24.03.2013
Belli ki "Barış Süreci"nde bundan sonra "Akil Adamlar" diye bilinen bir kurulun yol gösterici konumunda yer alması muhtemel.
Star'dan Yakup Bulut'un haberine göre Başbakan Erdoğan bu akıllı adamların bir grubu temsil edenlerden değil, yerelde de halkı doğrudan temsil eden isimlerden seçilmesinden yanaymış.
Hürriyet'teki Okan Konuralp ile Faruk Balıkçı imzalı habere göre de Sırrı Süreyya Önder bu konuda "Bağımsız vicdani akla sahip 30 insan olmalı.
Bize yakın olması şart değil" demiş.
Önder, kendisinin "Akil İnsanlar" listesinde İsmail Beşikci'yi ilk sıraya koyarken "Çorumlu bir Türk olarak Kürtlerin hakları için 'gık' bile demeden yıllarca bedel ödedi, hapis yattı. Bağımsız vicdan böyle bir şeydir" demiş. Mithat Sancar ile eski Diyarbakır Askeri Savcısı Ümit Kardaş'ın isimlerini de eklemiş.
Akıl sade yaşta mıdır?
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var.
Sade Türkiye'de değil dünyada da "Akil Adamlar" genellikle yaşlılar arasından seçilir.
Çünkü yaşlanma ile birlikte aklın da geliştiğini düşünür insanlar.
Bir özdeyiş vardır Batı dillerinde...
-Şarap dışında yaşlandıkça değeri artan çok şey pek yoktur. Oysa o şarabın yaşlandıkça değerinin artması, yapıldığı üzümün sağlıklı ve taze olmasına bağlıdır.
Demek istediğim şu...
Çözüm üretilmesi beklenilen sorunların büyük çoğunluğu gençleri ilgilendiriyor.
Savaşta gençler, barışta yaşlılar ölür neticede.
Yani bir ülke barışı aramaktaysa bu gençlerin kurban gittiği savaşların sona erdirilmesini amaçlayan bir çaba değil midir?
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2013/03/24/savasta-gencler-barista-yaslilar-olur
Yorum:
Akil Adamlar
Çözüm sürecinin “Akil Adamlar”a kadar dayanması aslında sevindirici bir gelişmedir. Mesele bu adamların kime göre akil olduğu ve nasıl seçildiğidir. Kuran’da yer alan tahkime göre değerlendirdiğimizde iki tarafın da kendilerinin seçtiği hakem veya hakemlerle bir kurul oluşturulabilir.
Çözümü bu kurula mı bırakmak gerekiyor yoksa yazarımızın gençlerde diretmesine karşın yaşlıların tecrübesine mi güvenmek gerekiyor? 25-30 yaşlarında bir insanın bu kadar köklü bir meseleyi analiz etmesi ve çözüm üretmesi ne kadar mümkün görünüyor? Veya sırf eline sazını alıp, kalabalıkları coşturuyor diye “Sanatçı toplumun aynasıdır.” savunmasıyla sürece dâhil edilmek istenen sanatçılar size ne kadar umut veriyor?
Bana pek sağlıklı görünmüyor ama yine de çözüm için masaya oturulacaksa en doğrusu, kimlerin katılacağına tarafların karar vermesidir. Böyle olunca neticeye herkes rıza gösterir ve kendi seçiminin sonuçlarına katlanır. İşin matematiği bu ancak bizde dış müdahaleler kaçınılmaz olduğundan sürprizlere açık olmak gerekiyor.
Diğer bir mesele ise bu kurulun ne yapacağıdır. Sorun da, kaynağı da biliniyor. Çözüm için ise yüzlerce senaryo ortaya çıkabilir. Deneme yanılma yöntemiyle iş yapacak lüksümüzün olmadığı hepimizin malumudur. Daha önce “Anayasayı halk hazırlasın.”gibi içi boş bir ifade gündemdeydi. Sırf 11 haneli barkoda sahip diye yoldan geçen adamın insafına koca bir milletin kaderi teslim edilmek istenmişti. Bunun vatandaşlıkla, eşitlikle vs. ile alakası yok. Belli ki birileri ilmi olmayan anlamsız bir taslak hazırlama derdinde o zaman bunu eğlenceli hale getirelim “Adalet Sizsiniz” yarışması düzenleyelim kazanan anayasayı hazırlar, mesele kapanır. Biri çıkıp da bu adama “Adaletsizsiniz!” diyemez. Cevap ortadadır: “Beni SMS’leriniz seçti.”. Geçmiş olsun Türkiye.