20.04.2013
DİYORSUN Kİ: Ne yani? Adam dünyaca ünlü piyanist diye yargılanıp ceza alamayacak mı?
DİYORUM Kİ: Tabii ki yargılanacak... Hem de bal gibi yargılanacak. Yalnız, merak ediyorum: “Adam dünyaca ünlüdür, ne yapsa yeridir” diyen bir geri zekâlı var mı içimizde? Varsa bana kim olduğunu söyler misin?
DİYORSUN Kİ: Ne yani? Herkese dokunuyoruz da piyaniste mi dokunamayacağız?
DİYORUM Kİ: Dokunacaksınız, dokunacaksınız... Dokunuyorsunuz da zaten... Mesele bu değil, mesele “Adam dünyaca ünlü piyanisttir” diye üzerine fazladan abanıyor oluşunuz. Tamam, “Dünyaca ünlü piyanist”in ayrıcalığı yoktur ama adam “Dünyaca ünlüdür ve iktidarımıza karşı yaramazlık yapmıştır” diye üzerine bu kadar da gidilmez ki canım.
DİYORSUN Kİ: Sanki Fazıl Say, “Ben ateistim” dediği için yargılanıyor... “Ateistim” diyen kişiye bir şey demeyiz.
DİYORUM Kİ: Yok, bir de deyin bari...
DİYORSUN Kİ: Adam dindarlara hakaret etmiş, bu suçtur.
DİYORUM Kİ: “Edepsizlik” ile “suç” kavramlarını bu denli birbirinin içine sokarsanız, bu toplumda 10 ay hapis cezası kesmediğiniz çok az kişi kalır.
DİYORSUN Kİ: Düşünce özgürlüğü başka, hakaret başkadır.
DİYORUM Kİ: Tabii ki başkadır... Ama aradaki fark çok ince bir farktır... O kadar incedir ki çoğu zaman düşünce özgürlüğü kapsamına giren bir cümleyi, “şak” diye hakaret kapsamına almak mümkündür... İkisi arasındaki fark, kabak gibi bir fark değildir, matematiksel değildir, kesin değildir, apaçık değildir. Bir de şu var: Aradaki farkı kim saptayacak? Sen mi saptayacaksın, yoksa tartışmalı kararlar verme şampiyonu mahkemelerimiz mi?
DİYORSUN Kİ: Sen şimdi Fazıl Say’ı mı savunuyorsun?
DİYORUM Kİ: Adaleti savunuyorum. Ne diyor Kuran? “Bir topluluğa karşı olan kininiz sizi adaletten ayırmasın”. Ayetteki “bir topluluğa” ibaresinin yerine “Fazıl Say’a” ibaresini koyarak bir daha oku istersen.
DİYORSUN Kİ: Mahkeme “hakaret olduğunu” tespit etmiş. Yüce Türk adaletine güvenmiyor musunuz?
DİYORUM Kİ: Vallaha mahkemeler, Hrant Dink’in de Türklüğe hakaret ettiğini saptamış, adamcağızı hedef haline getirmişti... Sonra da vurdular Hrant’ı... Oysa Hrant Dink’in yazdığı metinde “Türklüğe hakaret” yoktu... Sadece meramını iyi anlatamama sorunu vardı.
DİYORSUN Kİ: Ne yani? İster kendi yazsın, ister başkası... Fazıl Say’ın paylaştığı o cümle kabul edilebilir bir cümle mi?
DİYORUM Kİ: Asla kabul edilemez. Nezaketsiz, sorunlu, kaba bir cümle o... Bizim burada mesele ettiğimiz şey o değil, o cümleye verilen ceza.
Yazının tamamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23090797.asp
Yorum:
Hak hukuk gak guguk
28 Şubat günleriydi. İslam aleyhine yazan, İslamcı denilenlere saldıranlar el üstünde tutuluyordu. Neredeyse Allah diyen hapse atılacaktı, irticacı diye. Namaz kılmaya bile gerek yoktu, namaz kılanla samimi olan her türlü yaptırımı görüyordu.
Bazı mütedeyyin gazetelere ve yazarlara saldırmak farzdı. Saldırıda zayıf davranan bile dışlanıyordu. Başörtüsünü açtırmak için ikna odaları kuruluyor, sadece imam hatiplerin önünü kapatmak için tüm meslek liseleri çöpe atılıyordu.
Gün geldi, devran tersine döndü. Bir de ne görelim. Fazıl Say bir tweet atıyor, 10 ay hapis cezası alıyor. 28 Şubat’ın kudretli paşaları, rektörleri, gazetecileri hapislerde süründürülüyor.
O zamandan beri hukukçular mütedeyyin mi oldu? Hâkimler namaza mı başladı? Yoksa dini duyarlılıkları mı arttı?
Gazeteciler mümin mi oldu? Yoksa gazeteciler inanca saygılı mı olmaya başladı? Yoksa menfaatleri böyle mi gerektiriyor?
Gün gelir, devran yeniden tersine döner. O zaman da aynı hâkimler bakın nasıl kararlar verecek? Ben biliyorum nasıl karar vereceklerini, ya siz?
Düzen bozuk olduktan sonra, hukuk düzeni olmadıktan sonra, Adil Düzen olmadıktan sonra sonuç hep aynı olacaktır: Hak hukuk, gak gukuk.