Ruşen Çakır - Not supported field expression!
12.05.2012
Adalet Bakanı, özellikle Ergenekon ve Balyoz davalarının tutuklu gazeteci, asker, politikacıları nedeniyle sık sık gündeme gelen Silivri Cezaevi’ne bir medya turu düzenledi. Cezaevini gezerken 12 Eylül döneminde tutuklu kalmış biri olarak “Cezaevinin iyisi olmaz” demekten kendimi alamadım
Dün 11 gazeteden 11 gazeteci, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile birlikte Silivri Cezaevi Kampüsü’ndeydik. Kuşkusuz Türkiye’nin yakın tarihine daha şimdiden damgasını vurmuş olan Silivri Cezaevi’nin kapılarının medyaya ilk kez açılmış olması önemli bir olaydı. Fakat dün gazeteciler olarak sadece cezaevi binası ve görevlilerle buluştuk, Silivri’yi Silivri yapan tutuklularla herhangi bir temasımız olmadı. Halbuki Ergin’in başdanışmanı Adnan Boynukara bir gün önce beni Saraybosna’da bulup olaydan bahsettiğinde en çok içerde kimlerle karşılaşacağımızı ve gerek Bakan’la, gerekse gazetecilerle tutuklular arasında neler yaşanabileceğini merak etmiştim. Boşunaymış, zira Silivri’ye gitmek için buluştuğumuzda bu tür bir temasın programda olmadığını öğrendik.
Yine de bu medya turu Silivri’nin nasıl bir yer olduğunu anlamamız ve okuyucularımıza anlatmamız için hayli yararlı oldu. Daha önce Nedim Şener ve Ahmet Şık’ı ikişer kez ziyarete gitmiş, onlardan cezaevi koşullarını dinlemiş olduğum için Silivri hakkında bir ölçüde fikrim vardı. Ama ziyaretçi kabininin ötesine geçerek cezaevinde tutukluların yaşadıkları yerleri görmek; hastane, mutfak, çamaşırhane, fırın gibi birimleri incelemek kuşkusuz insanın daha fazla bilgi sahibi olmasına yardımcı oluyor.
‘Gösterilen ve gördüğümüz Silivri’
Peki Silivri nasıl bir yer? Öncelikle bunun haberli ve bakanın bizzat dahil olduğu bir organizasyon olduğunu akılda tutmak lazım. 12 Eylül askeri rejimi döneminde üst düzey komutanların ziyaretleri öncesi askeri cezaevlerinde nasıl hummalı bir faaliyet yaşandığına tanıklık etmiş birisi olarak bu sefer de yöneticilerin bizlere çok parlak görüntüler hazırlamış olacaklarını tahmin ediyordum. Nitekim öyle oldu. Örneğin “semt polikliniği” olmaktan kısa süre önce çıkıp “devlet hastanesi” statüsüne kavuşmuş olan cezaevi hastanesi etkileyiciydi. Keza mutfak, çamaşırhane, spor salonu, halı saha, açık görüş yerleri, havalandırma gibi mekanlarda da belli bir standartın tutturulmuş olduğu anlaşılıyordu. Ama tutuklularla görüş(e)mediğimiz için bu imkanlardan ne ölçüde yararlandıklarını, ne tür talep ve şikayetleri olduğunu öğrenme durumumuz olmadı.
Devamı için Not supported field expression!
Yorum:
Suça Yatırım
Devlet kendince çözümü bulmuş. Suç işleyenlerin, işleyecek olanların hevesini kırıp, gücendirmemek adına şartları bayağı iyileştirmiş. Baksanıza hastane, yemekhane, spor salonları, dinlenme salonları vs. İnsan hürken bile bu kadar iyi şartlarda yaşayamıyor. İnsanları suça teşvik ettiklerini düşünecek kadar art niyetli olmadığımızdan bütün bunları devletin, son zamanlarda medyada yer alan, özellikle ıslah evleriyle ilgili çıkan ve cezaevlerinin de durumunu gündeme getiren haberleri bertaraf etme çabası olarak değerlendiriyoruz.
İnsan doğasına aykırı olan hapis cezası, ne gibi sorunlar oluşturuyor, ne kadar caydırıcı oluyor, hepimizce malum.
Cezaevi şartları ne kadar kötü olursa olsun, verilen cezalar suça denk olmadığından herhangi bir caydırıcılığı da olmuyor.
Hırsızlık yapmak, tecavüz etmek, adam öldürmek niye zor olsun ki?
Sonuçta ne kolunu kaybedeceksin,
ne iktidarını,
ne de canını!
Hele nüfuslu biriysen birkaç avukatlık hilesiyle cezan iyice hafifler, beş yıldızlı bir cezaevinde plazma t.v karşısında Lost serisini izleyerek vakit doldurursun. Al sana adalet(!).
Adil Düzen gelmiş olsa tutuklama zaten olmayacak. Suçun sabit olduktan sonra;
Ya kendi ayağınla gelir, hakem kararına uyarsın ve bir vatandaş olarak yargılanırsın.
Ya da gelmezsin, kaçak hükmünde olacağından canını ve malını devlet korumaz, hiçbir vatandaşlık hakkından da yararlanamazsın, diğer bir deyişle ölsen daha iyi.
Mekanizmanın böyle işlediği bir düzende kim elini, kolunu sallayıp hırsızlık yapmaya, tecavüz etmeye, adam öldürmeye cesaret edebilir ki? Bunu ya canıyla ya da en iyi ihtimalle malıyla ödemesi gerekecek. Bol keseden canı olan kaç tane baba yiğit tanıyorsunuz?
Günümüzde ceza hukuku suçların azalmasını sağlayamıyor. Adalet bakanlığı çözüme housekeeping ile ulaşmayı hedefleyedursun, biz Adil Düzen için çalışmaya devam edelim.