İnsanlık kavimlere, kavimler şa’blara, şa’blar kabilelere, kabileler aşiretlere ayrılacaktır. Ve değişik topluluklar oluşturacaklardır. Bu topluluklarda ırkçılık yoktur. Çünkü topluluk değiştirme serbest olduğu gibi yerleşmek de serbesttir. Dolayısıyla şu topluluk şu ırktandır denemez. Bu bakımdan ırk ve din bölünmüşlüğü artık son bulmuştur. Topluluklar daima göç verecek ve göç alacaklardır. Ocak, bucak, il ve ülkeler ırka dayanmazlar.
Bu ifade tam doğru değildir. Böyle olsaydı, miras söz konusu olmazdı. Ocak ocakların, bucak bucakların, il illerin, ülke de ülkelerin çocuklarına kalmalıdır. O halde geçmiş bakımından ırkçılık yoktur ama gelecek bakımından ırkçılık vardır. Bir şartla ki herkes topluluğunu değiştirebilmektedir. Hicret edene de kendi payı verilmektedir.
Kişilerin ocaklarda kimlikleri vardır. Bucakların da kimlikleri vardır. İllerin de kimlikleri vardır. Ülkelerin de kimlikleri vardır ve insanlığın da kimliği vardır. Ocaklar birlikte yaşayanların, bucaklar birlikte çalışanların, iller birlikte iç güvenliği sağlayanların, ülkeler ise ülkelerini dış saldırılara karşı koruyanlarındır. Bir kimsenin Türk olmasının, Kürt olmasının zaman değildir. Ülkedeki kimliği Türk’tür. İldeki kimliği Kürt’tür. Bucaktaki kimliği Zaza’dır. Ocaktaki kimliği soyadıdır. Kendi kimliği ise ön adıdır.
Yüze yakın ülke olacaktır. Devletler ikiye ayrılacak. Hakemlerin kararına uyanlar İslam (barış) devletleri olacak, uymayanlar ise savaş devletleri olacaktır. Barış devletleri gerektiğinde birleşip savaşçı devletlerle barış için savaşacaklardır.
Ülkeler illerin iç işlerine karışmayacaklardır. Her ilin kendi dili, kendi güvenlik birlikleri olacaktır.
İnsanlık kıtalara ayrılacaktır. Güney Amerika, Kuzey Amerika, Afrika, Avrupa, Çin, Hint, Avustralya ayrı ayrı kıtalar olacaktır. Ortadoğu Avrupa’nın parçası olacaktır. Rusya da Avrupa Birliği içinde yer alacaktır. Yahut Ortadoğu, Rusya, orta Asya bir kıta olabilecektir. Bu hususta tahminde bulunamıyorum.
Kıtaların yönetimi İnsanlığa bağlı olacak ve bloklaşarak savaşa asla cevaz verilmeyecektir. İki blok olacak. Barışçı grup, savaşçı grup. Hakem kararlarını kabul edenler, hakem kararlarını kabul etmeyenler. Hangi kıtada olursa olsun barışçı devletlerin, hakem kararlarına uymayanlarla savaşması meşru olacaktır.
Mahir Kaynak’ın hala eski sermaye gruplaşmasını benimsemiş olması eski düşüncesinden vazgeçememiş olmasından ileri gelmektedir.
Evet, ABD; Amerika’nın bir blok, AB ve Çin’in bölünmesini sermaye deneyebilir. Ama başaramayacak. Devletler artık sermayenin oyununa gelmeyecektir.
Sermaye siyasi gücünü kaybetti. Karşılıksız para ile gücünü korumalıdır. Üçüncü cihan savaşını çıkarmayı, yeniden siyasi gücü elde etmeyi istiyor. Türklerde bir söz vardır: “Avucunu yalarsın.”