28 EYLÜL 2012
PKK'nın bir Kürt hareketi ve kıyamı olduğunu sandığımız müddetçe onu yenemeyeceğiz.
Çünkü PKK, dıştan ve tabandan bir Kürt hareketi gibi görünüyor ama içten ve derinden o bir Ermeni, Siyonist, haçlı, emperyalist harekettir.
Müslüman Kürtlerle anlaşılabilir ama Ermeni ve Yahudi Kürtlerle anlaşılamaz.
Müslüman Kürtler Türkiye'nin bölünmesini istemezler ama Ermeni ve Yahudi Kürtler bölünme ve parçalanma için savaşıyorlar.
Ermeniler, Türkiye'den şu veya bu şekilde, bugünkü Ermenistanın dört veya beş misli toprak istiyor. Böyle bir şey Müslüman Kürtlerin işine gelmez. Onlar Türkiye'nin bütünlüğünden yanadır. Çünkü Türkiye onların da vatanıdır.
Türkiye'nin batısında, bilhassa İstanbul'da, doğusunda olandan fazla Kürt nüfusu vardır. Türkiye'nin bölünmesi Ermenilerin, Yahudilerin, Haçlıların, Amerikalıların, Avrupalıların işine gelir ama Müslüman Kürtlerin işine gelmez.
Bir siyasetçi, bir asker, bir idareci, büyük bir bürokrat, hele bir strateji uzmanı PKK'nın sadece bir Kürt hareketi olduğunu sanıyor, onun Ermeni ve Siyonist boyutlarından gafil bulunuyorsa o bu konuda kapkara bir cahildir.
PKK'nın Ermeni ve Siyonist taraflarını bilmeyenler hiçbir kalıcı çare ve çözüm üretemezler.
PKK'nın tek çözümü İslamî çözümdür.
Bu işi Türk ve Kürt Müslümanlar birlikte çözebilir.
İslamcılar çözemez.
Şaki Türk Müslümanlar ve şaki Kürt Müslümanlar çözemez.
PKK işini sâlih Türklerle sâlih Kürtler çözebilir.
Bu fitneler yumağını Salahaddinler, Şâmiller çözebilir.
Salih Türklerin bir kısmı Kürt şeyhlerine ve mürşidlerine; salih Kürtlerin bir kısmı Türk şeyhlerine ve mürşidlerine intisab etmelidir.
Kendilerine intisab edilecek şeyhlerin ve mürşidlerin hepsi de kâmil ve mükemmil olmalıdır.
Müslüman Türkler ve Kürtler elbirliği yapıp PKK terörünü islamî metotlarla bitirmezlerse büyük zararlara uğrayacaklardır.
Gerilla/çete savaşları konvansiyonel ordularla kazanılmaz. ABD bir ara Vietnam'a 600 bin askerini, dünyanın en dehşetli silahlarını göndermiş, yüz milyarlarca dolar harcamıştı ama 20 bin kızıl çeteciyle baş edememiş ve sonunda yenilmişti.
Büyük medyanın PKK saldırılarıyla ilgili her başlığında "Hâin Saldırı" kelimelerini kullanması, her defasında rutin edebiyat yapması, hele bazen "PKK Silahsız Askerlere Saldırdı" gibi laflar etmesi doğrusu garipsenecek şeylerdir.
Acı gerçek şudur: PKK 1984'te, ASALA'nın yerini alarak harekete geçmiş ve otuz seneye yakın bir zamandır bitirilememiştir.
Bu savaş hainler, alçaklar, bir avuç çeteci ve çapulcu, biz onlara yapacağımızı biliriz edebiyatıyla bitirilmez.
Bu savaş bugünkü akıl, kültür ve strateji ufuklarıyla bitirilemez.
Kısır, donuk, durgun akıllara dehşet verecek radikal çare ve çözümler bulunmalıdır.
PKK radikalliğin kutbudur. Onun karşısındaki zihniyet ve güçler de radikal olmalıdır.
Evrensel adaletten ayrılmamak şartıyla radikal olunmalıdır.
Daha önce yazmıştım: İslam yürürlüğe konulmalıdır.
Ezan okumakla, halkın bir kısmının namaz kılmasıyla, oruç tutmasıyla, kadınların bir kısmının başlarını örtmesiyle, isteyen ailelerin çocuklarını Kur'an kurslarına göndermesiyle İslam bütünüyle gelmiş olmaz.
Her geçen gün büyük bir kayıptır.
Türkiye, Müslüman Türkiyeliler, Türkler Kürtler bu savaşı muzaffer olarak bitiremezlerse kendileri bitecektir.
Yazının devamı; http://www.milligazete.com.tr/makale/pkk-nasil-bitirilir-251129.htm
Yorum:
Kürk Sorunu ve Çözümü
Kürt halkı içinde çok az kişi PKK'ya katılmıştır. Kürt halkında bir çok kişi PKK'ya destek vermek istememektedir. Fakat bu destek vermelerinin tek sebebi can korkusundan olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Halkın yaşaması için tek çözüm ya orada kalıp PKK'ya yardım etmek yada orasını terk etmektir.
Bugün arkadaşlarla konuşuyoruz da kayınvalidesinin yıllarca yanında kalmasının sebebini PKK'nın yüzünden olduğunu söylemesiydi. Hayvancılıkla geçinen kendi hallerinde olan insanlar PKK'ya yardım etmek istememişler ve bu yüzden köylerini boşaltarak İstanbul'a oğullarının yanına gelmişler. Yıllarca da burada kalmışlar. Aslında halkın amacı sadece barış içinde huzurlu yaşamaktır. Bu da İslam'la olur. O dönemde PKK yüzünden bir çok köy boşaltılmış.
İşte halkın çok az bir kısmı PKK'yı desteklemektedir. O halka nasıl vaatler ediliyorsa onlar da PKK'yı destekliyorlar. Aslında Müslüman olan Kürt halkı barış içinde Türkiye de yaşamak istemektedir.
M. Şevket Eygi'nin de söylediği gibi bunları destekleyenler dış kaynaklı ülkelerdir. Onlar Türkiye'nin parçalanmasını yıllar öncesinden planlayıp, yavaş yavaş amaçlarına ulaşmak için yaptıkları oyunlardan biriside bu PKK'dır. Yoksa o silah yardımları nereden gelmektedir.
Bu konu altı ay öncesinde Süleyman hoca çözümüyle birlikte yazmıştı. O yazıyı da buraya koyuyorum.
"Gözünüz kaşınır. Biraz sabrederseniz, biraz sonra kaşıntınız geçer. Kaşıntıya devam ederseniz, gözünüz kanlanır. Daha da devam edersiniz kör olur. Kürt sorunu diye bir sorun yoktu. Biz kaşındık, kaşındıkça azdı. Azdıkça kaşınıyoruz. Sonunda gözümüz kör olacak, yetmeyecek tedavi olmazsak öleceğiz.
Niye kaşındık? Çünkü Devleti kurmamıza izin verenler böyle istediler. Lozan da Yahudiler dinsizleşmek şartıyla devlet yapacağımızı söylediler. Bizim elimizde başka imkân yoktu. Onlara gizli anlaşmalarla dinsizleşeceğimize söz verdik. İşte kaşınma orda başladı. Kürt halkı tarihi asaleti olan bir halktır. Sıkı aşiret dayanışma içinde her türlü zorlukları yenen halktır. O bir taraftan da son derece dindar ve aşiretine saygı gösteren halktır. Medreselerinde büyük ilim adamları yetiştiren halktır.
Aşiret yapısı demek kuvvetli sosyal yapı demektir. Halkın severek katıldığı, gerektiği zaman aşireti için canını verdiği yapıdır. Halk aşiret reislerine bağlanır, aşiret reisleri devlete bağlanır böylece devletin de sadık halkı oluşur. 1500 tarihlerine kadar bu yapı doğuda ve batıda böyle gelmiş huzurlu hayat yaşanmıştır. Doğuda Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar böyle huzurlu hayatın yaşadığı yerdir. Batıda ise Romalılar ve Bizanslılar karanlık çağ dedikleri huzurlu Hıristiyanlık dünyasını yaşadılar.
Haçlı seferleri sonunda batıda gelişen ekonomiyi eline geçiren Yahudi tüccarları, aşiret reisi olan derebeylerin ve kilisenin gücünü kırmak için dini savaş açtı. Önce kırallar oluşturuldu. Sonra cumhuriyetlere çevirdi, sonra sosyalizmi getirerek halkı devletlerine düşman etti. Onlar silah sağladı ve halkı silahla yönetmeye yönlendirdi. İşte Kürt sorunu budur. Yalnız Türkiye de değil, İngilterede İrlanda, İspanya Fransa’da Basklar, Rusya’da Çeçenler, Çin de Uygurlar, Hint’te Keşmir hep kışkırtılarak yapı bozulmuştur.
Demek ki Kürt sorunu demek, medreselerin kapatılması sorunudur. Kürt sorunu demek aşiret yönetimi yerine jandarma yönetiminin getirilmesi sorunudur. Dini kaldırırsınız yerine bir şey koyarsınız. Aşiretleri kaldırırsınız yerine bir şey koyarsınız. Namluları koyarsanız, süngüleri koyarsanız, bombaları koyarsanız. Hapishaneleri koyarsanız. Onlar da misliyle mağralardan aynı şeyleri koyarlar.
Doğu olaylarını hep ekonomik ilkellikle açıklamaya çalıştık. Durmadan orada yatırım yaptık. Halkın refahını artırdık zannettik ki o halk uslanacak. Tam tersine imkâna kavuştukça direnmesi o kadar arttı. Medreseleri kapattık zorla Türküm doğruyum şarkılarını söylettik. Onlara kürdüm doğruyum şarkılarını söylemelerine sebep olduk. İnsanım doğruyum. Türkiye de Kürt olarak insanlığa hizmet etmek için varım dememiz gerekirdi.
O zaman bunları böyle yapmaya zorunlu olabilirdik. Ben onları suçlamıyorum. Geçen geçmiştir. Geçen her şeyin Allah’ın takdiri iledir ve iyidir. Ben sadece geleceğin düzenlenmesi için bu hatırlatmayı yaptım.
Biz ne yapmalıyız.
1- Türk ordusunu güçlendirmeliyiz. Askerleri de yarından tezi yoktur, bir af çıkararak askerleri hapishaneden çıkarmalıyız. Mahkemelerde süründürmemeliyiz. Eğer bir asker acaba beni de mi hapishaneye koyacaklar, benim memleketimin selameti için yaptığımı suç yapıp süründürecekler diye düşünürse o ordu artık savaşmaz. İç mikroplar dış avcıları devletimizi ve milletimizi afiyetle yerler. Bugün bu askerler itham edilen suçların on katı fazlasını işlemiş olsalar bile biz onları hapishaneye koydurtmayız. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Biz askerlerimizi bağladık, gelin ülkemizi işgal edin demektir. Düşmana ülkeyi satmak demektir.
Türkiye’yi tek kurtaracak siyasilerin çıkaracakları genel aftır. PKK lılar da affedilmiş olacak, askerler de affedilmiş olacak, siyasilerde affedilmiş olacak. İhtilalcılar da affedilmiş olacak. Önce kaşınmayı sona erdirmeliyiz. Yarayı daha da derinleştirmekten vazgeçmek gerekir.
2- Türk ordusunu çok güçlendirmeliyiz. Memleketin ordularını on iki orduya çıkarmalıyız. Bunlar Samsun’da, Tekirdağ’da, Bursa’da İzmir’de, Adana’da, Diyarbakır’da, Van’da, Erzurum’da, Kayseri’de Konya’da Afyon’da ve Ankara’da yerleştirilmelidir. Merkez illerin yönetimi bunlara verilmelidir. Ordular o bölge halkından oluşturulmamalıdır. Ordunun görevi dış savunma olmalıdır. İç yönetim yerel yönetime asla karışmamalıdır. Böylece devlet güçlü olursa PKK sorunu ortadan kalkar. Yani aftan sonra kimse bir daha böyle şeylere girişemez.
3- 300 000 ile 1 000 000 nüfusu olan yerler birer il haline getirilmedir. Bu iller bağımsız devlet gibi olacaklardır. Her ilin meclisi olacak, kendi kanunlarını kendisi yapacaktır. Kendi dili olarak resmi dairlerde o dil konuşulacaktır. Orta öğrenim yerel dille yapılacaktır. İç güvenliği kendileri sağlayacaklardır. Kendi halklarından oluşturdukları jandarma teşkilatı ile iç güvenliği sağlayacaklardır. Kendi başkanlarını kendileri seçeceklerdir. İller içinde de 30 000 ile 10 000 arasında yerler birer bucak olacaktır. Bucak da tamamen bağımsız olacaktır. Yani eski aşiret sistemi gibi modern demokratik anlayışı içinde düzenleyeceğiz. Oradaki medreseler yeniden faaliyete geçecek ve yine derin âlimler yetiştireceklerdir. İran’da Ayetullahlar dünyayı yendiler. Türkiye’de de medrese âlimleri yeniden faaliyete geçeceklerdir. Artık Lozan’daki gizli anlaşmaları yırtıp atmalıyız. Resmi anlaşmalarınıza sonuna kadar sağdığız. Onu dünya ile yaptık. Gizli, anlaşmaları Yahudilerle yaptık. Onu yırtıp atıyoruz. Askerler de bu sözlere iyi kulak vermedirler. Eğer il yönetim iç güvenliği sağlayamazsa Bölge merkezinde oranın halkından olmayan askerleri davet eder. Sıkıyönetim ilan eder. Ordu askeri metotlar içinde sükûnu iade eder. Sıkıyönetimi Ankara ilan etmez. Her il kendisi ilan eder. Ankara askeri birliği gönderir.
4- Devlet niçin vardır. İnsanlar niçin devletleri için mallarını ve canlarını feda ediyorlar. Barış içinde yaşamak için. Halk hukukun koruduğu bir ülkede yaşaması için canlarını feda ediyorlar. Yoksa dilleri, dinleri, ırkları, yapıları farklı olan halk neden birlik içine gelip vatanını korusun ve yaşatsın. Adil yargı sistemini korumak için. Bu da nasıl sağlanır. Tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargı ile sağlanır. Böyle bir yargının oluşması için;
a) Mahkemeler hakemlerden oluşmalıdır. Taraflar birer hakem seçmeli ve iki hakem de başhakemini seçmeli. Mahkeme böyle oluşmalıdır.
b) Mahkeme nerede suç işlenirse orada kurulmalıdır. Hakemler oraya gelmeliler halkın önünde hemen muhakeme etmelidirler. Davalı ve davacının işi orada en kısa zamanda çözülmelidir. Bir davayı bitirmeden hakemler başka davaya bakmamalıdır. Ona başka hakemler bakmalıdır.
c) Verilen kararlar, kesin olmalıdır. Kararların temyizi olmamalıdır. Karar alındı mı o karar mutlaka yerine getirilmedir. Bu etkinliği sağlar. Saygınlığı sağlar.
d) Karar orada derhal infaz edilmelidir. Halkın ibret alması için fiilin hemen arkasından cezasını görmelidir.
Bunlar devletin yapacağı işlerdir. Devlet bunları yapamıyor. Çünkü sermaye hala bunları korkutuyor. Sivilleri de askerleri de korkutuyor. Onları haber veriyorum, tecrübeli yaşlı ağabeyleri olarak haber veriyorum. Onlar yok artık. Onlar şimdi kendi derdinde. Cesur olun ve bu operasyonları yapın. Askerlere söylüyorum. Milli güvenlik kurulunda kendinizi gösterin. İktidara cesaret verin. Devletin intiharını birlikte önleyin."