Üçüncü dünya savaşı, neden İslâm'a karşı yürütülüyor?
03 MAYIS 2013
Son yazımda, üçüncü dünya savaşının tam ortasında olduğumuzu ve bu savaşın, 'terörizm' bahane edilerek, seküler-kapitalizme direnen yegâne hakikat kaynağı olduğu için İslâm'a karşı sinsi, örtük ve hedef saptırıcı postmodern yöntemlerle sürdürülen bir savaş olduğunu söylemiştim.
Bu yazıda ve Pazar günkü yazıda, İslâm'la postmodern savaşın entelektüel temellerini deşifre edeceğim…
HAKLAR MÜCADELESİ Mİ, HAZLAR MÜCADELESİ Mİ?
………………………..
BATILILARI ÜRKÜTEN ŞEY, 'TERÖR' MÜ, HAKİKAT FİKRİ Mİ?
Paganizmin dölyatağını oluşturduğu bu seküler-kapitalist yokoluş ve yok ediş sürecine yalnızca İslâm direniyor.
Çin, Hint, Japon, Rus, Afrika ve Latin Amerika'nın kültürleri, bu seküler-kapitalist saldırıya direnemediler; o yüzden u/yutuldular ve antropolojikleştirildiler.
Batılıların, 'terörizmle savaş' stratejisiyle, hedef saptırarak, (sözgelişi, kendi icat ettikleri el-Kaide gibi terör örgütlerini öne sürerek, postmodern yöntemlerle medyayı bu terör örgütlerinin -doğrudan veya dolaylı- propaganda makinalarına dönüştürerek) İslâmcıları hedef gösterip gerçekte İslâm'ı hedef tahtasına yatırmalarının temel nedeni, İslâmcıların, İslâm'ın -diğer kültürler gibi- sekülerleştirilerek yutulmasına ve antropolojikleştirilmesine göz yummayacaklarını ilan etmeleri.
İslâmcılığın sadece siyasî bir ideolojiye indirgenmesi ve bazı İslâmcıların reaksiyonerliğe itilmeleri de, bu ayartıcı, kafa karıştırıcı postmodern stratejinin bir parçası.
Oysa Batılıların temel kaygıları daha derinlerde gizli: 'Felsefî' bir kaygı bu esas itibariyle.
Şu yani: Tanrı, kâinât ve insan'dan oluşan büyük varlık zinciri'nin hiyerarşik / varoluşsal yapısını sadece İslâm savunuyor ve bu yapının bozulmasının insanlığın felâketiyle sonuçlanacağı fikrini yalnızca İslâm temsil ediyor ve diri tutuyor.
İşte batılıları ürküten şey, insanlığın önündeki tek seçeneğe, hakikat fikrine sadece İslâm'ın sahip olması ve bu hakikat fikrini, gözbebeği gibi koruması, ilâhî koruma altına alması…
'İNSANLIĞIN ÖNÜNDEKİ TEK SEÇENEĞİ YOK EDİYORUZ'
İnsan düştü ve düşünme meleklerini yitirdi. Hem de kaç kez!
İnsanın düşüşüne son verecek ve insana yeniden düşünme melekelerini armağan edecek tek kaynak İslâm'ın beşerüstü kaynağı: Mülk âlemi ile melekûtî âlemini buluşturan hakikat pınarı.
İşte Batılıların kafalarını kurcalayan, kâbuslar görmelerine yol açan ve İslâm'ı hedef tahtasına yatırmalarına neden olan temel sâik bu. Gerisi, bahane… Terörizm filan, hepsi yalan…
Baudrillard, Zizek gibi düşünürler bu gerçeği açıkça dile getirmişlerdi ayan beyan: 'İnsanlığın önündeki tek seçeneği yok ediyoruz' diyerek…
Batı uygarlığının, insanı, bu varoluşsal sorunun eşiğine nasıl sürüklediğinin hikâyesine biraz yakından bakarsak, İslâm'ın neden hedef tahtasına yatırıldığını görmekte zorlanmayız…
Bu hayatî meseleyi, sonraki yazıda tartışacağım ve Batılıların bütün temel stratejilerini, İslâm'a KARŞI geliştirmekle, (İslâmcıları 'hedef tahtası'na yatırıp, Müslüman kitleleri İslâm'dan uzaklaştıracak çok yönlü bir sekülerleştirme / protestanlaştırma projesini adım adım hayata geçirmekle ve dünya üzerindeki haksız hâkimiyetlerini sürdürme projelerini, İslâm'ın bu hakikat fikrinin yok edilmesi yönünde belirlemekle) aslında kendilerini NESNELEŞTİRDİKLERİNİ, İslâm'ı ise ÖZNELEŞTİRDİKLERİNİ, panik psikolojisiyle hareket ettikleri için bunun farkında bile olmadıklarını ve bütün bunların ne anlama geldiğini göstermeye çalışacağım…
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/ucuncu-dunya-savasi-neden-isl%C3%A2ma-karsi-yurutuluyor/37517
YORUM;
ONLAR DIŞARIDAN, BİZİMKİLER İÇERİDEN!
Batılıları anlamak kolay.
Onlar menfaatçi, müşrik bir kafayla İslamı bitirmeye çalışıyorlar.
Bizim İslamcılara! ne oluyor.
Merhum Necip Fazılın” kaba softa, ham yobaz”tabiri vardı.
Bizimkiler aynen öyle;
Tam yeri geldi” "Sakın yobazı, bir davaya, onun en mahrem çilelerini çektikten sonra kıl ve nokta feda etmeksizin emirlere sımsıkı bağlanan ulvi adam sanmayınız! Yobaz, her sahada, asla anlayamadığı ve iç yüzünü göremediği tecelliler karışsında papağan gibi hep aynı aksülamelleri gösterip Nuh diyen, fakat Peygamber demeyen; ve insanda en büyük İlahi nimet, ruh ve fikri, bekçi sopası, tulumbacı narası ve yurya çığlığıyla boğmaya kalkışan, böylece inanışları kör ve havasız nefsaniyetine indiren insan kılıklı insan tersidir.
Yobaz, sadece Allahı bulmak için düşünmeye, ürpermeye ve kıvranmaya memur insanoğlunun en büyük düşmanıdır; ve en sefil hayvanlar arasında bile bir eşi bulunmaz esatiri hayvandır.
İslamlığın en ince kanunlarından biri, bir müslümana küfür isnad edildiği zaman eğer o kimse gerçekten küfürde değilse, küfrün, bir kurşun gibi geriye teperek isnad edicisini bir daha dirilmemecesine öldüreceğidir. Böyleyken, bir zamanların müslümanlık taslayan yobazı, mukaddes Şeriatin gözünde asla suç olmamak şöyle dursun, hatta teşvik ve rağbet mevzuu olan işlere küfür damgasını vurmakla teferrüd etmişti.
Dünün bir türlü ölçü ve insafa gelmez yobazları, kazan kaldırdıkları mevzularda bir izah ve müdafaa tavrı gördükleri zaman şöyle haykırırlardı: <<Söyletmen, vurun!>>... Ve bir kelime söyletmeden vururlar, kelleleri uçururlardı. Doğruysa doğru, yanlışsa yanlış olarak yine bizzat fikirle tesbit edilmesi gereken fikirden bu derecede korkmak için, insan geçinenlerin, maymunlar ve leş kargaları arasında bile kendilerine bir müttefik bulamamış olmaları lazım değil midir?"
Türlü buhranlar ve bunalımlar içinde yaşadığımız bu zaman dilimide bizler kökü ezelde dalı ebedde bir sistemin rüyasıyla yanıp kavrulurken kaba softa ve ham yobaz tipini içimizden tecrit etmek zorundayız.Yoksa bana göre bu rüyanın gerçekleşmesi muhaldir.Allah İzin verirse yarın kucağında yaşadığımız cemiyetteki mahut tipin icraatlarını ifşa etmeye çalışacağım...” http://alpullah.blogcu.com/ustad-kaba-softa-ve-ham-yobazlara-karsi-bole-uyariyor/660726
Allah ona rahmet eylesin…