24/6/2012
Türkiye karşılaşacağı sorunların nereden kaynaklanacağını önceden bildiğini düşünüyor. Cumhuriyetin temel ilkelerini yıkmak isteyenlerin Komünizm, Kürtçülük, irtica ya da Türkçülük maskesi altında faaliyet göstereceğine inanılıyor. Dış güçlerin temel hedefinin ise geçmişte yapamadıklarını şimdi gerçekleştirmek ve cumhuriyeti yıkmak olduğu söyleniyor.
Doğal olarak ülkenin güvenliğini sağlamak için stratejik istihbarat yapan teşkilat da bu tehlikelere karşı örgütlenmiş durumda. Kimse ülkemize yönelik operasyonların başka bir hedefi olduğunu düşünmez. Mesela son zamanlardaki Kürt hareketinin sonuçları tartışılmaz ve bir Kürt devleti kurulmak istendiğine inanılır.
-İç ve dış tehlikeler sıralanır, devlet onlarla meşgul edilir.
- Gerçek tehlike daima kamufle edilir.
Bu hareket başladığı gün bu sözlerin nasıl gerçekleşeceğini düşündüm. Yeni devleti sadece halk kuramazdı ve bir dış desteğe ihtiyacı vardı. Şu sorulara cevap aradım: Biri için faydalı olacak bu yapıya karşı çıkan olmayacak mı? Yeni kurulacak devletin ekonomik, siyasi, eğitim, askeri gücü ne olacaktır ve çevredeki ülkeler bu sonuçlara razı olacak mıdır?
Ayrıca bölge halkının tamamına yakını Türkiye dışında bir ülkenin vatandaşı olmak eğiliminde değildi hatta vatandaş olmaktan gurur duyuyorlardı. Sorunları fakirlik, meslek sahibi olamamak, bölgenin sosyal yapısı ve kimliklerinin inkarı idi. Bir insan, içinde yaşadığı sosyal çevrenin diliyle konuşur. Doğduğundan beri Kürtçe duyan bir insana neden Türkçe konuşmadığını sormak bile insafsızlıktır.
-Kürtler ayrılmak istemiyor, insani haklarını talep ediyor.
-PKK Türk düşmanlarının aleti durumundadır.
Suriye meselesi de göründüğü gibi değildir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında eskiden var olmayan bir millet ve devlet yaratıldı. Dünyanın en komik siyasal sınırları, bir demiryolu hattı vasıtasıyla Türkiye ile Suriye’yi ayırdı. Ancak bu işin ustası olan bu güçler siyasi sınırların yeterli olmayacağını, bunun sosyal sınırlarla güçlendirilmesi gerektiğini biliyorlardı. Zaten Türkiye Osmanlı ile tüm bağlarını kopardığı için farklılaşmıştı, aynı farklılaştırmayı Suriye’de de yaparak bir vilayetin bir parçasını bir devlete dönüştürdüler.
- Suriye halkı ayrı millet değildir. Devlet sunidir.
- 30 milyonu geçen bir coğrafi bölge ayrı devlet kurabilir. Zamanla ayrı millet olur. Suriye 23 milyon, Lübnan 4 milyondur. Birlikte devlet olabilirler.
Türkiye’nin bu dönemdeki, en büyük hatası bizden ayrılarak kurulan devletlerle aramızdaki siyasi sınırlara ilave olarak kültürel farklılaşma yoluyla yeni bir duvar çekmek oldu. Bu, yenilginin sadece askeri olmadığını aynı zamanda siyasi sonuçlar bakımından da uzun vadeli etkiler yaratacağını gösteriyordu. Kültürel farklar, siyasi sınırları tahkim ediyordu.
- Türkiye siyasi sınırların yanında kültürel sınırları da çizdi. Hata etti.
-Çizmek zorunda kaldı. Fırsat buldukça da yeniden kurmaya çalışıyor.
Suriye’deki olayı halkın demokrasi taleplerine Esad’ın sert tepki göstermesi olarak algılamak büyük güçler nasıl düşünmemizi istedi ise onu yapmaktır. Bu gibi ülkelerin yöneticileri zaten halkı temsil etmezler. Bu devleti kuranlar devletin yapısını kendi hedeflerine göre kurarlar ve üst yöneticiler onlar tarafından belirlenir.
- Suriye’de olanlar Beşar’ın kötü yönetiminden veya halkın demokrasi isteklerinden değil, hakim güçler öyle istediklerinden öyle oluyor.
- Siyasi gücünü kaybeden tekel sermaye Müslümanları terörist olarak kullanmak istiyor.
Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi söz konusu olursa halka karşı kardeş gibi davranılmalıdır. Meseleye her zaman baktığımız gibi askeri üstünlük sağlamak olarak bakmamalıdır. Türk Ordusu dünyanın en güçlü ordularından biridir ama bu gücünü PKK ile mücadelede ve böyle bir müdahalede tartışma konusu yapmamalıdır.
- Türkiye Suriye’ye müdahale ederse askeri üstünlüğe dayanmamalıdır.
- Türkiye Suriye’ye müdahale ederse Adil Düzen’e dayalı bir İslam devleti kurmalıdır. Kendisi de İslam devleti olmalıdır. Esat ailesine dokunulmamalıdır.
Türkiye’nin yeni bölgesel politikası çevre halklarını bir kardeş gibi görmek, ekonomik politikasını bölgenin ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde düzenlemek, askeri gücünü herkesin güvenliğini sağlamak üzere kullandığı intibaını yaratmak olmalıdır.
- Türkiye çevreye hakim değil ahdim olmalıdır.
- Süper güçlerden eşit uzaklıkta olan demokratik bir orta doğu birliğini oluşturmalıyız.
Türkiye’nin iç meseleleri çözüm biçimi de, dış politika stratejisi de küresel dengelerin çerçevesi içerisinde yapılanmalıdır. Bu ülke içindeki kurumların da yeni bir perspektif geliştirmesini gerektirir. İstihbaratımız da, askeri yapımız da, siyasi karar mercilerimiz de büyük güçlerin stratejilerini göz önüne almalı ve kendi siyasetini o verilerin içerisinde şekillendirmelidir.
- Büyük güçlerin ortak siyaseti istikametinde yol almalıdır. İç ve dış politika böyle düzenlenmelidir.
- Dış politika büyük güçlerin ortak kararları doğrultusunda yapılmalıdır. İç politika ise demokratik, laik, sosyal ve liberal bir hukuk devleti doğrultusunda olmalıdır.
30/06/2012
Değişen şartlar
Bir ülkenin iktidarı ya kurulu bir düzeni, ya da belirli bir hedefi ve bunu gerçekleştirecek biçimde eğitilmiş bir idaresi olan yapıyı yönetir. Bu durum yaratıcılık gerektirmez, sadece işleyen düzeni iyi bilmek ve bunun sürmesini sağlamak yeterlidir. Yönetimde başarılı olmak için şartlar gerektirdiğinde ufak değişiklikler yapılması ile sağlanabilir.
-İktidar mevcut düzeni yaşatır. Büyütür. Ufak değişiklik yapabilir.
-Düzeni değiştirmek, demokrasi içinde halkın yeniden yapılaşması ile olur. İktidar düzeni değiştiremez.
Ancak durum her zaman böyle değildir. Ya yeni bir dünya düzeni kurulmaktadır, ya da içerde var olan düzene karşı ciddi bir muhalefet oluşmuştur. Şu anda ülkemiz düzeni eski esaslarla korumaya devam edemez. Bu sadece bizim isteğimiz değil dünyadaki şartların gereğidir.
- Dünyada yeniden düzenleme varsa, halk yenilik istiyorsa mevcut düzen devam edemez.
- Düzeni iktidar değil, halk değiştirmeye başlar. Demokrasi içinde halk ilmi, dini ve iktisadi değişiklikleri gerçekleştirir. Sonra da uzlaşma içinde veya müdahale ile yeni siyasi düzen gelir.
Mesela dini değerlere bakış açımızdaki değişme, hatta yaşam tarzımızda eskiden olduğu gibi sadece batıyı örnek almaya çalışmamak, bizim isteğimizin bir sonucu değil aynı zamanda dünya şartlarındaki değişmenin de önümüze çizdiği bir yol haritasıdır. Türkiye eskiden olduğu gibi sınırlarımızın içinde hapsolmuş bir şekilde yaşamayacak şeklindeki açılımını da sadece Batı için yapmayacaktır. Türkiye, geçmişte dünyanın etkin güçleri tarafından kendilerine hizmet edecek şekilde çizilmiş olan siyasi sınırlar içinde kalmış ve bu durumu korumayı bir görev saymıştır.
- Türkiye, dünyanın gidişi içinde kendi sorunlarını kendisi çözmelidir.
- Yazdığımız Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasasına göre ülkemiz kendi bağımsız siyaseti içinde dünyanın gidişine yön vermelidir, akışına uymalıdır. Her devlet böyle yapacaktır.
Şimdi yeni bir dünya düzeni kurulmaktadır. Eskiden çizilen siyasi sınırlar aynen korunsa bile bu sınırlar bir hapishane duvarı gibi olmayacaktır ve bu değişim en çok Türkiye için söz konusudur.
- Yeni dünya kurulmaktadır. Devletlerarası hapishane sınırları kalkacaktır.
- Vize, pasaport, gümrük duvarları Berlin duvarı gibi yıkılacaktır.
Türkiye’deki değişimi doğru anlamak ve bölgenin yeni durumunu tahmin edebilmek için yeni dünya düzeni hakkında tahminde bulunmak gerekir.
- Yeni dünya düzeni hakkında tahminde bulunmak gerek.
- Müspet ilim, tarih, mukaddes metinler ve Kuran bize geleceğimizi göstermektedir.
Dünyada silahlı kuvvetler artık belirleyici güç olmayacaktır. Bu askerliğin anlamsızlaşması değil ikinci sıraya çekilmesidir. Yeni bir iktisadi düzen kurulacak ve yeni yakınlaşmalar ya da rekabetler bu alanda olacaktır. Önümüzdeki dönemde belli yerlerde din farklılıkları ya da soy farklılıkları nedeniyle olaylar çıkabilir. Bunlar görünen sebeplerdir fakat asıl hedef yeni düzenin inşa ediliyor olmasıdır.
- Yeni düzende silah birinci derecede rol oynamayacaktır. Yeni iktisadi düzen oluşacaktır.
- Faiz karşılığı paradan emek karşılığı paraya geçilecek, insanlık kuyumcularındaki altın karşılığı altın para, ülkenin kamu toprakları karşılığı ülkede toprak para, illerde depoda bulunan mallar karşılığı demir para ve bucaklarda halkın ödediği sipariş karşılığı çıkarılacak buğday para yeni ekonomiyi düzenleyecektir. Ekonomi çevrelerini siyasi sınırlar değil, ayrı paralarla oluşmuş fiyatlar belirleyecektir.
Yeni dünya düzeni ülkemiz aleyhine görünmüyor. Bu tarihi şartları doğru kullanırsak sadece ülkemize değil insanlığa da hizmet etmiş oluruz. İktidarın bugünkü politikalarını gericilik olarak algılamak çok yanlıştır. İzlenen politikanın ana istikameti doğrudur ama bazı hataları vardır ve her şeyin dört başının mamur olması da beklenemez. Asıl sorun muhalefetten kaynaklanmaktadır. Onlar dünyadaki büyük değişimi göz ardı ediyorlar ve geçmişte kurulan düzenin en iyi idare olduğunu düşünüyorlar.
- AK Partinin yönü doğrudur. Hataları vardır. Sorun tutuculukta direten muhalefettedir.
- AK Parti yeni düzen getirmiyor. Mevcut düzeni sürdürüyor. Sonu uçurumdur. Yeni düzeni ancak kurulacak kredileşme kooperatifleri ile kurabilir. İktidar bunları desteklemektedir. Muhalefet zaten yok gibidir.
Bugün muhalefetin dünyadaki köklü değişimi ve bunun ülkemize etkilerini tartıştığını görmüyoruz. Mesele CHP, her şart altında silah kullanmamızı istemiyor, MHP ise en küçük bir sebebin çatışmaya dönmesi gerektiğini düşünüyor. Bugün yapmak zorunda olduğumuz şey ne bir boks maçıdır ne de bir güreş. Yani savaşta galibiyet peşinde değiliz. Aksine bölgede ezilenleri koruyacağımızı söyleyeceğiz. Bu hiç silah kullanmama anlamına gelmez ama amaç kahramanlıkla karşı tarafı yenmek değildir. Hatta o orduyu yanınıza bile çekmeye uğraşabilirsiniz.
- İki ulus arasına kan girdi mi, artık onlarla dostluk asırlar içinde ancak kurulabilir. İslam ülkelerinde iktidarları değiştirmek, muhakeme etmek, asmak kesmek sadece o ülkeyi çökertir. İktidarı yola getirmek gerekir. Baskı kalkmalıdır. Halk siyasi ilerilik değil ilmi, dini ve mesleki uygarlığı getirmelidir. Siyasi değişimi mevcut hükümdarın ölümüne kadar ertelemek gerekir. Artık oğlu seçilmemelidir.
Bu gün, bu çatışmalar Suriye ile sınırlı kalacak gibi görünmüyor. Bölgede bir mezhep çatışması da olabilir. Aynı soy ve kültürden gelen kitleler birleşmeye çalışabilir. Kürtler buna dâhil değildir. Çünkü Türkiye bir ırk devleti değildir ve Kürtler bizdendir.
- Bölgede bir ırk din çatışması olabilir. Kürtler bu çatışmada taraf olamazlar.
- Sermaye dünyayı savaşa götürmek istiyor. Üçüncü cihan savaşını çıkarmak istiyor. Obama, Putin bu oyuna gelmeyecekler, Avrupa ve Çin zaten istemiyor. Ak Parti Suriye’ye saldırırsa intihar etmiş olur. Türk halkı Suriye ile savaş istemiyor.
NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle'ye aittir.
Yorum:
Anayasa Kitabı
Akdemir ile birlikte Yeni Anayasaya Geçiş Önerisi kitabını yayınladık. Ayrıca Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası’nı yayına hazırlıyoruz. İnsanlığın geleceği Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasasında yer almıştır. Reşat Erol da parça parça Milli Gazete’de yayınlamaktadır. Herkes zihnini Adil Düzen’e yönlendirmelidir. Kuran’ın söylediklerine kulak vermelidir.
Kuran İsrail oğullarının iki defa güçlü olacaklarını bildirmekte ve İsrail oğullarının en güçlü döneme bu devride ulaşacaklarını bildirmektedir. Sonra İsrail oğullarının İsrail velayetinde toplanacaklarını bildirmektedir. Hakkı üstün tutan iktidarın himayesine gireceklerini anlatmaktadır.
Kuran yeni ilmi, siyasi, mesleki ve siyasi oluşların ideal şekillerini anlatmaktadır. Kitap para ile satılmamaktadır. Arzu edenlere talep ettikleri takdirde gönderilir. Kargo parasını isteyenler verir.
Akevler.org sitesinde konular tartışılmaktadır. Herkes katılabilir. Mahir Kaynak teşhisleri çok güzel yapmaktadır. Hedefleri belirlemektedir. Mekanizması ise Adil Düzen’dedir. Kitabımız akevler.org’da yayınlanacaktır. Herkesten katkı beklemekteyiz. Ali Bülent Dilek kitabı akevler.org’a koymaktadır. Allah razı olsun.