Mahir KAYNAK
8/temmuz/20
Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde ekonomide şöyle bir sorun vardı: Bankalar kredileri mevcut olan büyük şirketlere veriyor, KOBİ’ler ve büyümeye çalışan firmalar kredi bulamıyordu. Bunu gören hükümet banka kurulmasının şartlarını kolaylaştırdı ve küçük sermayeli birçok banka kuruldu.
- Özal zamanında bankalar çoğaltıldı.
- Sonra batırıldı. Ak parti ödedi.
Şimdi farklı bir konuya geçiyorum. 1995 yılında Nabi Avcı Bey’le bir televizyon programında derin devleti tartıştık. Bu kavramın ilk defa orada konuşulduğunu sanıyorum ama farklı iddialarda bulunanlar da var. Orada her ülkede bir derin devlet olması ve bunun iktidarın rakibi değil danışmanı olması ve akil adamlar topluluğu olması gerektiğini söyledim. Örnek olarak SSCB’deki değişimi gösterdim ve içeride rejimin değişmesi için hiçbir hukuki ve hukuk dışı yola başvurulmadığını söyledim. Bu ideolojiyi kim niçin değiştirmişti sorusuna cevap bulunması gerekirdi. Ayrıca yıllardır birbirinin amansız düşmanı sayılan ABD ve SSCB’de yakınlık sezildi ve ABD hem mali yardım yapılmasına destek verdi hem de petrol fiyatlarını sebepsiz olarak yükselterek, bir petrol ihracatçısı olan, Rusya’yı ekonomik çöküşten kurtardı. O dönemde yazdığım ve SSCB’deki değişimi konu alan bir yazımın başlığı “İçe Değil Dışa Dönük” idi. Yani bir ülkenin varlığı ideolojisinden önemliydi ve Rusya, bana göre, ABD’nin de desteğiyle büyük güç olmaya devam etti. Küresel sermayenin Rusya’yı kontrol etmek için yaptığı operasyonları da vardı ama bunları anlatmak uzun sürer.
- Sovyetlerde rejim niye değişti. ABD Rusya’yı neden destekledi.
- Sovyetleri, Erbakan’ın Ecevit ile başlaya İslam sol yaklaşması sonucu gerçekleşen İran İnkılabının etkisiyle Gorbaçov yıkmıştır. ABD sermayenin alternatif oluşturma siyaseti gereği Rusya’yı destekliyor.
***
Şimdi başa dönelim ve küçük işletmeleri büyütmek için kurulan bu küçük bankalara ne olduğunu sorgulayalım. 2001 krizinin bir operasyon olduğunu sürekli yazıyorum. Ama bu sürecin önemli sonuçlarından biri bu bankaların iflas etmesi ve borçlarının devlet tarafından ödenmesidir. Büyük bankalar sağlıkla yollarına devam ettiler ve Türkiye’deki ekonomik gücün sahipleri değişmedi.
-Küçük bankalar 2001 krizinde batırıldı. Büyük bankalara yol açıldı.
- Küçük Bankaları krizler değil planlı yolsuzluklar batırdı.
Bir ülkede devlet bir bütün olmalıdır. Yani iktidar, çeşitli ekonomik güçler, bürokrasi ve muhalefet ülke için önemli ve gerekli olan konularda birleşmelidir. Bir sorunun en doğru çözümü bir tanedir. Bütün bu güçler vücudun çeşitli organları gibi bir varlığı yaşatmalıdır: Yeni çözümler üretilebilir ve bunlar tartışılır. Ancak ortak bir çözüme varılamıyorsa o devleti idare eden güç yabancı olabilir ya da her zümre kendi menfaatini ülkenin selametinden önemli görebilir. O halde bir derin yapıya gerek vardır.
-Ülkenin partileri ve kurumları arasında birliğe ihtiyaç vardır. Yoksa ülke dağılır. Bunu derin güç sağlar.
- Türkiye’de bunu ordu sağlıyor. Bizce Başbakan, Genelkurmay başkanı ve devlet başkanı derin güç oluşturmalı. Bu birliği sağlama yetkisi onlara verilmelidir.
Bu dönemde ülkemizde önemli değişiklikler gözleniyor. Eskiden bir soyu hatırlatan kimlik bir simge olarak kalırken her kültürün önü açılıyor. Eskiden büyük düşman saydığımız ve kuruluşumuzu onu yenmeye bağladığımız Yunanistan’la iyi ilişkiler kuruluyor. Diyanet İşleri Başkanı’nın Patrikhaneyi ziyareti hem din açısından hem de yıllardır süren düşmanlık propagandasını önemsememesi yönünden önemlidir.
- Yunanlar iyiler, dinler arası diyalog iyidir.
- Erbakan, Ecevit ile koalisyon yapınca tüm siyaset değişti. Sermayenin çatıştır yönet siyaseti artık tutmuyor.
Türkiye’nin en büyük sorunu muhalefetin görevini yanlış anlamasıdır. Onlar karşılaşılan sorunlara çözüm üretmek ve iktidarın hatalarını düzeltmek için uğraşacakları yerde iktidar ne yaparsa yapsın bunu etkileyici sözcüklerle karalamayla uğraşıyorlar. Bugün hem dünyada yeni bir yapı kuruluyor hem de ülkemiz bunun köşe taşlarından biri konumunda. Muhalefet bu yapıda önemli yer almamız için uğraşacak yerde iktidarın her yaptığının yanlış olduğunu söylemekle meşgul. Şüphesiz iktidarın her yaptığı doğru değildir ama onu yıpratmak yerine düzeltmeye bakmalı ve onlar iktidarı kaybederse daha etkin bir gücün geleceği intibaı yaratılmalı.
tim 12
Mahir KAYNAK
Hangisi doğru?
14 Temmuz 2012
Suriye’nin uçağımızı düşürmesi konusunda birçok senaryo yazıldı. Henüz Suriye kara sularında mı yoksa uluslararası kara sularında mı düşürüldüğü konusunda mutabakat yok. Ayrıca uçağın füzeyle mi, yoksa uçaksavar ateşiyle mi düşürüldüğü netlik kazanmadı.
Daha ilginç olanı pilotların akıbeti konusundaki düşünceler. Henüz şehitlerimizin cenazesine ulaşılmadığı zaman pilotlarımızın Suriye’de muhalifler tarafından korunduğu ve sağ olduklarına dair birçok şey söylendi. Şimdi bu tezi ortaya atanlara yanıldıklarını söylerseniz şu cevabı verebilirler: “Pilotlar sağdı.. Ama senaryo onların ölü bulunmalarını gerektiriyordu ve bu yapıldı” diyebilirlerdi.
-Uçak Suriye’de mi düştü. Uçak savarla mı vuruldu. Pilotlar nasıl öldüler veya ölmediler. Hepsi meçhul.
- Uçak sermayenim kara sularında düşürüldü. Uçak savarla düşürüldüklerini sanıyorlar. Ateş ettiler ama vurduklarını göremediler. Uçak ateşten sonra sermaye tarafından düşürüldü. Uçak çukura gömüldü. Sermaye uçağı istediği şekle soktu. Çünkü onlar buldu. Ben komplo senaryosu yazmıyorum. Olaylar senaryo.
Şu soruya cevap aramalıyız. Siyasi sonuçlar yaratan olaylar önceden bir senaryo yazılarak mı gerçekleşir ve önce siyasi hedefler belirlenir ve bunu makul gösterecek olaylar mı yapılır? Bunun en önemli örneği El-Kaide’nin ABD’deki ikiz kulelere yaptığı saldırı idi. Son derece karmaşık olan bu eylemi El- Kaide gerçekleştirebilir mi idi? Bu senaryoyu yalanlayan birçok düşünce ve delil ortaya atıldı ama bunlar kabul görmedi. Sonra bu örgüt ABD gibi dünyanın en büyük ülkesi tarafından bulunamadı ve ABD bunu bahane ederek Afganistan’ı işgal etti.
- İkiz Kuleleri kim yıktı. Örgüt bulunamadı. Afganistan işgal edildi.
-Kulelerin ömrü bitmişti. Sermaye Hıristiyan’a sattı. Sermaye kendisi yıktı. Kaddafi’yi bahane ederek tüm insanlığı Müslümanlara saldırtacaktı. Müslüman soy kırımını gerçekleştirip İsrail hâkimiyetini kucakladı. Başaramadı. Kuleleri belki de şimdi İstanbul’da dikecek. Sermaye ısıramayacağı eli daima öper.
Benzer bir olayı ülkemiz yaşadı. Kürtlerin büyük çoğunluğu Türkiye’ye bir alternatif düşünmediği halde otuz yılı aşkın bir süredir PKK ile uğraşıyoruz. Irak’ın işgali ülkeye demokrasi getirmek amacı güdüyordu, ayrıca diğer ülkeleri tehdit eden bazı silahlar yapıyordu. Demokrasiyi en iyi bilen ülkelerden biri olan ABD, Irak’taki siyasi yapılanmayı mezhep ve ırk farklıklarına göre oluşturdu. Oysa demokratik ülkelerde ideoloji, dış politika, ekonomik hedeflerin farklı oluşu siyasi partileri oluşturur. Amaç ülkenin bölünmesini sağlamaktı ama bu söylenemediği için kendi politikalarına uyan hedefler belirlendi.
***
- Kürtler ayrılmak istemiyor. Ama otuz yıldır PKK ile uğraşıyoruz. Irakta mezhep kavgaları körükleniyor. Hedef sömürmek.
- Karşılıksız parayı kullanarak satın aldığı kişilerle sermaye dünyayı tehdit ediyor. Arabanızın lastiği patlamış görmek istemiyorsanız benim dediğimi yaparsınız diyor. Dünyayı karşılıksız dolarla ve mafya gücü ile devletsiz yönetmek istiyor. Marks da devlet sonunda yok olacak dememiş miydi?
O zaman şu soruya da cevap aramak gerekir: Bugünkü ülkeler doğal olarak, yani siyasi farlılıklar nedeniyle mi oluştu? Ortadoğu haritasının oluşumunda hiçbir halkın katkısı yoktur. Zaten aynı olan halk siyasi yapılanmadan sonra farklılaşmış Suriyeli Ürdünlü, Iraklı halklar oluşmuştur. Bu haritayı o zamanın üzerinde güneş batmayan imparatorluğu olan İngiltere çizmişti. Şimdi bir güç bu harita günün şartlarına uygun değil yeniden çizilmelidir derse ne cevap vereceğiz?
- Devletlerin haritasını İngiltere çizdi. Şimdikiler de biz çizeceğiz diyebilir.
- Devlet 30 milyon ile 100 milyon halk arasında kurulur. Toprak bitişikliği şarttır. Ortak dili olacaktır. Halkın tavan veya kerhen istediği devleti oluşturur.
Karşılaştığımız siyasi olaylar ya ülkeleri yeniden belirlemek ya da olduğu gibi muhafaza edip yönetimlerini yeniden inşa etmek amacı taşımaktadır. Burada en büyük yanılgı geçmişte değiştirilen yapıyı yeniden inşa etmeye çalışmaktır. Mesela bizi bununla itham ediyorlar ve Osmanlı’ya dönüş peşinde olduğumuzu söylüyorlar. Oysa önümüzde dünden daha büyük hedefler var ve bu sadece bizim iyiliğimiz için değil bölgedeki tüm halklar içindir. Bu dünyadaki dengeleri de olumlu etkileyecektir. Yapacağımız hata sadece sınırlarımızın içindeki halkı düşünmek ve bölgeye karşı sorumsuz davranmaktır. Yani biz Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere ve müttefiklerinin oluşturduğu yapının muhafızı mıyız yoksa bölgedeki tüm insanların refahı ve güvenliği için mi çalışacağız? Bizim inancımız ve kültürümüz bencilliği reddeder, etrafa iyilik dağıtmayı emreder. Böyle davranırsak biz de faydalanırız.
- Bugünkü siyaset ya sınırları değiştirme ya da yöneticileri değiştirme şeklindedir. Biz ikinci cihan savaşı sonrasının bekçiliğini mi yapacağız.
- Diğer devletlerin haritasını İngiltere çizdi. Ama Türkiye’nin haritasını çizmedi. Türk askerinin süngüsü çizdi. Biz Lozan’la varız. Sözleşmeye göre varız. Onlar uyduğu taktirde biz de sözleşmelere uyarız. Biz mağlup olarak değil galip olarak sözleşme yaptık ve uymak zorundayız. Kerhen yaptık diyemeyiz. Kanla çizilen sınır ancak kanla değişebilir. Biz değiştirmemek için kan akıtırız. İsteyen değiştirmek için akıtsın. Devletimiz savaşa girmedi ve Sevr’den bugünkü duruma geldik.
NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle'ye aittir.
Yorum:
Devlet Sınırları
Devlet sınırlarını değiştirmek için bir sebebin olması gerekir. Sınırları İngiliz çizmişse bile çizmiş. Bir asırdır o sınırlar üzerinde nesiller doğdu, nesiller öldü. Sebep varsa değiştirelim yoksa sınırlar kalacaktır.
1-Otuz milyondan aşağı nüfusa sahip olanlar komşuları ile birleşip otuz milyona çıkmalıdırlar. Balkan devletleri birleşip bir başka devlet kurmalıdırlar. Kafkas devletleri birleşip bir Kafkas devleti kurmalıdırlar. Orta Asya devletleri birleşip bir Asya devletini kurmalıdırlar. Mısır ile kuzey Afrika devletleri birleşip bir arada devletleri kurmalıdırlar. Arap yarım adasındaki Araplar birleşip bir veya iki Arap devletini kurmalıdırlar.
2- Yüz milyondan daha büyük olan devletler bölünüp 50 milyon nüfuslu devletler oluşturmalıdırlar. Bunlar arasında birlik ve dostluk devam eder. Bu kritere göre Çin 15’e yakın devlete ayrılmalıdır. Hindistan de on beşe yakın devlete ayrılmalıdır. Rusya iki veya üç devlete bölünmelidir. ABD de federal devletlerini birleştirip otuz kırk milyonluk gerçek devletler oluşturmalıdır. ABD yine kalabilir. AB’deki küçük devletler birleştirilip büyük devletler yapılmalıdır.
3- Dine, ırka, dile dayalı ayrı devlet kurmak isteyen halk otuz milyondan fazla oldukları takdirde onlara bir vatan verilir. Onun dışında il ve bucak bağımsızlıkları içinde kendi yönetimlerine sahip olmalıdırlar. Dış savunmada devlette askerlik yaparlar veya bedel öderler.
4-Yeni devlet kurmak veya topraklarını genişletmek amacıyla savaşmak meşru değildir. Başka sebeple meşrudur. Savaş sonunda galip gelen devlet mağlup olanların topraklarına sahip olur böylece sınır değişikliği gerçekleşir.
Sermaye halkları savaştırıp sonra masada oturup kendileri hudutları çizer. Bugünkü devletlerin hudutlarını İngiltere, değil sermaye çizdi. Bugün sözlerinde durmayan devletlerin sınırlarını kaldırmayı istemektedirler.
Ulus devletler var olacaktır. Hakem kararlarına uyan devletler Müslim, uymayanlar müşriktir. Savaş hakem kararlarına uymayan devletleri yıkıp, onları paylaşmak için vardır. Şimdilik sermayenin karşılıksız parası var. Dediğini yaptırma gücüne sahiptir. Sermayenin sömürü gücü, para karşılıklı hale getirildiği zaman sona erer. Faiz parası ile sömürmeye şimdilik devam edecektir.