Erdal İnönü’nün Unutulmaz Kişiliği…
1591 Okunma, 11 Yorum
Emre Kongar - Cumhuriyet
Süleyman Karagülle

03.11.2012

 

Kongar, Erdal İnönüyü anlatmakatdır.

 

Tamamı için  http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=375716

 

Yorum:        

İNÖNÜ

Viyana bozgunundan sonra Osmanlılar geri kaldıklarını anlamaya başlamışlardır. Sadrazamların (başvekillerin) etkisiyle batılaşma başlamıştır. Batının devlet yapısı ileri teknoloji alınmıştır. Abdülhamit’e kadar, Sultan Selim III ve Mahmut II) Türk ordusunu güçlendirme amacı ile hareket etmişlerdir.

İlk defa Abdülhamit, bu işin bir düzen işi olduğunu anlamış ve meşrutiyete geçilmesi teşebbüsünde bulunmuştur.  Devletin yapısını değiştirmenin yeterli olmadığını uygulamada anlamış ve batı kültürünün örnek alınması için batı okullarını ve üniversitelerini açmıştır. Batı kültüründe erimemek için de medreseleri güçlendirmiştir. Abdülhamit bunda hata etmiştir. Medreselileri batıya gönderip batıda profesör yetiştireceğine, onların lisesinde okuyan ve oralarda yetişen okullularla medreseliler arasında çatışma başlamış sonunda yaşlı medrese, silahlı genç mekteplilere mağlup olmuştur.

 

Abdülhamit’in okullarında yetişen mektepliler, batı tarafından şuna inandırılmıştı. Artık imparatorluk dönemi sona etmiştir. Ulusal devletler dönemi başlamıştır. İmparatorluğun dağılması ve Anadolu ve Trakya’da bir Türk devletinin kurulması gerekmektedir. Buna Osmanlı generalleri de inandırılmıştı. Birinci Cihan savaşı isteksizlik içinde kabul edilmişti.

Batılılar sözlerinde durmamış, Sevr’i dayatmışlardı.

 

Tekel sermaye de Sevr’e taraftar değildi. Çünkü 2000 yıllarında kendi ili haline getirecekti. Hıristiyanların Anadolu’ya yerleşmelerini istemiyordu. Mustafa Kemal onlarla anlaştı ve İstiklal savaşı başlatıldı.

 

İstiklal Savaşını başlatan Kazım Karabekir’dir. Kazım Karabekir’den inisiyatifi almak için sermaye daha çok kendi anlayışlarına uyacak olan Mustafa Kemal’i öne çıkarmışlardır. Generaller de sermayenin bu isteğine uymuşlardır. İstiklal savaşını Tük milleti yapmıştır.  Sermaye bunu Mustafa Kemal’e mal etmiş onu büyütmüştür. Hal büyülenmektedir. İstiklal savaşını Kazım Karabekir başlatmıştır.  Mustafa Kemal yönetmiştir. Mareşal desteklemiştir. Savaşı ise İnönü yapmıştır. Cephe komutanı o idi.

 

İnönü’nün etkisi sadece İstiklal savaşı ile kalmamış cumhuriyetin ilk başbakanı olmuştur. Devletin ana yapısını o yapmıştır. Sonra ikinci Cihan savaşına Türkiye’yi sokmamış, Mareşal ve Karabekir ile birlikte Türkiye’yi demokrasiye taşımışlardır. Görevi bitmemiş, 1960’da askeri müdahale olmuş ve ordu bölünme durumuna gelmiştir. Talat Aydemir ile savaşarak Türkiye’yi bölünmekten kurtarmıştır.

 

Lozan anlaşmasında Mustafa Kemal, Mareşal ve İnönü sermayeye söz verdiler. Türkiye dinsiz, laik bir ülke olacaktı. İnönü, kendisi dinsiz olmadığı halde verdiği sözde durmuş hayatının sonuna kadar, dine karşı olmamış ama dinin yanında da yer almamıştır.

 

İnönü’nün üç tane çocuğu vardır. Siyasetle sadece Erdal ilgilenmiştir. Babası dünyanın demokrasiye gitmekte olduğunu sezmiş ve Tük Milletini doğru yola koymuştur. Çetin mücadele sonunda demokrasiye ulaştırmıştır. Evren’in müdahalesi de demokrasi yönündedir.

Erdal Bey ise dünyanın İslamiyet’e gittiğini hissedememiş ve dine karşı tavır almıştır. Rektörken solcu anarşistleri korumuştur. Siyaseti başaramamış bugün onun karşı olduğu Ak Parti iktidar olmuştur. Partisini de Baykal’a karşı koruyamamıştır. Başarısız olmuş insanları başarılı gösterme çabası, tarihi yanıltma çabasıdır. Kimseye yarar sağlamaz.

 Biz kimse aleyhinde bulunamayız, kötülemeyiz. Ama yaptıklarını tarafsız olarak değerlendirmek zorundayız. Kişileri mezarı başında anmanın bir anlamı yoktur. Varsa bir eseri onu değerlendirmek onu anmadır.

 

 

 

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
04.11.2012
07:16

HAYRETTİN KARAMAN

Kasıtlı yanlış

(İslâmcılık...) İslamcılığı yalnızca siyaset, devlet ve bir partiye odaklamanın yanlış olduğunu yazmıştım; ama bu bir yanılma değil, kasıtlı saptırmadır. Peki bu niçin yapılmaktadır? Çünkü İslamcılık hem kavram hem de tarih boyunca temsili ve uygulaması bakımından tam, doğru, sahih bir çerçevede tasavvur edilir de buna yönelik açıklamalar ve değerlendirmeler yapılırsa onu ne dövmek ne de öldürmek mümkündür; bu kimsenin haddine düşmez! Fakat İslamcılığı bir partiye veya İslamcılığın bir tavrı, parçası, şartlara göre aşaması olan siyaset ve devlete odaklarsanız, İslamcılık budur derseniz onu kolayca döver, hatta öldürürsünüz (yani İslamcılık öldü, bitti, bu bir hayal idi, düş idi, geldi geçti dersiniz). Defalarca söyledim bir daha yazayım: İslamlaşma içinde farklı yöntemler, üslub, aşama anlayış ve uygulamaları olabilir; ancak düşünce ve faaliyet, İslam'a zıt bir cereyan ve durum karşısında İslam'a sarılmak, onu sahih olarak Müslümanların hayatında korumak, ötekiler arasında da yaymak olduğu sürece bunların tamamı 'İslamcılık'tır. Bu kelimeden hoşlanmayanlar 'dava, davet, İslamlaşma, cihad, Müslümanlığın gereği…' gibi isim ve ifadeler kullanabilirler, bunların da tamamı –benim anlayışıma göre– İslamcılıktır. Irkçılık, dinsizlik, İslam karşıtlığı, batılılaşma gibi düşünce ve hareketler karşısında illa da İslam, Müslüman kültürü ve medeniyeti diyenler İslamcılardır. Bu büyük/geniş çerçeveye giren Müslüman, öncülerin öteden beri, yöntem ve aşamalar bakımından farklı anlayış, tutum ve uygulamaları olmuştur. Selefîyiz diyerek irfan (tasavvuf) yolunu dışlayan İslamcılar olduğu gibi Senûsîlerde gördüğümüz gibi ilim ile irfanı, din ve ahlak eğitimi ile cihadı, zikir ile üretimi bir arada yürütenler olmuştur. Konyalı Zeynelâbidîn Efendi, İranlı ve Afganistanlı Efgânî gibi tepeden ıslahat taraftarı olanlar bulunduğu gibi daha sonraki döneminde Abduh, Hindistanlı Ebü'l-Hasen en-Nedvî gibi tabandan başlamayı tercih edenler vardır.

.... YAZI ŞÖYLE BİTİOR: Kur'an-ı Kerîm'in bize öğrettiği kural/hikmet şudur: Bizden öncekiler günahları ve sevapları, yanlışları ve doğruları, başarıları ve başarısızlıklarıyla gelip geçtiler; bizim vazifemiz onların izlerine basarak, yaptıklarını taklit ederek yürümek değildir, bizim vazifemiz, geçmişten örnek ve ibret alarak (istifade ederek) kendi zamanımızın gerektirdiği yol ve yöntemi –hepimizin ortak kaynak ve değerlerinden– bulup çıkarıp uygulamaktır. Bir de 'seninki, benimki' demeden, 'hepsi bizimki' diyerek hayırda ve hizmette yarışmaktır.

TAMAMI İÇİN:

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/HayrettinKaraman/kasitli-yanlis/34790

Reşat Nuri Erol
06.11.2012
05:49

İhsan Dağı

ZAMAN GAZETESİ 2014’te sistem ve hukuk krizi ‘İki başlılık’ tartışması Türkiye siyasetine erken girdi. Emin olun, 2014 sonrası en hararetle tartışılan konu bu olacak. Sadece tartışılmakla kalmayacak elbette, çatışma ve istikrarsızlık üreten ‘ana’ kriz odağı haline gelecek...

...

http://www.zaman.com.tr/2014-te-sistem-ve-hukuk-krizi/2011743.html

Reşat Nuri Erol
06.11.2012
06:23

TAHA KIVANÇ'TAN İLGİNÇ BİR YAZI:

http://haber.stargazete.com/yazar/amerikada-romney-kazanir-mi/yazi-702115

Reşat Nuri Erol
06.11.2012
06:45

İBRAHİM KAHVECİ

ÖNEMLİ YAZILAR YAZIYOR...

ASLINDAN "YAZIYOR İDİ" DEMEM GEREKİYOR...

YAZDIKLARI "ÖNEMLİ" OLUNCA YENİ ŞAFAK'TAN KOVULDU...

ŞİMDİ FEHMİ KORU GİBİ SADECE STAR'DA HAFTADA 1 YAZI YAZABİLİYOR...

SON YAZISINI VE DİĞER YAZILARINI OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM:

http://haber.stargazete.com/yazar/emeklilik-hayali-kimi-besleyecek/yazi-702112

Reşat Nuri Erol
06.11.2012
08:06

Türkiye'de gazetecilik yapmak iyice zorlaştı!

04 Kasım 2012 Pazar

Hadi ÖZIŞIK

hadi.ozisik@internethaber.com

SKY Türk'te Mehmet Metiner'in de katıldığı bir programda, AK Parti iktidarının "Kürt sorunu" konusunda çuvalladığını söyledim. O zaman Star'da yazıyordum. Çok geçmeden, Mustafa Karaalioğlu'nun uyduruk bir bahanesiyle Star'la yollarımız ayrıldı. İyi ki, "Hadi bana eyvallah" demişim! O günden sonra, daha bir özgür hissediyorum kendimi! Mehmet Metiner sağolsun! Laf yetiştirmekte pek mahirdir! *** Hadi benim bir ekmek teknem vardı... Bir koltukta iki karpuz olmaz diyerek, İnternethaber'in yolunu tuttum. Ama ne yazık ki kimi meslektaşlarım benim kadar şanslı değil! Onlar, iktidarın gazabına uğradıkları için, işsizliğin pençesinde kıvranıyorlar! *** İş şirazeden çıkmış artık! "Kin" ve "nefret" duygularından uzak olup, iktidara yönelik yapıcı eleştiri yapanlar bile, işsizlik tehlikesiyle karşı karşıya. "Fitne" ve "fesat" fena işliyor! Yazı arşivleri taranıyor, iktidara yönelik kim en ufak bir eleştiri yazmışsa, etkili olanlar devreye giriyor: - Bu arkadaşın yazıları rahatsız ediyor! - Eee O gazetecinin biletini kesmek istiyorlar! Ankara'da "Çelik yelek" kuşanmış kimi politikacılar, "ölümüne" ateş ediyor! Kimi medya patronları direniyor, kimi de, ateş altında kaldığı için boyun eğiyor! Direniş nereye kadar? *** Türkiye'de gazetecilik yapmak her geçen gün biraz daha zorlaşıyor! "Dokunan yanıyor" gerçekten! *** Kim yakıyor peki? Başbakan mı? .................

DEVAMI ŞU KAYNAKTA... Kaynak : http://www.internethaber.com/turkiyede-gazetecilik-yapmak-iyice-zorlasti-13462y.htm#ixzz2BQ5WyYl7

Reşat Nuri Erol
06.11.2012
08:32

Ekonomi ve siyaset Ahmet Altan

Eğer bu hükümet siyaseti de ekonomiyi yönettiği gibi yönetebilseydi şimdi dünyanın en mutlu ülkelerinden birinde çubuğumuzu tüttürüyor olacaktık, Başbakan Erdoğan da tarihimizin en başarılı siyasetçisi olarak Çankaya yolunda ferahfeza yürüyecekti. Kürtler eşit vatandaşlar olarak Türklerle aynı hakları kullanabilecekler, çocuklarını anadillerinde eğitebileceklerdi. Avrupa Birliği’nin yerel yönetim standartlarında yeni bir idari yapılanma kuracaktık. Anayasamızı değiştirecektik. Yasalarımızı değiştirecektik. Yargıyı bağımsız ve tarafsız bir hâle getirecektik. Kimse hükümeti eleştirdi diye işinden atılmayacaktı. Üniversiteler özerk olacaktı. Başörtülü kadınlar da “eşit vatandaş” statüsüne girecekti. Alevilerin ibadetine devlet saygı gösterecekti. Özel hayatlara karışılmayacaktı. Yeryüzü cenneti olacaktık. Ama cennete giremedik, “arafta” kaldık. Düşünün dünya ekonomik krizle boğuşurken Türkiye’nin “notu” arttırıldı, hem de 18 yıldan bu yana ilk kez. AKP iktidarının ekonomik başarısı bir defa daha dünya tarafından kabul edilip taçlandırıldı. Avrupa’nın şu anda başaramadığını başarıp, Avrupa’nın başardıklarında sınıfta çaktık. Niye siyasetle ekonomi arasında böyle derin bir uçurum var? Neden dünya krizle kavrulurken ekonomisini dik tutan bir ülke, siyasette böyle çuvalladı, kandan ve acıdan kurtulamadı? Bir iktidar, küresel bir krizin ortasında ekonomi mucizesi yaratacak kadar akıllı, çok daha kolay olan siyasi reformları yapamayacak kadar akılsız olabilir mi? Sanmıyorum. AKP iktidarı isteseydi, ekonomideki mucizeyi siyasette de gösterebilirdi, zaten ilk dönemlerinde o işi de becerebilecek olduklarını göstermişlerdi.

.............................................................

Yazının devamını okumak için:

http://www.gazeteoku.com/yazar/ahmet-altan/10523/ekonomi-ve-siyaset

Reşat Nuri Erol
06.11.2012
08:36

TAVSİYE OLUNUR...

yazar/mehmet-y.-yilmaz/10484/davutoglu’nun-iflasi!

Reşat Nuri Erol
06.11.2012
08:45

BU YAZAR

DAHA ÖNCE DE ÖNEMLİ ŞEYLER YAZDI...

"SURİYE" KONUSUNDA

VE

"TÜRKİYE'NİNİ SURİYE POLİTİKASI" KONUSUNDA...

BU YAZISI DA ÖNEMLİ...

TAVSİYE OLUNUR...

HÜSNÜ MAHALLİ

Devre dışı Mart 2011'de Suriye'de olaylar başladı. Suriye muhalefeti ilk toplantısını 30 Mayıs 2011'de Antalya'da yaptı. Peşinden sivil ve asker Suriyeliler, Hatay'daki kamplara akın etti. 23 Ağustos 2011'de İstanbul'da bir araya getirilen Suriyeli muhalifler, Suriye Ulusal Konseyi'ni kurma kararı aldı. Konsey 2 Ekim 2011'de resmen ilan edildi. Arap medyası bu Konsey'in adını 'İstanbul Konseyi' diye adlandırıyor. 1 Nisan 2012'de 80 ülke İstanbul'da bir araya gelerek Suriye muhalefetine her türlü maddi, manevi ve askeri destek kararı aldı. Bu arada Batı medyasında Özgür Suriye Ordusu ve Kaideci gruplara bağlı militanların Türkiye sınırından Suriye'ye girmeleriyle ilgili bol miktarda hikaye anlatıldı, anlatılıyor. İSTİKAMET DOHA Özetle geçen süre içinde Suriye ile ilgili tüm gelişmelerde Türkiye baş aktör oldu ama hiçbir zaman kendi planlarında Batı'nın tam desteğine sahip olamadı. Geçen hafta ise ilginç bir gelişme yaşandı. ABD Dışişleri Bakanı Clinton aniden merkezi İstanbul'da bulunan Suriye Ulusal Konseyi'ne ağır suçlamalarda bulundu ve işe yaramadığını söyledi. Bir gün sonra çok daha Amerikancı bir grup Suriyeli muhalif Ürdün'de toplandı ve CIA'dan gelen talimatlar gereğince Katar'ın başkenti Doha'ya hareket etti. Doha toplantısının sonuçlarını yakında göreceğiz. Yeni süreçte Ankara'nın devre dışı kaldığını ya da kalacağını çok daha net göreceğiz. Çünkü Amerika'da birçok çevre Ankara'nın Suriye konusunda başarılı olamadığını söylüyor. Bu çevrelere göre Kaide ve benzeri radikal gruplar Türkiye üzerinden Suriye'ye giriyor ve herkes için tehlike oluşturmaya başlıyor. Anlaşılan Suriye dosyası Katar Şeyhi'ne ihale edilecek. Ama ortada bir sorun var: Suudi Arabistan ve onun selefi Vahabi anlayışı ve bu anlayışın Suriye ve bölge İslamcıları üzerindeki etkisi. Belki de bu nedenle Fransa Cumhurbaşkanı Hollande önceki gün aniden Riyad'a gitti ve Kral hazretlerinin huzuruna çıktı. Peşinden de İngiliz Başbakan Cameron. Hatırlıyorum Obama da başkan seçildikten sonra Kral'ın huzuruna çıkmış ve kaç kilo som altın olduğu bilinmeyen Özel Nişanı'nı almıştı. Ne de olsa Kral hazretleri kutsal toprakların hizmetkarı ve Obama 'çeyrek Müslüman' idi! PİS OYUNLAR Özetle bölgede çok tehlikeli ve pis oyunlar oynanıyor. TBMM Başkanı Sayın Çiçek'in deyimiyle 'Herkes Ankara'ya gaz verdi' ve AKP hükümetinden büyük beklentilere girdi. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve Esad hala Şam'da oturuyor. Üstelik ne İran ne de Rusya geri adım attı. Yani Ankara bir yandan Batılı ve Arap müttefiklerinin oyununa geliyor diğer yandan da bu oyunun kurbanı olarak kendi bölgesel ilişkilerini ve çıkarlarını zora sokuyor. Hep söylediğim gibi: Ortadoğu bataklığı işte böyle bir şey. Hele hele bu bataklığın bekçiliğini ABD ve müttefiği Batlılı ülkeler yapıyorsa. Hele hele bu bataklığın en dibinde köle ruhlu Suud, Katar, Bahreyn ve benzeri Arap kral, emir, şeyhler bağdaş kurup başkalarını bekliyorsa. Hepsinin de bir tek hedefi var: Ankara'yı bu işe bulaştıralım sonra da istediğimiz gibi kullandıktan sonra devre dışı bırakalım. Nitekim de öyle oldu ve olacak. Yoksa Katar Şeyhi, Erdoğan'dan önce Gazze'ye gitmezdi. Yoksa Mısır Cumhurbaşkanı Mursi, Şimon Perez'e duygusal bir mektup yazmazdı. Yoksa Filistin Devlet Başkanı Abbas davadan vazgeçmezdi. Yoksa Hillary yenge 'İstanbul'daki Suriyeli muhalifler işe yaramıyor' demezdi. Demek istediği 'Suriye konusunda Ankara başarılı olamadı ve yerine yeni oyuncu bulmak gerek.' .................

...........

DEVAMI İÇİN:

yazar/husnu-mahalli/10508/devre-disi

Reşat Nuri Erol
07.11.2012
05:24

İBRAHİM TENEKECİ,

BUGÜNKÜ YAZISINA ŞU İKİ CÜMLE İLE BAŞLAMIŞ: "Önce ahlak ve maneviyat diyenlerdenim.

Hemen peşinden de şunu söylüyoruz: Adil Düzen."

DEVAMINI MERAK EDİYORSANIZ:

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/Ibrahim_Tenekeci/zengin-cesit-fakir-insan/34848

Reşat Nuri Erol
10.11.2012
09:14

YASAKLAR ülkesindeyiz ya;

artık uzun iktibaslarımı göremeyeceksiniz...

sadece uzun değil, belki kısa iktibaslarımı da göremeyeceksiniz...

ama "yazar yorumcusu" olarak sorunu siz nasıl çözeceksiniz; merak ediyorum...

*

HER NEYSE...

"YAZAR" OLUNCA...

YAZMAK İÇİN "OKUMAK" GEREKİYOR...

HER GÜN OKUYOR VE KENDİMCE BAZILARINI SİZİNLE PAYLAŞIYORDUM...

*

BUNDAN SONRA "FARKLI" OKACAK; ARTIK İKTİBASLAR YOK: GAZETELER YASAKLADI...!!!

SADECE "YAZAR İSMİ" ZİKRETMEKLE İKTİFA EDECEĞİM...

ÖYLEYSE BAŞLAYALIM...

BİSMİLLAH...

*

GÜNLÜK OKUMAYA;

YENİ ŞAFAK'TAN "YASİN AKTAY'IN YAZISI" İLE BAŞLAYABİLİRSİNİZ:

MEMLEKETİM SANCAK'IN (SIRBİSTAN/KARADAĞ!) BAŞKENTİ YENİ PAZAR'DA (NOVİ PAZAR) ÜÇ GÜN KALMIŞ; ABDULLAH DAYIMIN OĞLU FUAT (SON SEÇİMDE SANCAK BELEDİYESİ MECLİS BAŞKANI OLDU, ÖNCESİNDE SANCAK KÜTÜPHANE MÜDÜRÜYDÜ) VE KÜTÜPHANE MÜDÜRÜ AVDİYA BEYİN ORGANİZE ETTİĞİ BİR TOPLANTIYA KATILMIŞ, YASİN AKTAY...

"BALKANLAR" İLE İLGİLİ YAZISINDAN SADECE ŞU BÖLÜMÜ İKTİBAS EDİYORUM:

"Bu faaliyetler kapsamında geçtiğimiz günlerde Sırbistan'ın Sancak bölgesinde ağırlıkla Boşnakların yaşadığı Novi Pazar şehrinde bir etkinliğe konuşmacı olarak katıldım. Üç gün süren etkinliği organize eden Şehir Kütüphanesinin müdürü Avdiya Salkoviç Türkiye'de eğitim görmüş, mükemmel Türkçesi ve inanılmaz pozitif enerjisiyle tam bir Osmanlı akıncısı modunda. Dedesi bir Osmanlı subayı olarak Osmanlı'nın çekilişinin ardından yaşadığı travmayı ailenin bütün fertleri bütün varlıklarıyla sonuna kadar yaşamışlar. Avdiya Osmanlı'nın Balkanlar'dan ayrılışına 'çekiliş' dememeye özen gösteriyor. Onun için bu daha ziyade 'gidiş' olmalı. İkisinin arasındaki farkı, Osmanlı'nın birgün geri geleceğine dair ümit kesmek veya kesmemekle açıklıyor: 'Çünkü biz hiç bir zaman umidimizi kesmeyip bir gün mutlaka tekrar geleceklerine inandık. Galiba o günler geldi, Türkiye dediğiniz gibi kendi 'Arap baharını' yaşayıp başını kaldırdı ve etrafındaki evlatlarını yeniden keşfetmeye başladı. İşte o hüzünlü bekleyişimizden dolayı bizim için o 'Yüzyıl bir an gibi geçti...' Nice acılar çektik fakat Türkiye'nin yeniden şahlanışı bize moral, sevgi ve onur kaynağı oldu. Bu senenin başından beri Osmanlıyı anmak isterdim, onlara layık bir şekilde bir dua etmek, kendi etrafımda yaşayan insanlara da aynı duyguyu tattırmak çok büyük arzumdu. Allahıma şükürler olsun o isteğim de yerini buldu, sizin de gördüğünüz gibi salonda bulunan ve sizi dinleyen insanların gözünde çok güzel parıltısı vardı. Buna da ben umud ve gurur parıltısı derim, her nekadar sadece bir veya iki saat sürse de...' NOKTA.

*

ARDINDAN...

ZAMAN'DAN ALİ BULAÇ'IN YAZISINI;

AHMET KURUCAN'IN YAZISI İLE BİRLİKTE OKUYABİLİRSİNİZ...

NEDEN TAVSİYE ETTİĞİMİ ANCAK YAZILARI OKUYUNCA ANLAYABİLİRSİNİZ...

*

SON OKUMAYI...

STAR'DAN PAUL KRUGMAN'IN;

"ASIL ŞİMDİ 'GERÇEK AMERİKA'YA HOŞ GELDİNİZ"

YAZISI İLE BİTİRİP NOKTALAYABİLİRSİNİZ, DİYORUM, BUGÜNLÜK OKUMAYI...

***

YAKINDA...

"KİTAPLAR" KISMINDA SÜRPRİZLER VAR...

AYRICA "SİTEMİZ" İLE İLGİLİ YENİ HAZIRLIKLAR DA VAR...

ALLAH LUTFEDERSE GÜZEL VE VERİMLİ KATKILARIMIZ OLACAK, İNŞAALLAH...

*

VE'S-SELAM MEA'D-DUA.. DUA.. DUA...

REŞAD

Reşat Nuri Erol
10.11.2012
13:13

EVET...

"DÖNMEK"...

AMA "NASIL"?

*

"ADİL DÜZEN"LE...

DÖNMELİYİZ ORALARA;

"ADİL EKONOMİK DÜZEN"LE...





Sayı: 177 | Tarih: 4.11.2012
Emre Kongar
Erdal İnönü’nün Unutulmaz Kişiliği…
İnönü
1591 Okunma
11 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
‘Bana bak Suudi Kralı’ çıkışı bekliyoruz
Hac zulmü
1154 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
İslam Üniversiteleri
Allah'ın Gazabı Yakındır
1084 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mehmet Barlas
Geminin güvertesindeki tepişmeler rotayı etkilemi
Bakış Açısı
984 Okunma
Tayibet Erzen
Yusuf Kaplan
Rota'yı bulduk'da,'istikamet'neresi?
Saded'e gelelim
984 Okunma
Ali Bülent Dilek
Hüseyin Gülerce
Cumhuriyet,ilkler, İP ve CHP
Çatışmalardan Ders Çıkarmak
943 Okunma
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler